Avrupa’da cahiliyenin biti kanlanıyor

04:0029/10/2020, Perşembe
G: 29/10/2020, Perşembe
Rasim Özdenören

Burada Avrupa derken bütün Batı dünyasını kastediyorum.Batı dünyası ise Kuzey ve Güney Amerika ülkelerinin tümüyle Avrupa ülkelerinin tümünü kapsıyor. Bahsettiğim bu coğrafya içinde yer alan her bir ülke şimdi yapacağım genellemede bir pay sahibi… Ne ABD’yi Britanya’dan ne onu Fransa’dan ne de herhangi birini diğerinden ayırmak mümkün görünmüyor. Genelleme yapmak genel olarak sakıncalı sayılsa da, burada dile getirmek istediğimiz genellemenin Batı dünyasında hiçbir istisnası yok.Batı dünyasının

Burada Avrupa derken bütün Batı dünyasını kastediyorum.

Batı dünyası ise Kuzey ve Güney Amerika ülkelerinin tümüyle Avrupa ülkelerinin tümünü kapsıyor. Bahsettiğim bu coğrafya içinde yer alan her bir ülke şimdi yapacağım genellemede bir pay sahibi… Ne ABD’yi Britanya’dan ne onu Fransa’dan ne de herhangi birini diğerinden ayırmak mümkün görünmüyor. Genelleme yapmak genel olarak sakıncalı sayılsa da, burada dile getirmek istediğimiz genellemenin Batı dünyasında hiçbir istisnası yok.

Batı dünyasının ırkçı, ayrımcı, köleci ve köleli tutumunu dile getirmek istiyorum…

Batı kültürünün iki temel dayanak noktası sayılan Roma hukuk çevresi olsun Grek felsefesinin özü ve uygulaması olsun ırkçı, ayrımcı, köleci anlayışı bir hayat tarzı olarak benimsiyor.

Temelde bir hak din olan Hristiyanlık bile bu anlayışın mensuplarınca benimsendiğinde onu da kendine benzetmekten geri durmadı.

Hristiyan Ortaçağı kendinden olmayanlara kan kusturdu. Sadece kendinden olmayana değil, kendinden olup da onun dinî telâkkisini beğenmediği kimselere de kan kusturdu. Engizisyon mahkemelerinin uzun yıllar Hristiyan dünyada estirdiği kan ateş ölüm üçgeni dinmek bilmedi…

1815’te güya köleliği kaldırmak üzere kendi aralarında yaptıkları antlaşma kâğıt üzerinde kaldı. Hiçbiri onun sömürgeci, dolayısıyla köleci tutumunu değiştirmesine medar olmadı.

Birinci Dünya Savaşı Batı dünyasının sömürgeci ve köleci zihniyetinin kuvveden fiile aktarılması ve Osmanlı coğrafyasının sömürge temelinde parsellenmesiyle sonuçlandı.

İkinci Dünya Savaşı ise doğrudan Avrupa’nın ırkçı atılımlarının doruk noktasını oluşturdu. Faşizm’i ve Nazizm’i aklınıza getirin…

Batının bu ırkçı ve ayrımcı kafa yapısı zaman zaman küllenmeye bırakıldıysa da hiçbir zaman sönmedi. Her defasında tekrar tekrar alevlendi.

Şimdi Fransa’nın başında bulunan bir dingil kendince bir yandan İslâm’a aydınlanmayı öngörürken bir yandan da İslâm’a kin ve nefret duygularını açığa vurmaktan geri durmuyor. Dingilin “aydınlanma”dan anladığı Batı aydınlanmacılığıdır… Batı aydınlanmacılığı ise kökende din karşıtlığı ise, sonuçta da dinin yerine “bilim”i ikame etme teşebbüsüdür… Hristiyan dünyada yüzyıllar boyunca din ile bilim çatışması o dünyanın geleneği arasında yer almıştır. Dingil şimdi İslâm’a aydınlanmacılık önerirken İslâm’ı dünyevileştirme (secularism) maksadını açığa vuruyor. Kısıtlı bilgisi ve kafasıyla “Fransız aydınlanmacılığı” diyerek İslâm ile uzlaşma aradığını göstermek istiyor.

Dingilin tutumunu Kureyş de Resulullah’a karşı önermişti. “Bir yıl sen bizim taptıklarımıza tap, bir yıl da biz senin önerdiğin tanrıya tapalım; hangisi faydamıza ise ona tabi olalım” demişlerdi. Öneri Resulullah tarafından reddedilmiş, üstelik “Kâfirûn Suresi” ile de reddiye nas hâlinde vahyedilmiştir: “Sizin dininiz size, benim dinim de banadır.”

Dingil bunları bilmediği için Müslümanlara yeni bir öneride bulunduğunu sanıyor.

Onlar kendi batılları içinde debelenmeye devam ederken İslâm dünyası Türkiye’nin önderliğinde yeni bir uyanışın gerçekleşmesini yaşıyor.

#Kureyş
#Resulullah
#Faşizm