Kağnı Gölgesindeki İt, Genco Erkal, Soner Yalçın ve Asuman

04:004/02/2017, Cumartesi
G: 17/09/2019, Salı
Salih Tuna

Dolandırdığı ahali peşine düşünce topukları yağlayan
Zübükzâde İbraam Bey
'in artık kaçacak yeri kalmaz. Son çare olarak, “
Allahuekber
” deyip mezarlıkta namaza durur.


Ahali, “

namaz kılarken öldürürsek günaha gireriz

” endişesiyle naçar beklemeye koyulur.



Gel gör ki,

Zübükzâde

'nin “namazı” bitmek bilmez.



Ahaliden biri, “

Hey kurban olduğum Allah bu nasıl namaz; teravih desen, Ramazan değil…

” der; bir diğeri de şöyle taaccüp eder: “

Yahu bu namussuzun alnı secdeye gitmezdi, bu neyin namazı…



İlk mektep yıllarında okuduğum

Aziz Nesin

'in “

Zübük / Kağnı Gölgesindeki İt

” romanından aklımda böyle kaldı. (Tekin Yayınevi'nden ilk baskısı kütüphanemde var ama ne yalan söyleyeyim, sırf söz konusu repliklerin “orijinallerini” iktibas için de bakmaya üşendim.)



Mezkur romana

epigraf

olarak da şu atasözü seçilmişti: “

İt, kağnı gölgesinde yürür de kendi gölgem sanırmış

”.



FETÖ

'nün hal-i pürmelali de böyle değil mi?

AK Parti

'nin gölgesinde yürürken toplumsal karşılıklarının olduğunu zannetmediler mi?



Cibilliyetleri de

Zübükzâde İbraam Bey

'le tıpatıp aynı.



Kaçarlar, “

hicret ettik

” derler; enselenirler, “

Medrese-i Yusufiye'ye girdik

” derler; beddua ederler, “

mülâane yaptık

” derler; darbeye kalkışırlar, “

tiyatro

” derler, ila ahir...



Şimdilerde “

sekter siyasi atmosfer

” sayesinde “

Ataürkçüler

”i taklaya getirmeye çalışıyorlar.



Bakın, “

Vatanım Sensin

” diye bir dizi yaptılar. Deşifre edilince, dizinin konseptini oluşturan FETÖ'cü senaristin adını jenerikten çıkarttılar ama konsept aynı kaldı tabii. Baktılar yine olmuyor, her bölümde

Mustafa Kemal

,

İzmir Marşı

falan gırla gidiyor.



Taktik hep aynı…



Son zamanlarda aralarına sızdıkları taraftar gruplarına “

İzmir Marşı

” söylettirip “

Mustafa Kemal'in askerleriyiz

” sloganları attırıyorlar. (En iyi bildikleri şey de sızmak zaten. Kılıçdaroğlu'nun başdanışmanı Fatih Gürsul ByLock'tan tutuklu diyeyim de, ötesini varın siz hesap edin.)



Sözcü gazetesi

derseniz, zaten “Atatürkçüleri” FETÖ'nün hedeflerine koşmak için kuruldu. (Fehmi Koru yıllar önce sahibinin “The Cemaat” evlerinde yetiştiğini yazmıştı.)



Şunu unutmayın: FETÖ'ye “

hizmet

” etmek için “

maklube

” yemeniz, hatta, herhangi bir dinle iltisaklı olmanız gerekmez; FETÖ'nün hedefe koyduğuna eşzamanlı saldırmanız ziyadesiyle yeter.



Sözcü gazetesinin yaptığı da baştan beri bundan ibaret…



Uzun lafın kısası, Atatürkçüleri “Atatürk”le avlamaya, daha doğrusu hedefleri doğrultusunda kullanmaya çalışıyorlar.



Muhafazakarları

” da “dinle”; Allah'la kandırmışlardı. O kadar ki, bir yandan “

Kutsal Doğum Haftası”

yla gözlerini boyarken, öte yandan

Kelime-i Tevhid'

den

Hz. Peygamber

'i çıkartmışlardı.



Dün bu hokkabazlıklarını, “

Ortodoks Kemalist ceberut örneklere

” muhafazakarların gözlerini çevirterek gerçekleştirmişlerdi.



Bugün ise Atatürkçülerin gözlerini “diktatör” algısıyla körleştirip mevzi kazanmak istiyorlar.



