Zamanımızın bir seyyahı: Nazif Gürdoğan

00:0014/10/1999, Perşembe
G: 10/09/2019, Salı
Rasim Özdenören

Bizim arkadaş çevremizden dünyayı en çok gezmiş, gezdiği gördüğü yerler üzerine dikkatini en çok yoğunlaştırmış, izlenimlerini yazıya dökerek onları en çok kişiyle paylaşmış olan Nazif Gürdoğan''dır.Bu özelliğine bakarak ben ona zamanımızın seyyahı diyorum. Bu seyahatler, elbette, kendi için görüp seyretmekten ibaret kalmıyor. Asıl değerli yanı, onların kaleme alınması ve okuyucunun dikkatine sunulması noktasında ortaya çıkıyor. Nazif Gürdoğan, bu yanıyla da, bence, edebiyatımızın önde gelen seyahat

Bizim arkadaş çevremizden dünyayı en çok gezmiş, gezdiği gördüğü yerler üzerine dikkatini en çok yoğunlaştırmış, izlenimlerini yazıya dökerek onları en çok kişiyle paylaşmış olan Nazif Gürdoğan''dır.

Bu özelliğine bakarak ben ona zamanımızın seyyahı diyorum. Bu seyahatler, elbette, kendi için görüp seyretmekten ibaret kalmıyor. Asıl değerli yanı, onların kaleme alınması ve okuyucunun dikkatine sunulması noktasında ortaya çıkıyor. Nazif Gürdoğan, bu yanıyla da, bence, edebiyatımızın önde gelen seyahat yazarları arasında yer alıyor. Ben, Türkçenin seyahat edebiyatından az sayıda kitap ve yazar adı hatırlıyorum. Kuşkusuz, röportaj türünde ürünler verilmiştir. Ama Nazif Gürdoğan''ın ele alış biçimiyle verilmiş bir ürün olup olmadığını, doğrusu ben bilmiyorum. Falih Rıfkı''nın Zeytin Dağı''nda yer alan bazı yazıları ile İngiltere üzerine olan izlenimlerini, kendimi zorlayarak hatırlıyorum. Bir de, Erdem Bayazıt''ın İpek Yolundan Afganistan''a adlı nefis kitabı, unutulmazların arasında sayılmalı. (Erdem Bayazıt, o kitabını "birinci cildin sonu" diye noktaladığından, o gündür bu gündür, ikinci teki ne zaman atacak diye bekliyoruz. Ama bence, kitabın yeni baskısında o bitirişi kaldırsın ve onun yerine sadece bir "son" kelimesi koysun, bu da yeterli olur. Çünkü kitap bu haliyle deb ence bitmiş sayılır. Bu kitabın ikinci cildiyse yeni bir kitap olarak düzenlenebilir).

Nazif Gürdoğan, şimdi, kendi köşesinde, daha önce çeşitli vesilelerle yolunun düştüğü Amerika''yı, bir de, bu son gezisi münasebetiyle anlatıyor. Öteki gezi yazılarında gördüğümüz temel özellikleri bu yazılarına da yüklüyor. Kısa, açık, çarpıcı izlenimler, birkaç cümleyle aktarılıyor. Hiç bir ayrıntının üstünde gereğinden fazla durulmuyor. Hemen bir yenisine geçiliyor. Böylece anlatılanlar, küçük küçük anekdotlardan hasıl olmuş bir bütünlük meydana getiriyor: bir mozayiğin içindeki küçük çakıltaşlarının birleşerek yekpare bir kompazisyona ulaşması gibi.

Hicaz''dan Endülüs''e kitabında, esas itibariyle vaktiyle Osmanlı Devleti''nin hakim olduğu bölgelerden başlayarak İslâm ülkesinin uzandığı yerler, artı, İngiltere anlatılmıştı. Zamanı Aşan Şehirler ile de, Bakü, Şeki, Taşkent, Semerkant, Buhara yolculukları aktarılıyor. Anılan şehir adlarına bakarak bu seyahatin nostaljik olduğu zehabına kapılınabilir. Bilakis, nostaljik değil, fakat aktüel, güncel bir yolculuktur gözler önüne serilen.

Nazif Gürdoğan, kendisinin de bilincinde olduğu gibi, bize, Evliya Çelebi gibi, duyulmadık işitilmedik ülkelerin, duyulmadık işitilmedik özelliklerini anlatmaya merak sarmıyor. O diyor ki, ben herkesin geçtiği yollardan geçiyorum, herkesin gördüğü şeylere gözümü dikiyorum, ama buralarda başkalarının görmediğini düşündüğüm özellikleri, farklılıkları ortaya çıkartmaya çalışıyorum. Bu gezi yazılarını çekici kılan özelliklerinden birisi ve belki başlıcası da bu olmalı. Çünkü insan kendi gördüğü yerlerin başkaları tarafından nasıl görüldüğünü ve nasıl anlatıldığını da merak ediyor. Hele benim için, bu özellik iyice öne çıkıyor. Ben bir romanı bile içindeki macerayı izlemekten çok, o maceranın nasıl işlenmiş olduğuna dikkatimi yoğunlaştırarak okurum.

Bu gezi yazıları, yalnızca coğrafî bir satıhı anlatmıyor. Bu coğrafyanın altında yatan ve o coğrafyayı meydana getiren temel tarihsel altyapı da dile getiriliyor. Tarihle aktüel olan, anlatılan ülkenin veya kentin günümüz içinde akışan iktisadî, ticarî ve yer yer diplomatik ilişkilerinin bütünlüğü içinde sergileniyor.

Nazif Gürdoğan, özel isim zikretmede asla nekes değil, onun yazılarından bir sürü yer ismi öğrendiğimiz gibi, çok sayıda insanla da tanışıyoruz. Bu alanda, ben, ondan daha cömert olan bir başkasını bilmiyorum. Bu bakımdan, rahat, kıskanmasız, açık ve hep veren el olma sevdalısı.

Bütün bu izlenimlerimin çerçevesinde, halen yayınlanmakta olan Amerika izlenimlerinin (gezi yazılarının) sürmesini ve kitaplaşmasını arzuluyorum. Hicaz''ı, Endülüs''ü, Asya''yı onun kaleminden yeniden keşfettiğimiz gibi, şimdi de Amerika''yı bir kere daha keşfetmek istiyoruz.