Doğa ile oyun olmaz

04:003/05/2020, Pazar
G: 3/05/2020, Pazar
Rasim Özdenören

Bizi burada bu korona danen virüsün insan eliyle mi üretildiği, hayvandan insana mı sıçradığı, ticaret savaşlarının bir oyunu mu olduğu hususları ilgilendirmiyor.Bu almaşıklardan hangisi geçerli olursa olsun, durum, son tahlilde, insanın doğayı istismar etmesi gerçeğini ortaya koyuyor…1960’lı yıllarda bir Meksika buğdayı furyası ortaya çıkmıştı.Bire 100 veriyormuş. Bazı ülkeler bu buğdayı denediler. Türkiye de denemek istedi. Belli bir iklim koşulu gerektiriyormuş. En uygun iklim Çukurova olarak

Bizi burada bu korona danen virüsün insan eliyle mi üretildiği, hayvandan insana mı sıçradığı, ticaret savaşlarının bir oyunu mu olduğu hususları ilgilendirmiyor.

Bu almaşıklardan hangisi geçerli olursa olsun, durum, son tahlilde, insanın doğayı istismar etmesi gerçeğini ortaya koyuyor…

1960’lı yıllarda bir Meksika buğdayı furyası ortaya çıkmıştı.

Bire 100 veriyormuş. Bazı ülkeler bu buğdayı denediler. Türkiye de denemek istedi. Belli bir iklim koşulu gerektiriyormuş. En uygun iklim Çukurova olarak belirlendi. Ve o yıl Çukurova’da bu buğday ekildi. Ancak buğdayın yetişebilmesi için elli santim kadar derine ekilmesi gerekiyormuş. Zamanı geldiğinde ürün de beklendiği bollukta hasat edildi.

Ancak hasattan az bir zaman sonra eskiden rastlanmadığı ölçüde tarlaları farelerin istila ettiği görüldü. Araştırmalar şu ibretamiz gerçeği gösterdi: tarlalar derin sürüldüğü için kış uykusundaki yılanlar biçilerek öldürülmüş ve farelere gün doğmuş!

Bu demektir ki doğa kendi dengesini bir başka düzlemde yeniden oluşturmaktan geri durmuyor… Derin biçersek bol mahsul alırız, doğru… Fareler yılanlara yem olmaktan kurtulur, fakat alınan mahsul farelere yem olur…

İnsan doğaya nasıl davranırsa doğa da insana öyle cevap veriyor…

İslam telakkisinde insan eşrefi mahlûkattır, yani yaratılanların en şereflisi… Bu nedenle ona deniyor ki: “Doğaya şerefli olanlara özgü tutumla muamelede bulun!”

Grek telakkisinde de insan eşrefi mahlûkat sayılıyor. Ancak Batı insanı insanın bu hasletini tabiatı sömürme, istismar etme istikametinde kullanıyor… İki uygarlık arasındaki temel fark… İlki doğaya ana bacı muamelesi yaparken ikincisi fahişe muamelesi yapıyor. Halen kullan at kültürünün menşei bu telakki tarzında aranabilir…

1854 yılında ABD Başkanı Franklin Pierce bir mektup yazarak Duwarmish Kızılderililerinin Reisi Seattle’dan, Amerika’ya gelen beyaz göçmenleri yerleştirmek amacıyla toprak istemiş ve buna karşılık Kızılderililere rahatlıkla yaşayabilecekleri bir bölgenin ayrılacağını bildirmiştir. Reis Seattle’ın ABD Başkanı’na verdiği cevap insan ile doğa arasındaki diyalektik ilişki konusunda bence insanlık tarihinin en mükemmel örneği... Mektubun aslı Amerika, Seattle, Squamish Müzesi’nde korunmaktaymış. O mektuptan birkaç cümle:

“…Washington’daki Büyük Şef bize dostluk ve iyilik dilekleriyle birlikte bizden topraklarımızı satın almak istediğini bildirmiş. Onun, bizim arkadaşlığımıza çok fazla ihtiyacı olmadığının farkındayız. / Merak ediyoruz ki gökyüzünü ve toprağın sıcaklığını nasıl satın alabilir ya da satabilirsiniz? Bunu anlamak bizler için çok güç. /… Biz dünyanın parçasıyız ve o da bizim parçamız. Güzel kokan çiçekler bizim kız kardeşlerimizdir; geyik, at, büyük kartal, bunlarsa bizim erkek kardeşlerimiz, kayalık tepeler, çayırlardaki ıslaklık, tayın vücut ısısı ve adam, hepsi aynı aileye aittir. /… Eğer size toprağımızı satarsak hatırlamalısınız ve çocuklarınıza öğretmelisiniz ki nehirler bizim kardeşlerimizdir ve sizin de bundan dolayı nehirlere herhangi bir kardeşe göstereceğiniz sevgiyi göstermelisiniz. /… Canlıların yok edildiği bir dünyada insan ruhu yalnızlık duygusundan ölmez mi? Unutmayın bugün diğer canlıların başına gelen yarın insanın başına gelir. Çünkü bütün hepsinin arasında bir bağ vardır. /… Bir gün bakacaksınız gökteki kartallar, dağları örten ormanlar yok olmuş, yabani atlar ehlileştirilmiş ve her yer insanoğlunun kokusuyla dolmuş. İşte o gün insanoğlu için yaşamın sonu ve varlığını devam ettirebilme mücadelesinin başlangıcı olacak.”

Mektup, birbirinden çarpıcı cümlelerle devam ediyor. Kızılderili Reis bu bilgeliği acaba nereden tevarüs etti? “İnsan insanın kurdudur” telakkisini savunan Beyaz düşünürlerden mi?

Kızılderili’yi vahşi olarak gören Batılı mı vahşi yoksa Batı’nın kendi mi vahşi?

Doğaya fahişe muamelesi yapan mı, yoksa ona ana bacı muamelesi yapan mı, hangisi?

#Kızılderili
#Doğa
#Washington
#Meksika