Herkes seçim sonrası hükumet senaryoları yazıyor. Okurun bunca kıymetli, akıl ve zekâ dolu yazıyı okuduktan sonra bir söğüt gölgesinde dinlenmeye ihtiyaç duyacağı açıktır. Hatta azıcık gözlerini kapayıp sığırcıkları ve serçeleri dinlemesi, sonra biraz kestirmesi de gerekebilir.
İşte ben de siz sevgili okuyucularımın bu insanî ihtiyacına cevap vermek üzere bir söğüt gölgesinde f klavyemin başına oturmuş bulunuyorum.
Söğüt kaba ve kırçıl görünümüne rağmen ipek gibi narin ve bir o kadar duygulu, hassas bir ağaçtır. Şair mizaçlıdır da. Şu dünya cehenneminde bize cenneti hatırlatan bir gülümseyiştir. Dünya zindanından göklere açılan gök yeşili bir penceredir.
Suyu sever, akar suyun çağıltısını sever. Bıraksalar suyun içinde yaşar. Bir kökü mutlaka akar suyun içindedir, hatta bazan dallarını uzatır da o inanılmaz güzellikteki yapraklarıyla okşar gibi suyun yüzünü sever. Hem kök damarlarıyla hem dal uçlarıyla suyu içer de içer. Suya böyle aşık başka bir ağaç yoktur. Buna tepeden tırnağa sarhoşluk da diyebiliriz. Düpedüz ayyaştır söğüt. Rüzgâr esmese de sallanır, işte bu yüzdendir.
Söğüdün gölgesi yeryüzünün en güzel serinliğidir. Şifalı bir serinliktir bu. Baş ağrısını alır, romatizmaları dindirir, kan dolaşımını hızlandırır, vücudu hafifletir adeta.
Yanındaki çeşmeden yahut çaydan su içilmelidir, el yüz ve ayak yıkanmalıdır. Biraz söğüt olmalı insan söğüdün gölgesinde. Rüzgârı duymalı ve toprakla buluşmalı.
Su başında serin bir söğüt gölgesinde meselâ öğleyi kıldıktan sonra biraz kestirip de uyanınca ne güzel acıkır insan. Karpuz da yenebilir, ekmek ve beyaz peynirle. Gözenin ayağında bekletip serinlettiğimiz karpuzumuzu kesmek için en ideal yer söğüdün gölgesidir.
Yine de insanın canı sıkılabilir bir süre sonra. Çünkü insanın en temel ihtiyacı böyle zamanlarda nükseder adeta, bastırılamaz olur: kendini ifade etme ihtiyacı! Bir bakıma insan olma ihtiyacıdır bu. Ne de olsa bütün bunlar dünya gezegeninde oluyor, burada insan kendisi olamaz ve kendini ifade edemezse can sıkım sıkım olur.
Oysa canı açmak lazımdır, yaymak ve çoğaltmak ve canı cana katmak şarttır. İyi şairlerin iyi şiirleri öteki iyi şairlere iyi şiirler için ilham verir. Tıpkı bunun gibi şair bir ağaç olan söğüt insan soyuna kendisiyle ilgili bilgiler fısıldayıp sezdirir. Bu seziş ruhta büyüdükçe önce ses olmak ister, sonra belki söz. İşte ben tam bu noktada içinize doğan varolma coşkusunu ifade edebilmeniz için güzel ses çıkarma tekniklerinden söz edeceğim. Taze söğüt dalından düdük nasıl yapılır, onu tarif edeceğim.
Başparmak kalınlığında bir söğüt dalından orta parmak uzunluğunda bir parça kesiniz, az önce karpuzu kestiğiniz bıçakla. Kestiğiniz dal tam bir silindir olmalı ve üzerinde budak bulunmamalıdır. Bu dalın bir ucunu tıpkı bir flütün ucu gibi 45 derece yontunuz ve yine flütün üstteki ilk deliğinin bulunduğu noktadan bir çentik açınız.
Ardından bu dalı düz bir taşın üstüne koyup bıçağın kemik sapıyla hafifce dövünüz. Bir mücevher döven kuyumcu gibi incelikle ve çevirerek her tarafını iyice dövünüz. Bu işlemden sonra kabuk kaygan gövdeden ayrılıp oynayacaktır. Bir ucundan içindeki odunsu gövdeyi itip dışını saran gök yeşili kabuğunu çatlatmadan çıkarınız. Şimdi içinden çıkan kaygan beyaz gövdenin çentikli ucunun üst kısmını iki üç milim yontunuz. Yontulacak yer, açtığımız çentikle dalın ucu arasındaki birbuçuk santimlik yerdir, nefes oradan girecek çünkü.
Şimdi tekrar bu kaygan beyaz gövdeyi içinden çıktığı yeşil söğüt kabuğunun içine sokunuz ve çentikli ucundan üfleyiniz. Sesi duyduysanız söğüt de akar su da kuşlar ve rüzgâr da duydu emin olun. Artık dünyaya bir ses kattınız, söğütle, bıçakla, biraz emek ve az bilgiyle. Söğütten insan nefesi geçirip ses ürettiniz. Bu mübarek düdüğü öttürün lütfen. Sıkılan canınızı gevşetin, rahatlatın, sizden söğüde, akar suya ve hatta toprağa geçmesine izin verin. Cana can katın. Öteki yarınıza duyurun sesinizi. Biraz erkek sığırcığı taklit edin, kalbe iyi gelir. Karşılarda bir yerlerde bostan çapalayan kızlar vardır meselâ veya kuzu otlatan bir oğlan çocuğu meselâ.
Bu çocuğa iyi bakın lütfen, bakarken şu şiiri hatırlayın:
"Çoban vardır / Kayalara oturur /
Kuzulara değmiş çubuğuyla / Ayı ikiye böler".
Son olarak hâlâ canınız sıkılıyorsa, yani büyük bir şairseniz, yani kendinizi daha çok ifade etmek istiyorsanız ses çıkarmak yetmediyse yani buna söz ekleyin.
Bugünkü türkümüz şudur, sesinizi akarsuyun ahengine ayarlayıp söyleyin:
"Söğüdün yaprağı narindir, narin
İçerim yanıyor, dışarım serin!"