Üstad Sezai Karakoç, “Diriliş Işığı” adıyla yeni bir bildiri yayımladı. “Geçmişimizden ve bugünümüzden fikirlerimizi, önerilerimizi ve uyarılarımızı bir demet halinde sunan” Diriliş Işığı, gazete formatında 8 sayfadan oluşuyor.
Sezai Karakoç, daha önce de topluma ve yönetici/aydın sınıflara seslenmek için çeşitli bildiriler ve mektuplar yayımlamıştı. İslam Ülkelerinin devlet başkanlarına mektuplar, Türkiye'nin Cumhurbaşkanına, Başbakanına, Ordu komutanlarına, kurum ve kuruluş başkanlarına mektuplar, şehirlere ve şehrin sakinlerine (Erzurumlulara, Adanalılara, Bursalılara, Konyalılara) mektuplar gibi. Çoğu mektup ve bildiri, sonradan Diriliş dergisinin sayfalarında da yer almıştı. Esasen bu mektup ve bildiri türünde kaleme alınmış metinlerin tümü bir araya getirilince günümüz kurum ve kuruluşlarının, partilerinin ve genel olarak İslam ülkelerinin yönetici sınıflarının yararlanabileceği yol gösterici ve ufuk açıcı bir eser ortaya çıkacaktır. Dileğimiz bir an önce “Diriliş Mektupları” ve “Diriliş Bildirileri” kitaplarının yayınlanmasıdır.
“Diriliş Işığı”nın biçim ve muhteva bakımından bir benzeri 1994 yılında basılmış ve binlerce dağıtılmıştı. Nitekim son yarım yüzyıldan yapılan seçmelere önceki bildirinin ana metinlerinin de alınmış olduğunu görüyoruz. Sekizinci sayfada yer alan tam sayfalık “Diriliş Bildirisi” başlıklı metinle 5'inci sayfadaki ana metin, 1994 yılında değil de (ne yazık ki demeliyiz) bugün kaleme alınmış gibi milletimizin ve bütün İslam ülkelerinin acı gerçeğini gözler önüne seriyor.
Diriliş Işığı bildirisinde Sezai Karakoç'un bir siyasî düşünür olarak İslam Milletinin ve İslam Medeniyetinin Dirilişi Davası'yla ilgili 20, 30, 40 ve 50 yıl önce yazdıklarıyla 2015 yılında yazdıklarından bir derleme yapılmış. Ayrıca Osman Sarı, Yüksel Kanar, Ahmet Yavuz, Yasir Timur, Hamza Akyıldız ve Akın Özer'in yazılarına da yer verilmiş. Dileriz bu, haftalık da olsa bir gazetenin provası olur.
“Diriliş Işığı” bildirisinin “Diriliş Görüş ve Hareketi ve Milletimiz” başlıklı yeni kaleme alınmış yazısında Karakoç, “Medeniyetimizin Dirilişi Davası”yla ilgili olarak olumlu gelişmelerin yaşandığına işaret ediyor.
Milletimizin kendi ruhundan doğmuş bir dünya görüşüyle ayakta durabileceğini; bu görüş'ün ise hem medeniyetimizin bir meyvesi hem de medeniyetimizi canlı tutan bir özsuyu olduğunu söyledikten sonra şu hatırlatmayı yapıyor: “Milletimizin tarihte varoluş hikmeti haline gelen ve hayat tarzını belirleyen görüş ve yaşayış, şüphe götürmez bir hakikat olarak İSLAM'dır.”
Ardından “Diriliş”i bir kere daha tanımlıyor: “Diriliş budur. Diriliş ideali, İslamın Dirilişi dediğimiz, milletimizin, yine İslamla tarihteki büyük yerine oturması atılımıdır.”
