Lakin, bir okur, aranızda
var galiba, tez elden giderilir inşallah, demiş.
Yok aramızda yanlış anlama, “kötüye yorma” falan.
Dinlemediğiniz için bilmiyorsunuz;
(k.s.) söz konusu sohbetinde,
, diyor. (Hocam, mümkünse tarhana olsun.)
Demek ki aramızda muhabbet var.
Kaldı ki, benden yana zaten yanlış anlama olmaz; haddimi bilir, Cübbeli Hocamdan nasibimce feyz almaya çalışırım.
Tabii ki her sözden de feyz almak mümkün olmuyor, kimi zaman mecburen fehmetmeye çalışmakla yetiniyoruz.
Fehmedemediklerimizi de Hocamızın hoşgörüsüne sığınarak “edebimizle” sormak isteriz.
Zira,
, “
” demiştir. (Tuğrul İnançer Hocamız da, “Edep, Allah nazarında amelden üstündür” buyurmuşlardır.)
Demem o ki, sormak istiyoruz, ama, edebimizle.
Misal…
Cübbeli Ahmet Hocam (k.s.) bahsi geçen sohbetinde, “
” dedikten hemen sonra, ne derlerse kâfir olacaklarına dair örnekler verip, kriteri-ölçüyü dermeyan ediyor.
Yani,
.
Gelgelelim aynı sohbetinde, “
” diyor.
İmdi, soralım:
Medet, ey ulu sarıklı Hocam, kafam karıştı, nedir bu?
Yanlış anlaşılmasın, mezkur soru dahil, Cübbeli Hocam her sorumuza cevap verecek diye bir kural yok.
Takdir buyurduklarına cevap veriyorlar zaten.
Sözgelimi, “
”
başlıklı yazımda yer alan, “
” (31 Ekim 2016, Yeni Şafak) şeklindeki soruma bir cevap lütfetmedi. (Yalnız, “Muhammed eşittir Allah” diyen Muhyiddin İbn-i Arabi
değildir, lütfen karıştırmasınlar. O sözü kimin nerde kime nispet ederek söylediğini ve kimlerin tevil ettiğini Cübbeli Hocam gayet iyi biliyorlar.)
Aynı şekilde…
Madem asırlar önce ölen giden
'yi,
'yı (naklen de olsa, tasdik etmek suretiyle) tekfir ediyorsunuz, bir nesli mahveden, iğdiş eden, müstevlilere ajan haline getiren
'i neden vaktiyle tekfir etmediniz?
h'ı tekfir etmenizin ikaz değeri olurdu belki; neden bunu yıllar önce (Fetullah'ın, “Cebrail, parti kur, derse, kusura bakma, derim” dediği dönemde) yapmadınız?
Şeklindeki sorumu da es geçti.
cevap vermeye gerek mi görmedi, yoksa gözünden mi kaçtı; sonuç itibariyle bu sorular havada kaldı.
Bilemiyorum; belki de “
” istemedi.
Zira mezkur konuşmasının Azerbaycan'ın yüzde 85'inin Şii olmaklığı bahsinde, fakirin kendisini “
” istediğini söylüyor. Şakayı da çok sevdiği için olsa gerek fakir için, “
” diye de ilave ediyor. (İlkin “çok zeki ya” ifadesinde istihfaf sezdim. Ama sonra bunun şeytanın vesvesesi, iğvası olduğunu, Cübbeli Hocamın öyle sakil şeylere tenezzül buyurmayacaklarını düşündüm. Bir anlık suizandan ötürü de tövbe istiğfar ettim, elhamdülillah.)
Yine de belirteyim, kimsecikleri “mindere çekmek” gibi bir hobim hiçbir zaman olmadı. (Tam aksine, mindere kendi ayağıyla düşen nicesini elimin tersiyle kovdum gitti.)
Hülasa, Cübbeli Hocamı mindere çekmeye, hâşâ derim, başka da bir şey demem.
Tekrar edeyim: biz nasibimizce feyz almaya çalışıyoruz sadece.
Lakin, Cübbeli Hocamın, “
” diyerek sitayişle bahsettiği
yazarı, “
” diyerek galiba (Hocamı) bir yerlere çekmek istemiş.
Bir kere “
” diyen ben değilim. (Bu arada, Cübbeli Hocamın, Ahmet Hakan'la beni aynı cümle içinde zikretmesine bile üzüldüm. Bir başkası, Cübbeli Hocamı, İhsan Eliaçık ile aynı cümle içinde kullansa eminim kendileri de çok üzülürlerdi.)
Peki, ne diyormuş bu “inançsız
yazarı?
ve AK Parti için, “
” diyor.
Başka?
“
”
Başka?
“
”
(28.10.2016, Birgün)
(k.s.) mezkur sohbetinde,
bu
üçüncü sınıf pozitivist yazısı üzerine şöyle buyuruyorlar: “
”
Ah benim mübarek sakallı, ulu sarıklı Hocam!
Adam bize değil, senin de aziz müntesipleri arasında yer aldığın
'a aklı sıra “
” çalışıyor.
Ya akıl ya iman, diyor.
Dahası, akıllı insanın
işi olmaz, diyor. Senin de, “
” iddia ederek, çok “tutarlı” olduğunu söylüyor.
Halbuki…
“
? /
,
buyurur.
Akl-ı selim ve iman birbirine mündemic…
vaktiyle tevekkeli dememişti: “
”
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.