“Sekter siyasi atmosfer” nasılsa, “

15 Temmuz darbenizi kırıp elinize verdiği için mi diktatör diyorsunuz?

” sorusuna engel.



Hep bu atmosfer yüzünden saklandıkları yerden zizil (solucan) gibi çıkmaya başladılar.



Öyle bir atmosfer ki bu, düzey, akıl mantık bırakmıyor!



Yılların

Genco Erkal

'ı “

hayır

” kampanyasına katkı sunmak için

Wolfgang Borchert

'ten, “

Sen. Fabrika sahibi./ Sana yarın pudra ve kakao yerine barut satmanı emrederlerse / yapacağın bir tek şey var: / HAYIR de!..

” dizelerini terennüm edebiliyor.



Genco Erkal

'ın bir Türk köylüsünü (Ali Özgentürk'ün “At” filminde Hüseyin karakteri) yorumlama tarzı üzerine

Can Yücel

vaktiyle, “

İtalyan köylüsünü iyi canlandırdı

” demişti.



Biz ne diyelim;

referandumu da İtalyan gibi yorumlamış

, mı diyelim?!



Sözcü gazetesinin

entelektüel köşe yazarı

Soner Yalçın

olsaydı “Google” marifetiyle

Wolfgang Borchert

'e girer, oyunlarından ve şiirlerinden bahseder, 26 yaşında (1947'de) aramızdan ayrıldığından bahsedir, biz de, “

bu adamdaki kültür insanı kompleksten öldürür
, canını seven kaçsın

” derdik.



Geçenlerde

FC Barcelona

'nın tarihine öyle bir dalmış ki adeta “

kültürü

” ağlatmış!



Niye mi?



Arda Turan

,

Rıdvan Dilmen

'in çağrısına kulak verip “

evet

” demiş ya çok ağrına gitmiş.



Arda'ya diyor ki: “

Giydiğin formanın yüce
anlamını bile kavramadın mı? 'Tek adam' faşist Franco diktatörlüğüne karşı Cumhuriyetçilerin / Halk Cephesinin safında yer alan Barcelona'yı,
salt bir futbol kulübü mü sandın



Daha neler neler, aklınız durur.



Öyle ki, sanırsınız

Messi

yahut

Neymar

FC Barcelona'ya “

devrim

” yapsın diye transfer edilmişler.



Bizim

Asuman

olsa, “

Barcelona Lemi'nin hakkını yedi

” derdi. (Trabzonsporlu taraftarların “başbakan” diye eğlendikleri Lemi geçen gün “hayır” diyeceğini açıkladı. Kariyerinde ekstradan CHP belediye başkan adaylığı da var. )



Asuman

kim mi?



Durun, ona da geleceğim;

Soner Yalçın

henüz bitmedi.



Dünkü yazısında,

Nuri Pakdil

hakkında, gündüz gözüyle “

Siyaseti kara bulur

” diye yazdı.



Halbuki,

Pakdil

, dilinden düşürmediği “

kara siyasa

” ile siyasetin kralını yapar.



Demek ki,

Sözcü gazetesinin entelektüelinin

, “

kara siyasa

” ifadesini “

siyaset kara

” olarak temellük edecek kadar “

özgün

” bir kavrama yeteneği var.



Baştan sona bu yeteneğini konuşturduğu mezkur yazsında,

Nuri Pakdil

ustamızın, “Kur'an” yerine

“Mutlak Öğreti”;

“Peygamber” yerine

“Önder”;

“Ramazan” yerine

”Oruç Vadisi”

diyerek yeni

“inanç dili”

oluşturmaya çalıştığını iddia edip, “

Sonra da Türkçe ibadet nedeniyle Cumhuriyet'e kızar!

” diyor.



Müthiş yetenek gerçekten!



Ramazana “

Oruç Vadisi

” demekle, “

Türkçe ibadet

” arasında ondan başka kimse böyle ilişki kuramazdı. (Necip Fazıl da Hz. Peygamber'e “Gaye İnsan / Ufuk Peygamber” der, Sezai Karakoç, misal, Kudüs'e “Tanrı Şehri” der. Neyse...)



Bir de hiç sıkılmadan,

Nuri Pakdil

hakkında, “

Entelektüel değildir

” hükmünü verebiliyor.



Doğrusu bu ya, bu kafayla “entelektüel” deseydi hakaret olurdu.



O değil de,

Soner Yalçın

'ın yüzünden Asuman'a yer kalmadı.




#AK Parti
#FETÖ
#15 Temmuz
#Nuri Pakdil