Hiç iştahı olmasa da mutat olduğu üzre kahvaltı masasına oturdu. Ağzına bir zeytin atmak istedi ama zeytin inat etti, çatala gelmedi. O da peşine düşmedi. Çayını yudumladı.
Tuhaftı.
Saygıdeğer eşi “
” dedi.
Fark edilmeyecek gibi değildi. Yüzü adeta yerlere düşmüştü.
Eşini duymadı.
“
” diye içinden geçiriyordu. Baştan beri takmıyor görünmeye gayret etse de çok içerliyordu.
İlkin
'ne çıkıp avazı çıktığı kadar bağırmak istedi. Sonra burayı uygun görmedi; eylemimi İ
'da, “
”de gerçekleştirsem daha etkili olur, düşüncesine kapıldı. “
” diye zihninden geçirdi.
Başında filler tepiniyordu.
Kısa bir an unutunca panikledi. “
” dedi. Aklına gelince de kendisiyle gurur duydu. Hafızası sağlamdı.
“
” diye bağıracaktı.
Ne ki, çok geçmeden bundan da vazgeçti. Trampet çalmayı ve mümkünse şehrin tüm camlarını kırabilecek kadar tiz bir çığlık atmayı aklına düşürdü.
Yıllar önce arkadaşlarının zoruyla sinemada izlediği (hiçbir şey anlamadığı halde ayıp olur endişesiyle de yarıda bırakıp çıkmadığı) bir filmden aklında kalmıştı.
Nobel ödüllü romancı
'ın aynı adlı başyapıtından
'un sinemaya uyarladığı
(Die Blechtrommel) filminin kahramanı
habire trampet çalıyor, çıkardığı sesle de camları, bardakları kırıyordu.
Gelgelelim,
'ın cüce kaldığını, hiç büyümediğini, dahası büyümeye karşı çıktığını hatırlayınca, korktu. Kendi kendine mırıldandı: “
”
Trampet çalmaktan vazgeçti.
Saygıdeğer eşi, “
” diye ünleyince, ilk kez duymuşçasına donuk gözlerle baktı.
Hiçbir şey söylemedi. Son bir yudum içmek için çayına davranmak istedi. Birden vazgeçti. “
” kelimesi “
” diye kafasına adeta çarpınca, vazgeçmekten de vazgeçti.
Bir dikişte çayını içti. Birazını da üzerine döktü. Eşinin kaygılı bakışları arasında mutfaktan çıktı.
Gece zaten felaket geçmiş, kabus üstüne kabus görmüştü. Rüyasında, başkanlık sistemine geçmeye engel olamayınca atındaki koltuğu çekip alıyorlardı.
Çıkmak için hazırlandı. Son bir kez kendisini kontrol etmek maksadıyla duvardaki aynaya baktı. Aynanın yeri değiştirilmişti. (Bilirsiniz ya, kadınlar evdeki eşyaların yerini değiştirmeyi acayip severler. Bunun çaresi henüz bulunmuş değildir. Ama bilim de çok şükür her geçen gün ilerliyor.)
Aynanın yeri değiştirilip biraz aşağıya alındığı, yani, aynanın boyu kısa geldiği için aynada kafasını göremedi.
“
” dedi ve şok içinde kalakaldı.
Eşi hanımefendi geldi, “
” dedi. Sesini yine duyuramayınca da naçar bağırdı: “
”
Haşhaş almışçasına donuk hareketlerle eşinden yana döndü ve müthiş bir üzüntüyle “
” dedi.
Hanımefendi yanlış anladı, “
” dedi, “
”
Eşinin sözündeki mecazı anlayacak halde değildi, daha da korktu. Can havliyle kendini evden dışarı attı.
Kafasını arayacaktı…
Dışarı çıkar çıkmaz makam arabasındaki şoförü ve korumaları hareketlendi. Onlara hiç bakmadan “
” dedi ve yola koyuldu.
Biraz uzaklaştıktan sonra durdu. Acaba kafamın olmadığını korumalarım fark ettiler mi, düşüncesiyle çaktırmadan şöyle bir baktı.
Hepsi birden korku filmi izliyormuşçasına ona bakıyordu.
Daha da panikledi, hızlı adımlarla yoluna devam etti. Bir taksi şoförü kornaya basarak, “
” diye bağırdı
Demek kafasız olduğunu herkes görüyordu!
“
” şeklinde telaşla hafızasını yokladı. “
”
Birdenbire “
” diye durdu.
Kendi kendine, “
” dedi, “
?”
Akıl yürütmeye koyuldu: “
”
Uygur bilgelerinden
'nın, bilinçli olmakla kafa taşımayı eşitlediği “
” adlı eserindeki ayna metaforundan esinlendiğim bugünkü yazı yolculuğumuzun da sonuna geldik.
Evet, her insanın omuzları üzerinde bir kafa taşıması şarttır.
Kafa, yani bilinç…
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.