Bundan 40-50 sene öncesinde dönemin sözde bilim, düşünce adamlarının “İslam Medeniyeti”nin eskiden var olsa bile artık bulunmadığını, tek medeniyet olarak “Batı”nın kaldığını, bizim de ya Batı'yı kendimize yahut kendimizi Batıya uydurmamız, ona adapte olmamız gerektiğini söylediklerini hatırlatan Karakoç, kendi mücadelesini ise şöyle özetliyor: “Biz ise, toplum olarak, İslam Dünyası olarak bugün dahi İslam Medeniyeti ile yaşadığımızı, ancak bunun çok düşük bir kapasite ve kalitede oyduğunu, meselenin başka bir medeniyete uymak ve uyum sağlamak olmayıp kendi medeniyetimizi layık olduğu seviyeye çıkarmak olduğunu ısrarla söyledik.”
Günümüzde bu durumun nihayet değişmeye başladığını, kendi inanç, düşünce, kültür ve medeniyet değerlerimizin tazelenmesi, canlandırılması, güçlendirilip yaşatılması fikrinin benimsenmeye başlandığını ve bunun sevindirici olduğunu ise şöyle ifade ediyor Üstad:
“Bugün bu tez, artık birçok çevrelerde benimsenmeye yüz tutmuştur. Bu gelişme, bize bağlanmasa da, olumlu bir gelişmedir. Kaynağı araştırılırsa gerçek anlaşılır ve o zaman daha bilinçli bir gelişme olur.”
Bu “bize bağlanmasa da” ifadesine dikkatinizi çekmek isterim. Hakkı teslim ve meseleyi ana kaynağından takip fikri toplumumuzda henüz gelişme aşamasındadır. Öte yandan Karakoç, daha hayattayken adeta “mîrî malı” olmuş, herkesin alıp benimseyerek kullanacağı fikirlerin, görüş ve önerilerin sağlam ve güvenilir kaynağı haline gelmiştir.
Bugün çoğu yabancı ortaklı dev holdinglerin kontrol etmeye çalıştığı basın ve kitap piyasasında, avm'lerde yahut ana caddelerde, köşe binalarda o havalı, cafcaflı kitapçı-kırtasiyeci zincir mağazalarda Sezai Karakoç'un eserlerinden bir tek takım bile bulmak imkânsız olduğu halde, şuurlu gençlik hararetle Diriliş külliyatını okuyorsa bu biraz da ana kaynağın büyük gücünden; Diriliş meşalesinin ışığının ruhları aydınlatan parıltısından ileri gelmektedir.
Ardından “Diriliş” kelimesinin de genel anlamda yayılma aşamasına gelmiş olmasını olumlu ve daha ileri bir gelişme olarak gördüğünü belirtiyor. (Gerçekten de şahsen, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Davutoğlu'nun konuşmalarında olsun, TRT'de büyük beğeniyle takip edilen “Diriliş Ertuğrul” dizisi veya “Diriliş Postası” gazetesinde olsun; “Diriliş” kelimesini görüp duyduğumda içimde güller açılıyor.)
Sezai Karakoç, “Diriliş Işığı”ndaki yazısını “Yetişen Diriliş Neslinin yolu açık olsun. Allah, onu başarıya ulaştırsın.” diye dua ederek bitiriyor.
“İşte bu noktada, özgün DİRİLİŞ GÖRÜŞ VE HAREKETİ'nin devreye girerek, son ve tam bir atılımla, İSLAM MİLLET VE MEDENİYETİNİN DİRİLİŞİ amacını gerçekleştirmesi, inanç, düşünce, edebiyat ve politika alanında olduğu gibi toplumu her alanda ayağa kaldıracak süreçleri tamamlaması ve yeni bir çağ açması günü gelmiştir. Yetişen DİRİLİŞ NESLİ'nin yolu açık olsun. Allah, onu başarıya ulaştırsın.!” (Sezai Karakoç, Diriliş Işığı, 15 Mayıs 2015)
Biz de Diriliş Neslinden oluruz inşallah ilavesiyle bu duaya “Amin! Amin! Amin” diyoruz.