Trajedi ve dram

22:004/11/2006, Cumartesi
G: 27/08/2019, Salı
Rasim Özdenören

Trajedi, iki müspet değer arasında seçme zorunluluğu ile karşılaşmaktır. Dram ise biri müspet diğeri menfi olan iki değerin karşılaşması ve bu iki değerin çatışması, çarpışmasıdır. Sonunda bu iki değerden biri galip gelir. Müspet değer galip gelirse mutlu sona ulaşılır. Menfi değer galip gelirse kederli sona…Trajedide problem tek kişinin iki müspet arasında seçim zorunluluğu ile karşılaşmasından doğar.Dram ya tek kişinin müspetle menfi arasında seçim yapmada bocalamasıyla veya biri kötüden öteki

Trajedi, iki müspet değer arasında seçme zorunluluğu ile karşılaşmaktır. Dram ise biri müspet diğeri menfi olan iki değerin karşılaşması ve bu iki değerin çatışması, çarpışmasıdır. Sonunda bu iki değerden biri galip gelir. Müspet değer galip gelirse mutlu sona ulaşılır. Menfi değer galip gelirse kederli sona…

Trajedide problem tek kişinin iki müspet arasında seçim zorunluluğu ile karşılaşmasından doğar.

Dram ya tek kişinin müspetle menfi arasında seçim yapmada bocalamasıyla veya biri kötüden öteki iyiden yana olan iki kişinin çatışmasıyla tezahür eder. Üçüncü bir seçenek de, tek kişinin, iyiye ulaşma çabasında önündeki kötülük badirelerini aşma, zorluklarla mücadele etme serüvenidir. İyiye ulaşmak, iyinin galibiyetini sağlamak için karşılaşılan her mania aşıldıkça seyirci (okuyucu), kahramanın duyduğu galibiyet hissini, galibiyet hissinin getirdiği güveni kendinde yaşamaya başlar.

Trajedide, kişi, iki müspet arasında seçme zorunluluğu ile karşı karşıya bulunduğu için, seyircinin (okurun) trajik kahramanın yanında veya karşısında yer alması çetin bir iştir. Trajik kahramanın zihinsel süreci girifttir. Kahramanın karşı karşıya kaldığı trajik durum kavranamamışsa onun sorunsalını paylaşmak da söz konusu olamaz. Eğer seyirci, kahramanın yaşadığı sorunsalı kavramışsa onun yaşadığı ikircikli durumu aynıyla o da yaşar. O da tereddütler geçirir. Sofie''nin seçimini düşünün, düşman askeri, ona şu teklifte bulunuyor: iki çocuğundan birini öldüreceğiz, fakat sana bir iyilik(!) yapıp seçimi sana bırakıyoruz, öldürmemizi istediğin çocuğu sen kendin seç!

İşte trajik durum tam da budur. İnsan, hangi evladını ölüme göndermek üzere seçebilir? Veya illa seçme zorunda bırakılmışsa -Sofie örneğinde olduğu gibi- buna, soğukkanlılıkla, içi titremeden nasıl karar verebilir? Trajik seçim bu yüzden zordur. Eğer seyircide trajik olanı kavrama melekesi varsa, o da, trajik kahramanın yaşadığı seçme zorluğunu yaşar, kararsız kalır. Bütün mesele, kişinin, o seçme ânının içine düşmüş olması halinde temerküz eder. O ânın içinden kaçmak suretiyle sıyrılıp çıkmak söz konusu değildir. Ya seçeceksin, ya seçeceksin! Düzlem değiştirdiğin anda, yani seni seçme zorunluluğu altında bırakan şartın dışına çıktığın ânda, çözümsüz olanı çözmüş olmuyorsun; ona yalnızca sırtını dönmüş oluyorsun. Bu da, bir şey yapmış olmaktan farklı bir şeydir.

Dramdaysa, seyirci kural olarak dram kahramanının yanında yer alır. Çünkü dram kahramanı müspetle menfi arasında bir seçme durumuyla karşı karşıya kalmıştır. Seyirci, kahramanın, daima müspet değerin yanında yer almasını, menfi olanla mücadele etmesini bekler ve ister. Kahraman, bir biçimde, yanılarak veya cehaletinden veya herhangi bir zorunluluk muvacehesinde menfi olanın yanında yer almışsa; seyirci, kahramanın o durumdan sıyrılıp aslî işlevini icra etmesini bekler: onun asli işlevi müspetin, iyi olanın yanında yer almak veya iyiye ulaşmak veya iyi olanın galip gelmesini sağlamaktır. O ân geldiğinde seyirci rahat bir nefes alır ve olay çözümlenmiş olur. Bu son hal, trajik olanda mevcut değildir: trajik olanda, trajik düğüm çözümsüz kalır.

Dramın şeması, trajik olana göre basit gibi durmasına rağmen, aslında onun üstesinden gelmek zor iştir. Şayet iyi ile kötü değer arasındaki mücadelede veya iyiye ulaşma çabasında katlanılan zorluklarda, yazar kolaya kaçarak işi tesadüflere, zembille inen çarelere baş vurursa, dram, dram olmaktan çıkar melodrama dönüşür. Has yazar, işte tam da bu zorlukların üstesinden gelmesiyle kendini ortaya koyar.

Not: Geçen yazımda (“Brütüs Hain miydi”, 2 Kasım ''06/Per.) “iki müspet değer” diyeceğime her defasında “iki müspet olgu” demişim. Düzeltiyorum.

Yorumlar

Merhaba, sitemizde paylaştığınız yorumlar, diğer kullanıcılar için değerli bir kaynak oluşturur. Lütfen diğer kullanıcılara ve farklı görüşlere saygı gösterin. Kaba, saldırgan, aşağılayıcı veya ayrımcı dil kullanmayın.

Henüz yorum bulunmuyor

İlk yorumu siz yapın.

Kapat

Günün en önemli haberlerini e-posta olarak almak için tıklayın. Buradan üye olun.

Üye olarak Albayrak Medya Grubu sitelerinden elektronik iletişime izin vermiş ve Kullanım Koşullarını ve Gizlilik Pollitikasını kabul etmiş olursunuz.