Aynı yanılgıyı bu defa Serdar Turgut yineliyor.
Bir münasebetle bir mezbahayı ziyaret etmiş.
Orada hayvanların kesileceği mıntıkaya geldiğinde hayvanların geriye doğru kaçmaya çalıştıklarını “görmüş”. Yerler kan içinde olduğundan geriye doğru gitmeye çalışan hayvanların ayakları kayıp duruyormuş. Birden inanılmaz bir panik atak yaşamaya başladıkları her hallerinden belliymiş.
Korkunç bir manzaraydı, diyor yazar. Hayatında ilk kez “Vejetaryen olmalıyım artık ben” diye düşünmüş…
Ama Allahtan vejetaryen olmamış. Öyle anlaşılıyor.
Yazar, her şeye rağmen sağduyusunu kaybetmiyor. Nitekim: “Durum böyle diye kurban kesmekten vazgeçecek halimiz yok.” diyebiliyor. (https://www.haberturk.com/yazarlar/serdar-turgut- 2025/2763540-yolda-kosan-o-minik-yuregi-gorunce).
İmdi…
Yanılgı şurada:
Bu tür duygulanımlar tümüyle insanbiçimcilikten (antropomorfizm) ileri geliyor.
Kişi, kendini seyrettiği nesnenin (burada kurbanlık hayvan) yerine koyuyor. Karşılığı olmayan bir duygudaşlık yapıyor.
Sanıyor ki kendi duygulanımlarını, düşündüklerini aynıyla hayvan da yaşıyor ve düşünüyor. Durum, insanların çok eskiden beri yaşadıkları bir ruh halidir. Putperestler de kendi muhayyilelerinde yaşadıklarını/yaşattıklarını tanrı diye bildikleri taşlara, heykellere izafe ederdi.
Hayvanların ayaklarını bastığı yer ıslak olduğundan kaygan… Yazar, böyle bir zeminde ayağı kayan hayvanların oradan kaçmak istediğini sanıyor.
Oysa yok böyle bir şey… Hayvanlar oradan ne kaçmak istiyor, ne orada diğer hayvanların kesildiğinin bilincinde… Eğer gerçekten bir kaçma eğilimi gözlemlenmiş ise bunun nedeni farklıdır. Hayvanlar oraya itilerek sokuluyorsa hayvan buna içgüdüsel olarak mukavemet eder ama bu, oranın mezbaha olduğunu bilmesinden dolayı değil. Açık havada da hayvan kendi yolundan çevrilip öne veya arkaya veya farklı bir yöne doğru itilip çekilmeye kalkışılırsa ona da direnir. Durum, hayvanın içgüdüsel refleksiyle ilgilidir.
Hayvan orada gördüğü nesnenin bıçak olduğunu bilmez. Bıçağın kesici bir alet olduğu bilmez. O mekânda niçin durduğunu da bilmez. Bütün bunlar insan bilincinde karşılığı olan kavramlar…
Hayvan o mekâna alındığında tepki göstermişse, belki de oradaki gürültüden veya hareket eden aletler varsa onlardan ürkmüş olabilir…
Yoksa kesileceğine ilişkin bir tehlikeyi fark etmiş olmasından dolayı değil…
Bu bilinç yazarın kendinde var ve onu hayvana izafe ediyor.
Eğer hayvan o nesnenin “bıçak” olduğunu bilse, içinde durduğu mekânın da “mezbaha” olduğunu bilirdi. Mezbahanın kapısına yaklaştığında “Mezbaha” levhasını da okur, başındaki çobana: “Noluyoruz arkadaş?” diye sorardı.
Hayvanın insan gibi düşündüğünü sananlar müsterih olabilir. Onda ne ölüm fikri vardır, ne öleceğini bilir, ne kesileceğini… Onda salt tehlikeden sakınma içgüdüsü var, o kadar. O, kendi kapalı dünyasının dışına asla çıkamaz.
Hayvan kesileceği ana kadar kesileceğini bilmez, kesildikten sonra hiçbir şeyi bilmez!
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.