Başkanlık sistemi doğru karar mıydı?

04:0031/07/2019, Çarşamba
G: 31/07/2019, Çarşamba
Özlem Albayrak

Eski Dışişleri Bakanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun, Amerikalı Financial Times’a röportaj vermesi de, bu röportajda söyledikleri de toz kaldırdı. Taraftar kitlesi sosyal medyayı yine havalandırdı. Twitter’da, Facebook’ta, Financial Times’a konuşabilmenin ancak bir takım tavizler, ajandalar vesair gizli gündemlerle mümkün olabileceğini söyleyenlerden, röportajın içeriğini eleştirenlere dek genişleyen bir kızgınlar grubu vardı.Gezi zamanında, Financial Times, BBC, New York Times başta olmak üzere

Eski Dışişleri Bakanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun, Amerikalı Financial Times’a röportaj vermesi de, bu röportajda söyledikleri de toz kaldırdı. Taraftar kitlesi sosyal medyayı yine havalandırdı. Twitter’da, Facebook’ta, Financial Times’a konuşabilmenin ancak bir takım tavizler, ajandalar vesair gizli gündemlerle mümkün olabileceğini söyleyenlerden, röportajın içeriğini eleştirenlere dek genişleyen bir kızgınlar grubu vardı.



Gezi zamanında, Financial Times, BBC, New York Times başta olmak üzere tüm Amerikan ve Avrupa basınını eleştirmiş, hatta o dönem giderek içimde tutmakta zorlandığım bir öfke hissetmiştim. Zira, hangi ülkede olursa olsun, tarafsız ve objektif kalması, sadece işini yapması gereken basın ve yayın organlarının, kendilerine başka ülkelerin kaderiyle ilgili misyon atfetmeleri; uzak coğrafyalardaki güçsüz ülkelerin rejimiyle ilgili kendilerinde söz hakkı ve kudret vehmetmeleri beni rahatsız etmişti.

Bu üçüncü dünyacı, oryantalist bakış açısını ahlaksız bulmuş, eylemlerin başından sonuna dek o yayın organlarının politikalarını deşifre etmeye çalışmış; hatta New York’ta, CNN binasının önüne siyah çelenk bırakan bir avuç gurbetçi protestocuya katılmıştım. O dönem yapılan yayınların gazetecilik dürtüsünden kaynaklandığını hala düşünmüyorum.

Fakat, Financial Times’ın Davutoğlu’ndan röportaj talep etmesini de, Davutoğlu’nun bu talebi olumlu karşılamasını da yadırgamadım.

Çünkü, sadece Erdoğan değil, AK Parti de 17 yıllık kesintisiz iktidarıyla siyaset tarihinde şimdiden bir fenomen ve bu partinin içinde, hükümetlerinde yıllarca görev yapmış, daha sonra ayrılmış isimler ilk kez muhalefet ederek Erdoğan’a karşı ses yükseltiyor, bu isimlerden bir kısmının çok yakında parti çatısı altında bir araya geleceği öngörülüyor. Bu çerçevede, Erdoğan’a muhalefet eden bir AK Partilinin, bir eski Bakanın, bir Başbakanın sözleri, dünyanın her yerinde haberdir. Üstelik sözkonusu olan muhafazakar ve Erdoğan iktidarını sarsma ihtimali olabilecek tek hareketse, daha da büyük haberdir. Bakmayın, bizim ülkemizde Davutoğlu’nu konuk etmek suçundan gazeteci kovulmasına...

Eski Başbakan Davutoğlu verdiği röportajda, Başkanlık sisteminden sonra Türkiye’de kurumların zayıfladığını söyleyerek, bu sistemin Cumhurbaşkanı Erdoğan’a eşi görülmemiş bir güç verdiğini belirtmiş ve bu yapının Türkiye’ye zarar verdiğini söylemiş.

Bu sistemin, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a eşi görülmemiş bir güç verip vermediği elbette tartışılabilir; fakat benim hele de İstanbul seçimlerinden sonra gördüğüm, bu sistemin, sözü edilen o mutlak gücün sebebi olduğu kadar arızası haline de geldiği... Benim gördüğüm, Cumhurbaşkanlığı sisteminin, irili ufaklı, birbirine benzer-benzemez tüm muhalefet partilerini/odaklarını bir iktidar umudu taşıyabilmek adına bir araya gelmeye zorladığı... Onları iktidar olma ihtimaline hiç olmadığı kadar yaklaştırdığı…

Çünkü bu sistemde en çok oyu alan değil, yüzde 50+1 oyu alan iktidar oluyor. Bu sistem tek tek partileri değil, pek çok partinin ittifakını öngörüyor.

Evet Partili Cumhurbaşkanlığı sistemi, işlerin daha hızlı yürümesi, bürokrasi sultasının bitirilmesi, seçilmişlerin atanmışlar tarafından preslenmesinin önüne geçilmesi gibi anlaşılır sebeplerle çıkılan yolda, gücün mutlaklaşmasına kapı aralıyordu.

Ama aynı sistem, Türkiye’deki Erdoğan karşıtlarının; görüş, ideoloji, inanç, yaşam biçimi, etnisite ayrımı olmaksızın bir araya gelmelerine hem zemin, hem de olanak sağlamasıyla, sözü edilen o mutlak gücün tehdidi haline de geldi. Sadece kuru bir tehdit, bir ihtimal de değil üstelik; bu sistemin muhalefeti aynı çatı altında ve tek bir aday çevresinde toplaması nedeniyle, 25 yıldır İstanbul ilk kez muhalefete geçti.

CHP lideri Kılıçdaroğlu, durumdam oldukça memnun gözüküyor, zira ilk kez Erdoğan’ın iktidarını sona erdirme ihtimali ufukta belirmiş oldu. İşin ilginç yanı, seçmenin ideolojik yönelimi nedeniyle ekonomiden hiç etkilenmez sanılan siyasal davranışın da ekonomik göstergelerin çok da uzağa düşmediği ortaya çıkmış oldu. Sonuçta, tek elden çıkan hızlı iş amacıyla getirilen yüzde 50+1’in işleri bozma potansiyeli ortaya çıktı.

Reform diyenler haklı olabilirler.

#Ahmet Davutoğlu
#Financial Times
#Röportaj
#Başkanlık Sistemi
#Reform