Nurlar içinde yatası atalarımız böylesi durumlar için,
“köpeksiz köy buldu, değneksiz geziyor”
derdi.
Macaristan Başbakanı
'ın durumu da böyle.
Geçen gün, “
Türkiye uzun zamandan beri sığınmacı trajedisi konusunda muazzam şeyler yapıyor. Farklı siyasi düşüncelerden bağımsız olarak biz Avrupalıların her hafta Cumhurbaşkanı Erdoğan için ayin yapmamız lazım
” dedi ya, onu diyorum.
Bu sözleri Macaristan Başbakanı değil de Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı herhangi biri söyleseydi görürdü gününü.
Küfür hakaret gırla giderdi…
Hiçbir şey demezlerse, “
bak şu Erdoğan yalakasına
” diye başlar, “
kömür makarna yardımı mı aldın, ihale mi kaptın
” yollu çemkirirlerdi.
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı değil diye
zorlamasın;
böyle giderse, Cemal Hasan'ın biri çıkar, “Sarayın başbakanı
” der, haberi olsun.
Gelgelelim…
Bu ülkede hiç kimse
'a hâşâ “
” falan demedi.
Hakkı teslim edildi sadece.
Suriyeli sığınmacılardan (biz buna muhacir diyoruz)
'daki mazlumlara kadar yeryüzündeki ezilmişlerin umudu olması, “
”
gibi birçok dev eseri Türkiye'ye kazandırması, anadilde eğitimden başörtüsüne kadar özgürlükler getirmesi, Gezicilerin önde giden işvereni
'in, “
Güneydoğu'dan toprak satalım
” dediği günlerinden Türkiye'yi
'ye borç verebilecek düzeye ulaştırması hakkaniyetli olanların inkâr edebileceği şeyler değildir zaten!..
Lakin bu hakkı teslim edenlerin de bu ülkede uğramadığı hakaret, yemediği küfür kalmadı.
Hakkaniyetli olmak vicdan sahibi olmanın gereğidir.
Vicdanı kaybettin mi kazanacağın hiçbir şey yoktur. Hayır, kazanırsın da, Allah indinde hiçbir kıymeti yoktur.
***
, 7 Haziran seçimlerinden tek başına iktidarla çıksaydı
belki yine
'yu müdahaleye çağıracaktı.
Zira…
“Batılılaşmamış yoksul Müslümanların kendi ülkelerini yönetmelerine izin verilemez” diyorlardı.
İzin vermemek için, yani, bu milletin iradesinin özgürce tecelli etmemesi için “iç savaş” dahil her türlü melanetle tehdit ediyorlar.
Hülasa, Türkiye emsali görülmemiş korkunç bir psikolojik harple karşı karşıyadır.
ve
(hepsine birden paralelsevici diyelim) da bu harbin “militanıdırlar.”
Kardeşlerim, bu elemanların yazıp çizdiklerini veya televizyonlarını mevzuya Fransız bir insan takip etse, Türkiye Cumhuriyeti'ni azılı bir terör örgütü, PKK'yı da demokratik bir devlet sanır.
Kandil'le aynı dili kullanıyorlar.
PKK terör örgütü liderlerinden Cemil Bayık, “
Bu savaş ordunun da savaşı değil. Ordunun bunu bilmesi gerekir. Ordunun da Erdoğan'ın bu oyununa gelmemesi önemlidir
” dedi.
Paralelcilerin
üzerinden kapattıkları
gazetesinin manşeti neydi? “O
rdu soruyor, neden savaşıyoruz
” değil miydi?
O halde biz de soralım:
“Paralelsevici medya” mı Kandil'i yönlendiriyor, Kandil mi “paralelsevici medyayı?”
Yoksa ikisini birden “merkez efendi” mi yönlendiriyor? (Kimin kimi nasıl yönlendirdiğini paralelcilerin Süleyman abisi, 26 Ekim 2013'te Sözcü gazetesinin muhabirine gayet açık seçik anlatmıştı.)
Hayır yani, PKK'lı Cemil Bayık
, “
Bu savaş ordunun da savaşı değil…” diyor, “paralelsevici medya
” içinden tek bir vicdan sahibi çıkıp da, “
yıllarda Erdoğan mı vardı da binlerce askerimizi katlettiniz?
” diye sormuyor.
Vicdan önemlidir…
Vicdanın köreldi mi, Kandil şeflerinden
'ın, “
PKK silah bırakmaz, devlet silah bıraksın
” sözünü bile karartır, işi 400 vekile bağlarsınız.
***
merkezli düşünce kuruluşu Woodrow Wilson'ın Orta Doğu Programı Direktörü
daha geçen gün, “
Ya seçimlerden aynı sonuç çıkacak ya da HDP Meclis'e giremeyecek ve şehirler havaya uçacak
” dedi.
Hatırlarsanız, benzer tehdidi,
da 7 Haziran öncesi yapmıştı.
Yanlış anlaşılmasın,
sadece araçtan ibaret. Maksatları,
ve
'yi durdurmak.
Bunun için 7 Haziran seçimlerinin ardından Batı'da, “Yeni bin yılın Selahaddin Eyyübi'si son metroda durduruldu” narasını attılar.
Öylesine sevindiler ki, bu ülkeden kovduğumuz
'den “
” ayarı yiyen çocuk katillerine kadar alayı birden “şak” yaptılar.
'nin kabrinin başına gelip ayaklarını mağrurca yere vurarak, “
“ diyen İngiliz Mareşal
gibiydiler.
Onlar geldiyse, bize de yakışan, “
” diye haykırmaktır.
Tiranlara, firavunlara, nemrutlara, yezidlere, müstekbirlere karşı Sayın Erdoğan'ın yanında olmak, harici ve dahili tüm fitne girişimlerine karşı dimdik durmaktır.
'a karşı topyekûn saldırıya geçildiği bu günlerde falanca saçlarını şöyle tarıyor ne işi var Erdoğan'ın yanında demek veya “damat” lagalugası yapmak marifet değildir.
her şeyden evvel bir devrin cefasını çeken ve hepimizin yetişmesinde emeği olanlardan
'ın oğludur.
Öyle birileri gibi seralarda değil; düşüncelerinden dolayı mahpus damlarına atılan babasının yollarını gözlerken büyümüştür.
Eğitimi, bilgi birikimi de “
MKYK üyesi seçilmesi AK Parti için şanstır
” diyebileceğimiz düzeydedir.
MKYK üyesi seçilmesine bu davaya inananlar sevinmiş, tacizci iddiasıyla üniversiteden kovulan
mülâaneci profesör Osman Özsoy
gibiler de muhakkak üzülmüştür.