Geçtiğimiz yüzyılın son on yılının başlarında (1990) dünya siyasasının gündemine giren küreselleşme kavramı ülkemizde olsun dünyanın başka yerlerinde olsun çabucak benimsenmişti. Kavramı dünya siyasa literatürüne armağan eden odak(lar) bu deyimle, yer küresi çapındaki iletişim ağı ile dünyanın küçük bir köy haline geldiğini veya gelmekte olduğunu ifade etmek istiyordu. Böylece ülkeler arasındaki iktisadi, siyasi, sosyokültürel ilişkilerin yoğunlaştığı ve karşılıklı bağımlılığın sıkılaştığı bir küresel düzleme geçilmekte olduğu ilan ediliyordu.
Kavramın benimsenmesindeki başlıca etmenlerden biri, bizim vurgulamamız bağlamında evrenselliğin öznesinin belli olmasına karşılık, küreselleşmenin öznesinin belli olmaması özelliği idi. Evrensel bir dünya telakkisinde, bu evrensel dünyanın boyunduruğunun kimin elinde olacağı belli iken, küreselleşmede özne ortadan kalkıyordu. Böylece küreselleşmeyi benimseyen her bir ülke, söz konusu küresel ilişki ağında bir pay sahibi olduğu zehabına kapılıyordu. Oysa kavramı ortaya atanlar bu deyimle genelde Batı kültürünü, özeldeyse Amerikan kültürünü dünyanın her tarafında egemen kılma amacındaydı. Bizim itirazımız tam da bu noktada temerküz ediyordu.
Küreselleşme, başta ifade edilen amacını gerçekleştiremedi. Ama ne oldu? Söylenenin tam tersi bir küreselleşme vuku buldu. Başka bir söyleyişle, dünya Amerikan kültür hegemonyasına girmedi ama her bir ülkenin iktisadi, siyasî, sosyokültürel alandaki her bir kıpırdanışı dünyanın geri kalan ülkelerinde de yansıma bulmaya başladı.
Ben buna siyasada küresel kelebek etkisi, diyorum. Yaygın kabullenişle kelebek etkisi, dünyanın bir ucundaki kelebeğin kanat çırpışının yarattığı rüzgârın, dünyanın başka bir bölgesinde kasırga oluşturması anlamına geliyor.
Gündelik yaşantımızda ise kelebek etkisi dünyanın herhangi bir bölgesinde, ülkesinde vuku bulan bir değişimin dünyanın başka yerlerinde de yansıma bulması gerçeğini ifade ediyor.
Bu etki belki birdenbire ve anında ortaya çıkmayabilir. Ama zaman içinde dünyanın her tarafında genel kabule mazhar olabilir. Tayyip Erdoğan’ın “Dünya beşten büyüktür” bildiriminin böyle bir etki taşıdığı ilerde görülecektir.
Türk dış politikasında son birkaç hafta içinde sergilenen ve Rusya ile “Türk Akımı” denilen Türk-Rus doğal gaz boru hattının ilk bölümünün tamamlanmasıyla başlayan yeni ilişki durumu, AB ile müzakerelerin yeniden başlatılması, ABD ile müzakere yolunun açık tutulması olayları, çok yönlü açılımı dile getiriyor. Ve bunların her birinin dünya siyasasında bölgesel ve yöresel olmanın ötesinde anlam taşıyacağı haberini veriyor.
Söz konusu ilişkiler ağının dünya çapında doğuracağı etkileri ve onun sonuçlarını önümüzdeki dönemlerde görmeyi bekleyebiliriz.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.