Hanımefendiyi bu hale kim getirdi?

04:0024/10/2015, Cumartesi
G: 13/09/2019, Cuma
Salih Tuna

Artık bir darbe istiyorlar, “istemek” de laf mı, darbeye uygun ortam hazırlamak için yapmayacakları kepazelik yok.Kimi “27 Mayıs tipi darbe olabilir” diyerek endişe ambalajlı darbe siparişi verdi, kimi açık seçik “iç savaş” çığırtkanlığı yaptı, kimi deMenderes'in akıbeti üzerinden her fırsatta tehdit etti.Ama hiçbiriNazlı Ilıcakkadar gönlünden geçeni açık etmedi: “Artık iç savaş mı çıkar? Asker müdahale mi eder?..”Nasıl?Bu kadarını bekliyor muydunuz bilmem, ama ne yalan söyleyeyim, ben beklemiyordum.En

Artık bir darbe istiyorlar, “istemek” de laf mı, darbeye uygun ortam hazırlamak için yapmayacakları kepazelik yok.

Kimi “
27 Mayıs tipi darbe olabilir
” diyerek endişe ambalajlı darbe siparişi verdi, kimi açık seçik “
iç savaş
” çığırtkanlığı yaptı, kimi de
Menderes
'in akıbeti üzerinden her fırsatta tehdit etti.

Ama hiçbiri
Nazlı Ilıcak
kadar gönlünden geçeni açık etmedi: “
Artık iç savaş mı çıkar? Asker müdahale mi eder?..”

Nasıl?

Bu kadarını bekliyor muydunuz bilmem, ama ne yalan söyleyeyim, ben beklemiyordum.

En azından 60 darbesinin mağduru olarak, darbelerle arasına mesafe koyar, diye düşünüyordum.

Yanıldım, dahası benim için kötü bir sürpriz oldu.

Ne ki,
Hüseyin Gülerce
için galiba hiç sürpriz olmadı.
Star gazetesindeki
köşesinde, Nazlı Ilıcak'ın darbelere mesafe koyabilecek cibilliyette
olmadığına 12 Eylül
darbesi üzerinden örnekler verdi: “
Bir gün gelir ordu, madem tek başına beceremiyorsun, şöyle çekil kenara, çekil de gölge etme deyiverir.
” (17 Haziran 1979, Tercüman.) “
12 Eylül ne bir darbedir, ne de bir ihtilâl.”
(18 Eylül 1980, Tercüman)

Yazık…

Keşke vaktiyle darbelere nasıl destek verdiğini hatırlatacak hallere düşmek yerine,
Merve Kavakçı
'nın yanındaki onurlu duruşunu hatırlatacak hal üzre yaşasaydı.

Hepsi bir yana da, Nazlı Ilıcak'ın mahut “
askeri müdahale
” arzusunu
The Cemaat
'in bir gazetesinde dile getirmesi çok manidar.

O Cemaat ki, daha dün dershaneler tartışması sırasında, “
2004'te MGK'da alınan kararlar uygulanıyor
” heyulasıyla kafa ütülemiş, siyasi iktidarı, askerlerin isteğini yerine getirmekle suçlamıştı.

O Cemaat ki, Genelkurmay Başkanını (Org. Başbuğ) siyasi iktidarı iş yapamaz hale getirmek için silahlı terör örgütü kurmak iddiasıyla müebbede çarptırmıştı.

O Cemaat ki TSK'ya kurduğu kumpasa itiraz eden kimi Milli Görüşçülere bile, “
Yeşil Ergenekoncu
” yaftasını yapıştırmaktan imtina etmiyordu.

***

Nazlı Ilıcak
, evet,
12 Eylül darbesini
arkalamıştı ama,
28 Şubat darbesine
de karşı çıkmıştı.

Fakat…

17 Aralık
darbe girişimine alabildiğine destek verdi ve sonunda işi alenen darbe arzusunu dillendirmeye vardırdı.

Demem o ki, darbeler karşısında tutarsız bir tavır sergiledi.

Cemal Hasangiller
öyle değil. Gayet tutarlılar. Hem
Kenan Evren
'in uçağından inmediler hem 28 Şubat darbesini sonuna kadar desteklediler hem de 17 Aralık darbe teşebbüsünü arkaladılar.

Şimdi de, “
nerden gelirse gelsin yeter ki darbe gelsin
” diye ellerinden geleni yapıyorlar.

Bakmayın kimi zaman
Özal
Erdoğan
'a örnek gösterdiklerine. Merhuma da demediklerini bırakmamışlardı. Cemal Hasan 1988'de şöyle demişti: “
Özal basını yıkılması gereken bir oligarşik kuvvet olarak görüyor. Bu bir diktatör tavrıdır
.”

Bugün de çoluk çocuğuna kadar hakaret ettikleri, kişilik katli derecesinde nefret söylemine maruz bıraktıkları
Sayın Erdoğan
'a “
diktatör
” diyorlar.

28 Şubat'ın mağdurlarından Merve Kavakçı konusunda Cemal Hasangiller familyasının neler yazdığını da 05 Temmuz 2011 tarihli Sabah'taki köşesinde Nazlı Ilıcak bir bir yazmıştı.

İlgili yazıdan Cemal Hasan'ın ne dediğini isterseniz şuracığa aktarayım: “
Merve Kavakçı, Fazilet milletvekili. Daha Meclis'in ilk gününde türbanıyla meydan okudu. Bunalım kışkırtıcılığı yaptı...”

Gördüğünüz gibi eleman “türbanıyla meydan okudu” demiş,
Ecevit
de “
burası devlete meydan okumak yeri değildir
” diyerek “
dışarı, dışarı, dışarı
” şeklinde tebarüz eden linç korosuna start vermişti.

***

Evet, nerden gelirse gelsin yeter ki demokratik iktidara karşı bir darbe gelsin diye yırtınıyorlar.

Şayet
TSK
darbe yapmazsa,
Birleşmiş Milletler
'den,
NATO
'dan müdahale etmesini istiyor ve bekliyorlar.

Mahut müdahale ihtiyaçlarına binaen
PKK
'yı desteklemeye başladılar. “Kürdün sorununu” çözülmesin ve üçüncü taraf adına “
çatışmalı ortam
” çıksın diye
Sayın Bağlamacıyı
parlatıp durdular.

Eziktirler. Müstağriptirler. Daha önce dediğim gibi hepsi birden
Ertuğrul Özkök
olmaya müstahaktırlar.

Bunun için de Merkel'e “
Aman sakın Türkiye'ye gelme, Erdoğan'a yarar
” şeklinde çağrı yapacak kadar düştüler.

Bunlara en güzel cevabı
Halil Berktay
verdi: “
Evet, bu çaba ve çağrıları 21. yüzyıl başına özgü bir çeşit neo-mandacılık olarak niteliyorum…”

Bu mandacılıkta The Cemaat'in kapattığı “
yazarçizer takımının
” koçbaşı görevi ifa ettiği herkesin malumu.

Her şeye rağmen ben yine de Nazlı Ilıcak'ın darbe ister hale gelmesini içime sindiremiyorum.

Sahi, 28 Şubat sürecinde Merve Kavakçı'nın yanında onurlu bir şekilde duran
Nazlı Ilıcak
Hanımefendiyi bugün darbe arzulayan hale kim getirdi?

28 Şubat darbecilerine karşı çıkacaklarına, darbenin mağdurlarına “
beceremediniz artık bırakın
” diyenler mi?
#The Cemaat
#merve kavakçı
#nato
#28 Şubat darbecileri