Savaş ve barış

04:009/11/2017, Perşembe
G: 18/09/2019, Çarşamba
Rasim Özdenören

Niyetim Tolstoy’un romanından söz açmak değil, savaşa ve barışa değinmek...Tolstoy’un romanı bize savaş ve barış üzerine esaslı ipuçları veriyor.Rusya ile Fransa arasında ardı arası kesilmeyen savaşlar... 19. yy’ın başları...Baş döndürücü savaş sahneleri ve baş döndürücü barış sahneleri...Tolstoy, okurunu, kestirmesi zor açmazlar ortasında bırakır. Acaba savaş zamanının kargaşası mı zordur, zorludur ve zor atlatılır yoksa barış günlerinin fitne fesadı mı?Savaş mı zor, barış mı?Kutuzov komutasındaki

Niyetim Tolstoy’un romanından söz açmak değil, savaşa ve barışa değinmek...

Tolstoy’un romanı bize savaş ve barış üzerine esaslı ipuçları veriyor.

Rusya ile Fransa arasında ardı arası kesilmeyen savaşlar... 19. yy’ın başları...

Baş döndürücü savaş sahneleri ve baş döndürücü barış sahneleri...

Tolstoy, okurunu, kestirmesi zor açmazlar ortasında bırakır. Acaba savaş zamanının kargaşası mı zordur, zorludur ve zor atlatılır yoksa barış günlerinin fitne fesadı mı?


Savaş mı zor, barış mı?

Kutuzov komutasındaki Rus askerinin kızıl kış günlerinin ayazında Napolyon ordusu tarafından boyuna ricat etme durumunda bırakılması acaba onun helakiyle mi sonuçlanacak? Rus ordusu boyuna geri çekilir. Ama Napolyon ordusu da güle oynaya ilerlemez. Belki de Fransızları Rus ayazının keskin soğuğu yenecektir. Kutuzov’u çekemeyenler onu Çar’a şikâyet eder. Ama Kutuzov ricat taktiğinden vazgeçmez: “Sabır ve zaman” tavsiyesinde bulunur ve Çar’a haber salar: “Çar ne istiyor? Hükümranlığının elden gitmesini mi? Çar ne istiyor? Fransızlara esir düşmeyi mi? Çar ne istiyor? Ordusunun Napolyon’a esir olmasını mı?” diyerek onu ricattan caydırmak isteyenlere protestosunu iletir. Sonuçta Napolyon’un ordusu Moskova’ya girer. Ama kendisine bomboş bir şehir bırakılmıştır. Yiyecek yok. Esir alacak bir tek kişi yok. Ekmek yok. Bomboş bir kentle karşı karşıya kalan Napolyon orada barınamayacağını anlar. Askerinin çoğu açlıktan ve soğuktan kırılır. 200 bin kişiyle sefere çıkan ordu 5 on bin neferle melül meyus Fransa’ya döner.

İyi de cephe gerisinde neler olur bu arada?

Cepheyle cephe gerisi arasında aslında fazlaca bir fark görünmez... Cephe gerisi sözde barış yeridir. Ancak öylesine fitne fesat hengâmesi, curcunası başını alıp gitmiştir ki, insana neredeyse, keşke savaş buraya gelse de bu insanlar birbirini öldürüp bunca fesatlık bitse, dedirtir. Kimin eli kimin cebinde olduğu belli olmayan, baş döndürücü aşk ilişkilerinin birbirini ölümcül bir hızla kovaladığı bir arı kovanı... Üç büyük, zengin aile... Onların rekabeti... Romanın 500 kişilik kadrosu içinde üç ailenin bireyleri arasında miras ilişkilerini, aşk entrikalarını layıkıyla takip edebilmek çetin bir matematik problemini çözmeyi başarmaktan daha zor...

Velhasıl savaş demek yalnızca cephede düşman güçleriyle çarpışmaktan ibaret bir eylem değil. Savaşın cephe gerisindeki sözde barış ortamını nasıl allak bullak ettiğini de hesaba katmak gerekiyor.

Zorunlu olunca elbette savaşılır.

Ama barışı kurtarmak savaşa karar vermekten daha zordur. Hayatta kalmak da ölmekten...

Siyasanın, diplomasinin işi barışı kurtarmaktır: zor olanı başarmaktır...

Zor olan hayatta kalmak... Fedakârlık hayatta kalmak için lazım. Ölen için fedakârlık gerekmez. Bir defalık törenle iş biter orada. Ama hayat için ve hayatta kalmak için işler o kadar kolay yürümez. Üstelik savaşın yükü de hayatta kalanın omuzuna biner...

#Tolstoy
#Savaş ve Barış