Hayvanlar, yalanlar ve şarlatanlar

04:0025/08/2015, Salı
G: 13/09/2019, Cuma
Salih Tuna

"Hayvan yaşamı son derece basittir, anlamak çok kolaydır. Zira hayvanın insana göre bir avantajı vardır: Konuşamaz. Hayvanın varlığında bütün konuşanlar yaşamı ve eylemleridir (…) İnsanı dilsiz yapın, o zaman göreceksiniz ki, insanın varoluşunu açıklamak çok güç olmayacaktır (…) Her şeyi karıştıran insanın hayvan karşısında sahip olduğu bu avantajdır (…) Bunun bir avantaj olduğu kuşkuludur (…) Zira ironik olarak bu durum sıklıkla hayvanın olmadığı şey anlamına gelmektedir: Bir boşboğaz ya da bir

"Hayvan yaşamı son derece basittir, anlamak çok kolaydır. Zira hayvanın insana göre bir avantajı vardır: Konuşamaz. Hayvanın varlığında bütün konuşanlar yaşamı ve eylemleridir (…) İnsanı dilsiz yapın, o zaman göreceksiniz ki, insanın varoluşunu açıklamak çok güç olmayacaktır (…) Her şeyi karıştıran insanın hayvan karşısında sahip olduğu bu avantajdır (…) Bunun bir avantaj olduğu kuşkuludur (…) Zira ironik olarak bu durum sıklıkla hayvanın olmadığı şey anlamına gelmektedir: Bir boşboğaz ya da bir ikiyüzlü.”

Kierkegaard aynen böyle yazar “günlüklerinde.”

Son günlerde kimi köşe yazarlarının ikiyüzlülüğü ve bazı yayın organlarının hokkabazlığı bana bu sözleri hatırlattı.

Malumunuz hiçbir hayvan yalan söyleyemez, yalan söylemek de insana mahsus.

Bunların yalansız dakkaları yok! İnsanlıkları böyle, yani, bu kadar!

***

Hayır yani, bilmeyen de bu adamların “milli çözüm sürecine” baştan beri taraftar olduğunu sanır.

Daha düne kadar mezkur süreci savunanlara yapmadıkları rezillik kalmadı.

“Vatan haini” mi demediler, “hesap soracağız” diye tehdit mi etmediler, akil insanları taciz edenleri mi alkışlamadılar, ne yapmadılar ki?!

“Dönemin Başbakanı” Kürtlere gasp edilen haklarını vermeye başlayınca, “Tayyip vatanı Kürtlere satıyor” diyen ulusolcular, “Andımız” kaldırılınca adlarının başına T. C rumuzu yerleştirerek heyula kopartan “Sözcü”ler, Kürtçe klip çekeceğini söyleyen Ahmet Kaya'ya “Vay şerefsiz” manşetini reva gören şebelekler şimdi kalkmış “çözüm sürecini” savunuyormuş gibi yapıyorlar.

Bir de hiç utanmadan, bir şehidimizin acılı abisini manşetlere çekip istismar ediyorlar.

Paralel yapının gazetelerini anlarım.

Tasfiye edildikleri için Türkiye'den intikam almak isteyen, yurtdışında “terörist Türkiye” algısını yerleştirebilmek için lobi faaliyetleri yapan ve haliyle MGK'da, “legal görünümlü illegal yapı” tanımlaması yapılan bir örgütten söz ediyoruz.

Elbette o acılı abinin maksadını aşan sözlerini manşete çekeceklerdi. Nihayetinde kendilerine yakışanı yaptılar.

PKK medyasını da anlarım.

Mehmetçiğin arkasındaki desteği parçalamaya yarayacağına inandıkları her haberi elbette manşete taşıyacaklardır. Sonuç itibariyle Mehmetçikle “savaşıyorlar.”

Ya Aydın Doğan'ın “Posta”sına ne oluyor?

O kepaze manşeti nasıl atarlar?

Nasıl olur da bir ülkenin “merkez medyası” o ülkenin ordusuna karşı böyle korkunç bir psikolojik harp yürütebilir?

Daha doğrusu, hangi devlet terörle savaşırken, kendi ordusuna karşı böyle alçak psikolojik harp teknikleriyle savaşan “merkez medyayı” görmezden gelebilir?

Bölmedikleri bir ordu vardı onu da çatallı dilleriyle paramparça edecekler, görmüyor musunuz?

Hiçbir terörist örgüt o bozguncu manşetler kadar bu ülkenin ordusuna zarar veremez.

Aydın Doğan madem Anadolu çocuğudur, yani bu toprakların çocuğudur, adamlarına mukayyet olsun.

Eleştiriyi kıyasıya ve sonuna kadar yapın, AKP'yi de yerden yere vurun, kimsecikler bir şey diyemez.

Lakin teröre, bu ülkenin çocuklarına silah çekenlere, askerini, polisini şehit edenlere öyle sureti haktan görünerek, öyle kurnazca ve öyle alçakça destek veremezsiniz.

***

“Milli çözüm sürecine” bidayetinden beri karşı olduğunuzu biliyoruz. Tıpkı o “düşkün liberal” gibisiniz. “Barış” olunca “savaş”, “savaş” olunca da “barış” istiyorsunuz.

Yarın “barış” olsun yine “savaş” isteyeceksiniz.

Cibilliyetiniz böyle…

Sayın Kılıçdaroğlu da Aydın Doğan'ın “Posta”sında çalışan ve paralelci polislerle ilişkisi herkes tarafından bilinen bir yazarın polis üzerinden yapmaya çalıştığı “bozgunculuğa” matah bir şeymiş gibi vurgu yapıyor.

Hey gidi Kılıçdaroğlu!

“Çanak anten” yazısıyla Kürtleri sapık, ırz düşmanı olarak gösteren o “Posta” yazarını kaynak göstermekle hiçbir çözüme katkı sunamazsın.

“Paralel yapıya” polis üzerinden destek sunmaktan başka da hiçbir şey yapmış olamazsın.

Naçizane tavsiyem, o “Posta” çocuğunun ne sözüne bak, ne de söz ettiklerine!

Ne demişti Kierkegaard: “Hayvan yaşamı son derece basittir, anlamak çok kolaydır. Zira hayvanın insana göre bir avantajı vardır: Konuşamaz…”

Bunlar sadece “konuşuyor.”

İnsanlıkları da zaten bu kadar!
#çözüm süreci
#aydın doğan
#pkk
#paralel medya