Dr. Frankenstein’ın yaratığı ya da mühendisin toplumu

04:0018/11/2018, Pazar
G: 18/11/2018, Pazar
Rasim Özdenören

Sanırım bazı gerçekleri yinelemekten kaçınmamak gerekiyor.Bu ülkede siyasal partiler sınıf temeli üzerine inşa edilmedi. Bu ülkede birçok şey ne sınıf temeli üzerine inşa edildi, ne de toplumsal gerçeklikler üzerine...Birçok kurum, kavram ideolojik tercihler üzerine bina edilmek istendi. Bu nedenle de toplum katında kurumsal bir yapılanma sağlanamadı. Sağlanamadığı için toplumun gerçeği ideolojik saplantıya tosladı ve onu devirdi.Böyle olmasının sakıncası nedir? Yani toplumsal gerçekliği göz ardı

Sanırım bazı gerçekleri yinelemekten kaçınmamak gerekiyor.

Bu ülkede siyasal partiler sınıf temeli üzerine inşa edilmedi. Bu ülkede birçok şey ne sınıf temeli üzerine inşa edildi, ne de toplumsal gerçeklikler üzerine...



Birçok kurum, kavram ideolojik tercihler üzerine bina edilmek istendi. Bu nedenle de toplum katında kurumsal bir yapılanma sağlanamadı. Sağlanamadığı için toplumun gerçeği ideolojik saplantıya tosladı ve onu devirdi.

Böyle olmasının sakıncası nedir? Yani toplumsal gerçekliği göz ardı edip ideolojik tercihleri öne alarak kurum inşa etmenin sakıncası ne olabilir?

Sakınca şu: İnşa edildi sanılan kurumlar toplumsal bir gerçekliğe tekabül etmediğinden o kurumlara dayanarak bir gelişme sağlamanın imkânı elde edilemedi.

Tam da bu nedenle bu ülkede zaman zaman bir partiden başka bir siyasal partiye bireysel olarak veya topluca transferlerin yapıldığına tanık olunmaktadır. Veya görünürde birbirine muhalif düşen kimi siyasal partilerin dayanışma içine girdikleri gözlemlenebilmektedir. Dayanışma kötü mü? Dayanışmanın kendisi kötü değil, fakat burada böylesi bir zorunluluk altında kalmış olan siyasal partiler, dayanışma adı altında birbirlerine karşı münafıklık yapıyor, fakat içine düştükleri nifakı gizlemeye çalışıyorlar. O belli zorunlu konum geride bırakıldığı anda birbirinin gözünü oymaya çalışacaklarına kuşku yok...

Türkiye’nin siyasal gerçekliği karşısında bu türden işbirliği durumlarını olağan vakalardan saymak mümkündür. Burada olağan olmayan, bu tür işbirliğinin toplumsal gerçeklik temeline istinaden değil, fakat ideolojik temelde gerçekleştirilmeye çalışılmasıdır: İdeolojik bağlamda birbirinin rakibi olarak yarışa giren partilerin tabanda aynı insan unsuruna dayanıyor olması... Bu toplumsal gerçeklik ile ideolojik tutum çelişkili olarak karşı karşıya duruyor. Ama en sonunda toplumsal gerçeklik ideolojik tutumu çiğneyip geçiyor.

Toplum mühendisleri marifetiyle inşa edilmeye çalışılan bu toplumsal yapı Dr. Frankenstein’in yaratığına ne kadar da benziyor!

Hilkat garibesi yaratıklar ahlaki değerlerle yüzleşmeyi ne kadar göze alabilir acaba? Yaratığı, Dr. Frankenstein’a: “Madem beni sevmeyecektin, beni neden yarattın?” diye soruyordu. Bizler, biz bu toplumun üyeleri, biz bu soruyu acaba hangi toplum mühendisine karşı yönelteceğiz?

#Toplum
#Toplum Mühendisliği