Eğitimin önündeki Apis Öküzü

04:0022/10/2017, Pazar
G: 18/09/2019, Çarşamba
Rasim Özdenören

Bu ülkenin eğitimindeki temel sorun nedir?Bunca çabaya rağmen niçin bu soruna bir çare bulunamıyor?Çare olarak önerilen önlemler ne getirdi şimdiye değin?Daha önceki çabaları bir yana bırakarak son yirmi yılda yapılanlara bakmak yeterli:28 Şubat döneminde, öğrencinin kılık kıyafetine müdahale edilerek, onları “ikna odalarında” mahsur bırakarak eğitimin şıpın işi düzeleceği ve kalitenin yükseltileceği düşünüldü.Sonuç: sıfır, fos.İmam Hatip okullarının orta kısmı kapatıldı. Eşitlik olsun diye bütün

Bu ülkenin eğitimindeki temel sorun nedir?

Bunca çabaya rağmen niçin bu soruna bir çare bulunamıyor?

Çare olarak önerilen önlemler ne getirdi şimdiye değin?

Daha önceki çabaları bir yana bırakarak son yirmi yılda yapılanlara bakmak yeterli:

28 Şubat döneminde, öğrencinin kılık kıyafetine müdahale edilerek, onları “ikna odalarında” mahsur bırakarak eğitimin şıpın işi düzeleceği ve kalitenin yükseltileceği düşünüldü.

Sonuç: sıfır, fos.


İmam Hatip okullarının orta kısmı kapatıldı. Eşitlik olsun diye bütün sanat ve meslek okullarının orta kısmı da kapatıldı, bu suretle eğitimin ve öğrenimin düzeleceği düşünüldü. Sonuç? Sıfır, fos.

İlk ve orta öğrenim düzeyindeki okulların yıl sayısıyla oynandı. Beş yıllık ilköğretim dört yıla indirildi; üç yıllık ortaokul ve üç yıllık lise dört yıla yükseltildi.

Sonuç? Sıfır, fos.

Sınav yöntemleriyle oynadılar. Sınavlar ağırlaştırıldı veya hafifletildi. Sonuca bakıldı: sıfır ve fos.

Sistemle ilgili belki en önemli önlem “modüler programlama” uygulaması oldu. Sonuç: gene boş.

Milli Eğitim Bakanları değişti. Her biri bize göre birbirinden değerli isimlerdi. Ne oldu? Hiç.

Niçin?

Çünkü sistem değişmedi. Ortaöğretim öğrenciyi üniversiteye hazırlama maksadına yönelik düşünülüyor.

Üstelik üniversiteler de bunca “rağbete” rağmen yüksekokul mahiyetini aşıp gerçek bir akademi kimliğini ihraz edemedi, edemiyor.

Yürürlükteki uygulamanın en dramatik hasılası şu: yüksekokul veya fakülte mezunları piyasada iş bulamıyor. İstihdam alanında giderek büyüyen bir sorunlar yumağı oluşuyor. Acaba niçin?

Çünkü bu okullardan veya fakültelerden mezun olan insangücü niteliği ile piyasanın talep ettiği insangücü niteliği örtüşmüyor. Piyasa ara eleman isterken fakülteler mühendis mezun ediyor.

Türk eğitiminin benimsediği 18. yy Fransız sistemi ara eleman değil, fakat salon adamı yetiştirme amacına yönelik... Salon adamı, yani? Ağzı azıcık laf yapacak, dans edecek falan...

Ara eleman yetiştirmenin çaresi ne?

Özel okul...

Oysa Anayasa ve yasalar bu ülkede özel okul açılmasını yasaklıyor. Bu ülkede özel okul adıyla iş gören okullar, temelde, özel kişiler marifetiyle işletilen devlet okullarıdır. Çünkü bütün okulların tedrisat programı merkezden belirleniyor. Bir okulun özel sayılması için tedrisat programını kendinin hazırlaması gerekir. Yasalar buna izin vermiyor.

Oysa gerçek anlamda her kademede özel okul/yüksekokul/fakülte açılmasına izin verilse bu okullar piyasanın talep ettiği, ihtiyaç duyduğu insangücünü yetiştirmeye yönelecektir. Bunu başaramayan okul ise zaten kendiliğinden tasfiye edilecektir. Oysa şimdiki okullar piyasanın ihtiyacına cevap verememesine rağmen tasfiye edilemiyor...

Yürürlükteki Anayasa'nın 130. maddesi üniversite açmayı kanuna bağlamış. Bu hüküm, 1920'li 1930'lu yılların sıkı devletçi politikasının ağırlaştırılmış bir devamıdır. 12 Eylül darbesiyle getirilen Anayasa'nın marifeti yani...

Ama bundan da önce, öğrenciyi, memuru, halkı tek tipleştirmeye matuf 1924 tarihli Tevhid-i Tedrisat Kanunu var. Bu yasa o günün ideali olabilir ama bu güne ayak bağı olmamalı. İroni şurada ki bu yasanın değiştirilmesinin teklifi bile Anayasaca yasaklanmış. Özel okul açılmasının önünde duran tabu işte bu kanun. O günün iradesinin bu günün iradesi üzerine ipotek koymasının izahı bulunabilir mi? Problem bu despotluktan kaynaklanıyor.

#Milli Eğitim
#Anayasa