Millete bütün güç sensin, herkes senin vekilin, sen kimsenin vekili değilsin (…) Bunu inanç haline getirmeye çalıştık. Ama 60'da 71'de 80'de bu inanç tahrip edilmiştir. Yani her 10 senede bir defa bu inancı tahrip ederseniz, ondan sonra bu inancı yerleştirmek kolay değil. Ben (…) seçimlerinde halka ne diyeceğim.
“E biz ne yapalım arkadaş yani, aldırmasaydın..”
“Kiminle aldırmayacaktım. E sen yoksun!..”
“Ben fukara bir adamım. Benim bir dilim ekmeğe ihtiyacım var; ben ne alıp verecektim?..”
“Peki, o zaman sen hakkına sahip değilsin. Bana verdiğin sadece görev değil. Ben senin vekilinim…”
İşte budur aslında hakka sahip olma şuuru. Demokratik refleks dediğimiz olay. Kolay değil bu. Demokrasi 40 senede olacak bir iş değil. Milli iradedir.
***
Yukardaki satırları
bir konuşmasından dercettim. Konuşmanın devamında “
hiçbir zaman iten kakanla işbirliği içinde olmadım
” diyor; lakin 28 Şubat'ta maalesef olmuştur. Hatta bazen iten kakanın bizzat kendisi olmuştur.
Gelgelelim bugünkü yazı yolculuğumuzun konusu bu değildir.
son derece yalın bir şekilde anlattığı “
” bence hâlâ en büyük meselelerimizden biridir.
Şayet bu yerleşmiş olsaydı “vesayet” tehlikesi şöyle dursun, siyasi partiler seçimlerden sonra abuk sabuk yönelişlere kolayından savrulamazdı.
Şayet halkın hakkına sahip çıkma şuuru yerleşmiş olsaydı, siyasi partiler halka hesap vereceklerinden, “
gel bakayım arkadaş, sen bize ne dedin ne yaptın
” yollu sigaya çekileceklerinden emin olurlardı.
Şayet halkın hakkına sahip çıkma şuuru yerleşmiş olsaydı CHP bugün kalkıp da MHP Genel Başkanına (
siyasi rüşvet mesabesinde)
başbakanlık teklif edemezdi.
***
Sahi CHP bu teklifi kime dayanarak yapıyor, öyle ya, tek başına başbakanı belirleyecek sandalyeye sahip değil.
dayanarak değil mi?
Bu nedir?
:
CHP Bahçeli'ye başbakanlık teklifi yapmak için HDP'den vekalet aldı demektir.
Peki HDP neden bu vekaleti veriyor?
“Çözüm sürecini” başlatan AK Parti'ye, “
” mırın kırın eden CHP'yi neden tercih ediyor?
Çözüm sürecini “ihanet” tesmiye eden Sayın Bahçeli'yi başbakan yapmak için mi?
O zaman çözüm süreciyle asıl HDP'nin sorunu var.
Şimdi kalksak Doğu'ya gitsek, oradaki HDP'li seçmenlere, “Siz bunlara, çözüm sürecine ihanet tesmiye edenleri 'başbakan' yapsınlar diye mi vekalet verdiniz?” diye sorsak, haklı olarak isyan ederler.
HDP bu isyandan neden çekinmiyor peki?
Halkın hakkına sahip çıkma kültüründen yoksun olduğunu mu düşünüyor yoksa baskı ve şantajla halledeceğini mi sanıyor?
Baskı ve şantajla her daim sonuç alınmaz. Tamam, ben de biliyorum, YSK veri sistemine göre 400 köyde kurulan sandıklarda HDP dışında başka partiye oy çıkmadığını.
Üstelik, Türkiye genelinde 1 milyon 300 binden fazla oy geçersiz sayılırken, (İstanbul'da bu sayı 500 bini aştığı ifade ediliyor) HDP dışında başka partilere oy çıkmayan köylerde bazı istisnalar hariç geçeriz oy kullanılmadığı belirtiliyor.
Buyrun size gazetelere yansıyan 2 örnek: İli Van (Yeşilaliç köyü) Seçmen Sayısı: 174, Kullanılan Oy: 174, Geçerli Oy: 174, HDP: 174… İli Şırnak (Dersel köyü) Seçmen Sayısı: 196, Kullanılan Oy: 196, Geçerli Oy 196, HDP: 196
Trafolarda kedi aramakla meşgul olduğumuz için bu ilginç seçim sonuçlarının sırrına vakıf olamadık.
Ne ki, ben hâlâ aynı yerdeyim; baskı şantajla her daim sonuç alınmaz.
Esas mesele, halkın hakkına sahip çıkma şuurudur.
Zaten bunu çok iyi bildikleri için yalan dolanla ve akıl almaz manipülasyonlarla matine- suare çalışıyorlar.
: HDP Eş Başkanı Demirtaş, AİHM Ankara'ya karşı açtığı “
yaşam hakkı, ifade özgürlüğü ve ayrımcılık
” davasını kaybetti. “
” adlı gazetede 11 Ekim 2007 tarihinde
hakkında, “Türk, işte karşında düşmanın” başlıklı makale yayımlanmıştı. “
Basın ve ifade özgürlüğü kapsamına girdiği
” gerekçesiyle davayı reddeden
. Demirtaş haklıdır.