Ekonomiyle ilgili tüm gelişmeler enflasyon, faiz ve kur üzerinden değerlendirildiği için bu hafta perşembe günü yapılacak Para Politika Kurulu (PPK) toplantısında alınacak faiz kararı oldukça önemli. Bir önceki PPK toplantısında beklentilerin üzerinde bir faiz artırımına giden kurulun, bu hafta yabancı yatırımcıların beklentisi ışığında hareket etmesi halinde, faizi 100 baz puan daha artırması ihtimal dahilindedir.Ancak Cumhurbaşkanımızın Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) üyelerine yaptığı konuşmada
Ekonomiyle ilgili tüm gelişmeler enflasyon, faiz ve kur üzerinden değerlendirildiği için bu hafta perşembe günü yapılacak Para Politika Kurulu (PPK) toplantısında alınacak faiz kararı oldukça önemli. Bir önceki PPK toplantısında beklentilerin üzerinde bir faiz artırımına giden kurulun, bu hafta yabancı yatırımcıların beklentisi ışığında hareket etmesi halinde, faizi 100 baz puan daha artırması ihtimal dahilindedir.
Ancak Cumhurbaşkanımızın Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) üyelerine yaptığı konuşmada yine faiz artırımına yönelik eleştirilerini ifade etmesi, TCMB’nin bu haftayı pas geçme olasılığını da artırıyor.
Bilindiği gibi TCMB, başkan değişikliğinden sonra sadeleştirme yönünde ilk olarak 475 baz puanlık faiz artırımına gitmişti. Hemen sonraki PPK toplantısında 200 baz puan artırıma gitmesiyse, bankaların faizleri yükseltmesine yaramaktan başka bir fayda sağlamadı. Netice itibariyle, bankalardaki yerleşik kişilerin toplam döviz hesaplarındaki artış devam ederek büyüklüğü 235,9 milyar dolar oldu. Diğer taraftan 8 Ocak haftasında TCMB’nin brüt rezervleri 644 milyon dolar azalışla 92,6 milyar dolara, net rezervleriyse 59 milyon dolar azalışla 13,5 milyar dolara indi.
Bunun yanında yurt dışında yerleşik kişiler 8 Ocak haftasında hisse senedi portföyünü 286 milyon dolar, tahvil portföyünü 491 milyon dolar artırdı. Böylece son 9 haftada yurtiçine portföy girişi 5 milyar doları buldu. Yüksek faizi kaçırmak istemeyen yabancılar tarafından Türkiye’ye 9 haftadır üst üste portföy girişi oluyor.
TCMB’nin enflasyon oranındaki artışa göre sıkılaştırma politikasına devam edeceği yönünde açıklamalarda bulunması, faiz artırımına devam edileceği anlamına gelmektedir. Bir nevi, enflasyondaki artış devam ederse faiz artırımının da devam edeceği yönünde piyasalara garanti verildi. Bunun anlamı “faiz sebep enflasyon sonuçtur” söyleminin tersi olarak “enflasyon sebep faiz sonuçtur” söylemini baz alarak enflasyonu indirmek için faiz artırımına devam edileceğidir.
Tabi burada iş dünyası dahil faiz artırımı konusunda TCMB’ye destek verenler, bankaların kredi faizlerini %20’lerin üzerine çıkarması ile haklı olarak feryat figana başladılar.
Diğer yandan kur oynaklığının da devam ettiği, bu artırımdan sonra 7,80’den 7,30’lara kadar düşmesine rağmen 7,50 seviyelerinde devam ettiği görülüyor. Nereye kadar ineceği veya nerede duracağı da hala net değil.
İlk olarak ihracatçılar bu durumdan ciddi derecede sıkıntı yaşamaktadır. Hem hammadde alımında enflasyon artışından dolayı maliyetleri arttı hem de yurt dışından gelen ihracat bedellerini maliyetlerin altında bozdurmaları gelir kaybına neden oldu. Ayrıca, finansman ihtiyaçlarını karşılamak için yüksek faizle kredi kullanmak zorunda kalmaları da onlar için yine maliyetleri artıran en önemli faktör oldu. Bu da ihracatın hedeflenen rakamlara ulaşılmasını zorlaştıracaktır.
Bence 2021 yılı için önümüzdeki en önemli sorunlardan birincisi ödemeler dengesi sorunudur. Her seferinde faizi yükselterek bu sorunları çözemeyiz. Bu durumda yapılması gereken en önemli adımlar;
Yapısal çözümlerin yanında 2021 yılındaki tüm teşvik ve önceliklerin enerji, ihracat ve turizm sektörü bazında kullandırılması.
Reel sektör yatırımlarının daha ucuz maliyetle yapılabilmesi için, bütün iş dünyası kuruluşlarının öncülük yaparak hem yurt dışındaki tasarruflarını ülkemize getirmeleri hem de Türkiye bankalarındaki döviz mevduatlarının bir kısmını TL’ye dönmeleri.
Vatandaş açısından bakıldığında, enflasyonun artmasının bir nedeni de kur ve bankalardaki DTH’ların artmasının da bunu tetikliyor olmasıdır. Ülkemizin daha fazla yatırım sağlaması, istihdamı artırması ve ülkemizin refahı için bankalardaki döviz mevduatlarını TL yatırım araçlarına yöneltmeliler. Gereğinden fazla reel faiz varken TL yatırım araçlarına yönelmenin tam zamanı.
Faizlerin yükselmesi her ne kadar bankaların kar marjlarını artırıyor gibi gözükse de günün sonunda yüksek faizlerle sağlıklı kredi vermek pek mümkün olmayacaktır. Kaliteli aktif yönetimi açısından düşük faizlerle yaygın ve sağlıklı kredi verilmesi hem bankalar için hem firmalar için hem de istihdamın artırılması açısından önemli.
Son olarak TCMB, faiz sebep mi sonuç mu ikileminden sıyrılarak elindeki tüm araçları doğru kullanmalı ve bankaların ucuz finansman sağlamalarına yardımcı olmalıdır.