15 Temmuz 2016 yılında gerçekleşen hain fetö darbe girişiminin dün üçüncü yıldönümünü andık. Bu darbe girişiminin hedefinde sadece mevcut siyasi istikrar değil, istikrarlı bir şekilde büyüyen Türkiye ekonomisinin de olduğu sonraki gelişmelerden çok net ortaya çıkmıştı. Türkiye’nin ekonomik büyüme performansı, artan refah seviyesi, dış yatırımcılar için cazibe merkezi olmasıyla sürekli yükselen bir grafik çizmesi, birilerini ciddi şekilde rahatsız etmişti.
Türkiye’nin ekonomisi, bu darbe girişimi sonrası bir anda artan risk algısıyla zorlu bir döneme girdi. Hızla uygulamaya alınan finansal önlemler sayesinde şoku kısa sürede atlatsak da ülkeye özellikle de ekonomiye verdiği zararı süreç içerisinde yaşamaya devam ettik. Bu başarısız darbe girişiminin ekonomiye nasıl yansıyacağı, hep konuşuldu ve yorumlandı. Bu durumu daha iyi anlamak için 15 Temmuz öncesinde ülkenin makro ekonomik göstergelerine bakmak analiz etmemiz açısından yeterli olacaktır.
15 Temmuz öncesinde, 2016 yılının ilk altı ayı büyüme oranı %4,9, bütçe açığının GSYH oranı %1’in bile altında, AB Tanımlı Genel Yönetim Borç Stokunun GSYH’ye oranı %27,1, cari açığın GSYH oranı %3,5, işsizlik oranı %10,2, enflasyon oranı %7,64, USD/TL kuru 2,87, iki yıllık gösterge faiz oranı %8,7 civarında, Türkiye’nin CDS oranı 221,31 seviyesindeydi. Bu tarihte Türkiye’nin notu ise yatırım yapılabilir not düzeyindeydi.
Bu makro göstergeleri 15 Temmuz sonrası ile karşılaştırırsak, darbe girişiminin ekonomik etkilerinin çok ağır olduğunu görürüz. Aslında, 15 Temmuz öncesi, 17-25 Aralık müdahalesiyle de hükümet değiştirilmeye çalışılmış, yapılan operasyonlarla ekonomik açıdan ülkeye zarar verilmek istenmiştir. Burada başarısız olununca, 15 Temmuz 2016’da askeri darbeye başvurulmuştur. Türk halkının basireti ve vatanseverliği sayesinde bu girişim de başarısız olmuş ancak yaşanılanların ekonomik açıdan faturası, darbe sonrası dönemde yukarıda ifade ettiğimiz makro göstergelere olumsuz yansımıştır. Enflasyon ve faiz oranları artmış, istihdam verileri bozulmuş ve büyümede yavaşlama ortaya çıkmıştır.
Hatırlanacağı üzere; 16 Temmuz sabahı bazı çevreler, darbe girişimi başarısız oldu ama asıl bundan sonra ekonomi ağır darbe alacak diyerek aba altından sopa gösteriyorlardı. Bazıları da bu darbe girişiminin ekonomide yaratacağı etkinin 5 yıldan fazla süreceğini söyleyerek, aslında o günden sonra da operasyona devam edeceklerini ima ediyorlardı. Yani, darbe girişimi ekonomi üzerinde sürdürülüyordu.
Bunun en önemli işareti; uluslararası kredi derecelendirme kuruluşları Standard & Poor’s, Moody’s ve Fitch’in kalkışmanın hemen ardından not indirimine gitmeleri ve Türkiye’nin yabancı yatırımcının gözünde daha da riskli bir ülke haline getirme çabaları idi.
Bu çabalar sonucunda Türkiye’ye doğrudan yabancı sermaye girişi azaldı. Sıcak para akımları da geçmiş yıllara oranla azalarak çok düşük seviyede kaldı. Vatandaşlarda ve kurumlarda güvensizlikten kaynaklanan önemli bir döviz talebi oluştu.
Dünyanın önemli ekonomileri arasında yer alan Türkiye, küresel boyuttaki stratejik önemi ve cazibe merkezlerinden biri olması sebebiyle dış etkenlerden ister istemez etkilenmektedir. Dolayısıyla, bu süreçte Türkiye ekonomisinde yaşananlara, darbe girişimi sonrası gelişen diğer olaylar etrafında da bakmak gerekir.
Özellikle, siyasi ve jeopolitik olarak farklı ne yaşanmış diye bakmak gerekir. Örneğin ABD-Türkiye arasındaki vize krizi, Rahip Brunson olayı, S-400 müzakereleri hep bu hain kalkışmanın sonucunda gelişen siyasi olaylardır ve tamamı Türkiye’nin risk priminde artışa sebep olmuştur.
Darbe girişiminin ekonomiye etkileri alınan kararlarla zayıflatılmaya çalışılsa da Türkiye’nin bu süreçte yaklaşık 50 milyar dolara yakın bir kayıp yaşadığını söyleyebiliriz. Yine Feto Terör Örgütü ile bağlantılı olan şirketler üzerinden veya himmet parası, kurban parası adı altında yurt dışına kaçırılan yaklaşık 100 milyar dolar da ekonomiyi bu süreçte olumsuz etkileyen önemli bir diğer husus.
Tüm bunlara rağmen, darbe sonrası piyasalarda oluşan tedirginliğin asgari seviyeye indirilmesi için hükümet, bankalar, sermaye piyasaları ve ekonomi yönetimi ve tüm aktörleri ile koordineli çalışarak bugüne kadarki süreç her şeye rağmen iyi yönetildi. İçerde ve dışarda yaratılan maliyetler uzun bir sürece yayılarak etkisi azaltılmaya çalışıldı.
Bugün yapacağımız tek şey ekonomimizin aldığı zararı azaltmaktır. Bunun yolu ise, ülkedeki politik istikrarın hızla sağlanmasından geçmektedir. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin getirdiği dinamizm ve ekonomi yönetiminin de destekleriyle, Türkiye’nin vazgeçilmez temel unsurları olan demokrasi, hukuk devleti, sosyal, kültürel ve ekonomik gelişmişlik için hep birlikte mücadele etmeliyiz. Sonra da ekonominin güçlendirilmesi için, döviz kurunun getirdiği riskler ile mücadele etmek için finansal istikrar ve fiyat istikrarı konularında sıkı duruşa devam ederek, mali disiplini kararlılıkla sürdürmeye çalışmamız gerekiyor.
Dün 15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü’ydü. Bu vesileyle hain darbe girişiminde şehit olan 251 vatandaşımızı rahmetle, Gazi olan iki binden fazla vatandaşımızı ve isimsiz kahramanlarımızı minnetle anıyorum.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.