138’incisi düzenlenen Parlamentolar Arası Birlik (PAB) toplantıları her sene olduğu gibi, bu sene de İsviçre’nin Cenevre şehrinde 24-28 Mart tarihleri arasında yapılıyor. Gündem geniş ve kapsamlı önemli konulardan oluşuyor.
PAB kapsamında yapılan, TBMM Başkanımız Sayın İsmail Kahraman’ın da katıldığı ve başkanlığını yaptığı Asya Parlamenter Asamblesi grubu toplantısına ve İslam İşbirliği Konferansı Örgütü Danışma toplantısına katıldık.
Bu toplantılarda, Meclis Başkanımız, yaptığı konuşmalarda özellikle Türkiye’nin, Zeytin Dalı Harekatını uluslararası hukuka uygun şekilde ve Suriye’nin toprak bütünlüğüne saygı temelinde gerçekleştirdiğini anlattı. Ayrıca Türkiye’nin yasadışı ve düzensiz göçe karşı nasıl mücadele ettiğini, Filistin meselesi ile Kudüs’ün statüsü konusundaki yaklaşımımızdan ve duruşumuzdan bahsetti.
Türkiye olarak, PAB 138. Genel Kurulunda “iki devlet esasına dayalı adil ve kapsamlı bir barışın sağlanabilmesi için kutsal şehir Kudüs’ün statüsüne saygı” acil gündem maddesini sunduk. Bu maddenin PAB Genel Kurulunda üçte iki çoğunlukla kabul edilmesi de göstermiştir ki Kudüs meselesi, artık sadece Filistin ve Müslümanların değil, tüm insanlığın, hak ve adaletten yana olan tüm milletvekillerinin ortak davası olarak küresel bir konsensüs haline gelmiştir.
137’den fazla ülkeden gelen parlamenterler, göçmenlerin ve mültecilerin haklarının korunması, göç için küresel mutabakata meclis katkısının güçlendirilmesi, sürdürülebilir kalkınmanın sağlanması, yenilenebilir enerjinin geliştirilmesinde özel sektörün katılımı ve sürdürülebilir ve esnek toplumlar inşa edilmesi konularında anlaşmaya varmayı hedeflemektedir.
PAB’da gündemimizde bulunan diğer önemli bir konu ise, göçmen ve sığınmacıların sorunlarıdır. Bu sorun başta Türkiye olmak üzere pek çok ülke açısından büyük önem taşıyan insani bir meseledir.
Bu amaçla, PAB Meclisi mülteci koruma ve kapsamlı mülteci sorunlarının çözümü hakkında somut adımların atılacağı bir çalıştay düzenledi. Çalıştayda söz alarak yaptığım konuşmada, Türkiye’nin yıllardır göçmenler konusunda gösterdiği mücadeleyi ve attığı adımları anlattım.
Bu önlemler sayesinde, bugün Ege Denizi göçmenlerin Avrupa ülkelerine geçiş yapmaya çalıştığı ve bu uğurda lastik botlarda hayatını yitirdiği bir deniz olmaktan kurtulmuştur. Türkiye bu konuda üzerine düşeni layıkıyla yerine getirmiştir.
Özellikle, 9 Mart 2018 tarihi itibariyle, 10 ilimizdeki 21 geçici barınma merkezinde bulunan yaklaşık 230.000 Suriyeli ile birlikte, ülkemizin çeşitli illerinde yaygın bir şekilde yaşayan toplam 3,5 milyon Suriyeliyi ve bunlara sağlanan imkanları anlattım. Bu sayının diğer ülkelerden gelenlerle birlikte 3,8 milyona ulaştığını ve Birleşmiş Milletler verilerine göre dünyada en çok mülteci barındıran ülkenin Türkiye olduğunu ifade ettim.
Bu olayın mali boyutuna da dikkat çekerek, ülkemiz tarafından Suriyeliler için bugüne kadar yapılan harcamaların, belediyeler ve STK’ların katkılarıyla birlikte yaklaşık 30 milyar Dolara ulaştığını belirttim.
PAB Meclislerinde yine temel bir konu olan Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerine (SDG’ler) ulaşmak konusundaki çalışmalar da önemli bir yer tutmaktadır.
Bu hedefler, sürdürülebilir kalkınmanın “ekonomik, sosyal ve çevresel” üç boyutunu dengeli olarak yansıtmaktadır. Sadece, en az gelişmiş veya gelişmekte olan ülkelerin ihtiyaçlarına odaklanmamakta, gelişmiş ülkeler de dahil tüm ülkeler için geçerli evrensel hedefler ortaya koymaktadır.
Türkiye’nin uluslararası kalkınma işbirliği içindeki rolü, yeni ekonomik dinamikler ve küresel sürdürülebilir kalkınmaya katkı sağlama yoluyla dünya barışı ve istikrarının desteklenmesi hususunda artan sorumluluk duygusu, kalkınma yardımlarımızı dış politikamızın temel unsurlarından biri haline getirmiştir.
Bu konuda da Türkiye diğer ülkelerin çok önünde yer almaktadır. Nitekim, kalkınma yardımlarımız 2002 yılında 85 milyon dolar seviyesinde iken, son dönemde başta Ortadoğu ve Afrika olmak üzere ihtiyaç sahibi ülkelere 2016’da yaklaşık 6 milyar $, 2017’de ise 8 milyar $ olmak üzere toplam 14 milyar $ düzeyinde gerçekleşmiştir.
Ayrıca, 2008-2017 yılları arasında En Az Gelişmiş Ülkelere (EAGÜ) yaptığımız kalkınma yardımlarının toplamı ise 2,16 milyar dolara ulaşmıştır.
Türkiye, Küresel İnsani Yardım 2017 Raporu’na göre, geçen yıl 6 milyar dolarlık insani yardım yaparak, 6,3 milyar dolarlık yardım yapan ABD’nin ardından ikinci ülke oldu. Türkiye’yi, İngiltere, AB kurumları ve Almanya takip etti.
Rapora göre ayrıca, 2015’te dünyada yapılan yardım tutarı 25,7 milyar dolar iken, 2016’da 27,3 milyar dolar seviyesine ulaştı. Türkiye’nin gerçekleştirdiği 6 milyar dolarlık insani yardım, geçen yıl dünyada yapılan yardımın nerdeyse 5’te 1’ine tekabül etmektedir.
Yapılan bu yardımları okuyunca ister istemez hemen aklımıza, çok değil bundan 15 yıl önce IMF’den sayfalar dolusu taahhütler vererek aldığımız 8 milyar dolarlık kredi (yardım değil) geliyor. Türkiye’nin bu süreç içerisinde nerden nereye geldiğini görmek için bu iki rakamı karşılaştırmak bile yeterli olacaktır. Umarım, Moody’s ve Fitch gibi Kredi derecelendirme kuruluşları, bir dahaki not değerlendirmelerinde bu yardımları da dikkate alırlar.
Kalkınma yardımlarımızda gerçekleşen söz konusu önemli artıştan faydalanılarak, Ülkemizin insan odaklı girişimci diplomasisinin daha fazla tanıtılması ve bu alandaki “yükselen profili”ne uygun olarak dış politikadaki gücümüzün de artırılması amaç olmalıdır.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.