Tabu ve anti tabu

04:005/11/2017, Pazar
G: 18/09/2019, Çarşamba
Rasim Özdenören

İnsanoğlunun adalet telakkisi bir uçtan öbürüne savrulup durur. İfrat ve tefrit... Ortasını bulmak için savrulmanın istikrar noktasına doğru yavaş yavaş durulmasını beklemek gerekiyor.Savunmasız olanlara karşı haşin davranmaktan çekinmeyen insan, güçlü olan karşısında pısmaktan da geri durmuyor. Savunmasız böceklere ve hayvanlara karşı yapılan şu muamelelere bakın:1587 yılında St. Julien’i istila eden bitler ifna edilmeden önce yargılanmışlar, mahkemede bitleri savunan bir avukat, bu haşaratın insanı

İnsanoğlunun adalet telakkisi bir uçtan öbürüne savrulup durur. İfrat ve tefrit... Ortasını bulmak için savrulmanın istikrar noktasına doğru yavaş yavaş durulmasını beklemek gerekiyor.

Savunmasız olanlara karşı haşin davranmaktan çekinmeyen insan, güçlü olan karşısında pısmaktan da geri durmuyor. Savunmasız böceklere ve hayvanlara karşı yapılan şu muamelelere bakın:

1587 yılında St. Julien’i istila eden bitler ifna edilmeden önce yargılanmışlar, mahkemede bitleri savunan bir avukat, bu haşaratın insanı korumak için yaratıldığını ileri sürerek onları kurtarmayı başarmıştı.


Ama başka hayvanlar her zaman bu böcekler kadar talihli olamıyor. Nitekim İsviçre’nin Basel kentinde mahkeme önüne çıkartılan bir horozun, hiç de talihli olduğu söylenemez. Bu hayvan, her nasılsa bir yumurta yumurtladığından 1474 yılında, büyücülük suçuyla yargılanmıştı. Hayvan, muhakemesi esnasında zincirle ayaklarından duvara bağlanmış, yumurtası da yanına bırakılmıştı. Savcı, bu yumurtadan çıkacak yaratığın bir civciv değil, fakat nefesi dahi insanı öldüren efsanevi yılan “basilisk” olduğunu iddia ediyordu. Horoz, savunması istendiğinde sesini çıkarmadığı için, yargıçlar, sükût ikrardan gelir mülahazası ile horozun suçlu olduğuna karar verdi. Horoz yakılarak idam edilecekti. İnfaz, şehir dışında bir tepede gerçekleştirildi. Mahkeme mensupları, arkalarında şehir ahalisiyle birlikte infazın yapılacağı tepeye çıktı. Orada bir ateş yakıldı ve horoz, yumurtasıyla birlikte ateşe atıldı.

Bu uygulamaları anti tabu cümlesinden sayabiliriz.

Bir de tabu var. Dokunulmaz kılınanlar... Hintlilerin inek karşısındaki tutumu gibi...

5816 sayılı kanun... Halkın “Atatürk’ü Korumu Kanunu” adını verdiği yasa: “Atatürk aleyhine işlenen suçlar hakkında kanun”. Ne diyor bu kanun: “Atatürk’ün hatırasına alenen hakaret eden veya söven kimse bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. / Atatürk’ü temsil eden heykel, büst ve abideleri veyahut Atatürk’ün kabrini tahrip eden, kıran, bozan veya kirleten kimseye bir yıldan beş yıla kadar ağır hapis cezası verilir.”

Aslında bu yasanın kapsamı belli ve dar olmasına rağmen uygulamada o döneme ilişkin herhangi bir eleştiri bile bu yasaya aykırı sayılarak o günden bu yana binlerce insan mahkûm edilmiştir. Son darbe Mustafa Armağan’a isabet etti. (Bu vesileyle ona geçmiş olsun diyoruz).

Bu yasayı komik bulanlar, fikir özgürlüğü karşısında ‘Demokles’in Kılıcı’ işlevini gördüğünü düşünen yazarlar var.

Bence en isabetli teşhisi yasanın Meclis müzakereleri esnasında Halide Edip dermeyan etmiş. O tarihte bağımsız İzmir Milletvekili olan Halide Edip Adıvar şu görüşü ileri sürüyor: “Tasarıyı getirenlerin esas fikriyle hepimiz hemfikiriz fakat bunun için yeniden bir kanun yapmak, Atatürk’ü tarihten önceki Asuriler, Babillilerin yaptığı gibi Allahlaştırılmış putlaştırılmış insanlar arasına koymaktır. Ceza kanunundaki hükmü bir tarafa bırakarak sadece heykel kırmak veya cumhuriyetin banisi Atatürk’e dil uzatmak gibi bir saygısızlığın önüne geçmek için yeni bir kanun yapmayı bir Şark zihniyetinin yeni bir mahsulü diye telakki ederim. Yani daha evvel de dediğim gibi, put haline gelen ve bugün yerinde yeller esen eski saltanatlar devrinde şahsı ilahileştirmek ve onlara adeta bir put gibi tapmak zihniyetinin tekrar hortlaması gibi geliyor bana.”

Bu görüş bu gün de geçerliğini korumuyor mu?

Ülkede düşünce özgürlüğü isteyenler düşüncenin tepesinde Demokles’in kılıcı gibi sallanan bu yasaya “Hayır!” demeyecek mi?

#Tabu
#Kanun
#Atatürk’ü Korumu Kanunu