VIP hadisesi

04:0012/06/2019, Çarşamba
G: 12/06/2019, Çarşamba
Özlem Albayrak

Ekrem İmamoğlu’nun Ordu Havaalanı’ndaki VIP mevzusu hakkında çok şey yazıldı çizildi; “Vali, İmamoğlu’na inisiyatif kullanarak özel izin verseydi olurdu”, “O VİP salonundan kimler geldi, geçti” şeklinde uzayıp giden çeşitli görüşler öne sürüldü. Doğrudur, böylesi tatsız manzaralara -benim kanaatime göre de- gerek yoktu.İmamoğlu VIP’ten geçmek istediyse, geniş bir kitleyi temsil etmesi, popüler siyasi bir figür olması hasebiyle izin verilmeliydi. Gelgelelim, vali inisiyatif kullanmak istemedi diye

Ekrem İmamoğlu’nun Ordu Havaalanı’ndaki VIP mevzusu hakkında çok şey yazıldı çizildi; “Vali, İmamoğlu’na inisiyatif kullanarak özel izin verseydi olurdu”, “O VİP salonundan kimler geldi, geçti” şeklinde uzayıp giden çeşitli görüşler öne sürüldü. Doğrudur, böylesi tatsız manzaralara -benim kanaatime göre de- gerek yoktu.



İmamoğlu VIP’ten geçmek istediyse, geniş bir kitleyi temsil etmesi, popüler siyasi bir figür olması hasebiyle izin verilmeliydi. Gelgelelim, vali inisiyatif kullanmak istemedi diye havaalanında olay çıkarmak, devletin üst düzey memuruna “it” filan gibi sokak ağzıyla hakaret etmek de, yenilir yutulur cinsten bir nadanlık değil. En hafifinden ayıp.

Nitekim VIP listesi belli; vekiller, bakanlar, büyükşehir belediye başkanları, devletin üst düzey kurum yöneticileri, devlet sanatçıları, istiklal madalyası sahipleri, Cumhurbaşkanlığı misafirleri gibi gruplar kullanıyor VIP salonunu. Bu listede henüz Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na aday olan İmamoğlu’nun konumuna uygun bir pozisyon yok, dolayısıyla yasal olarak böyle bir hakkı yok. Üstelik Ordu Valiliği’nden yapılan açıklamaya göre “VIP kullanmaya haklarının olmadığı, İmamoğlu ve ekibine daha önceden bildirilmişti.”

Peki bu ısrarın nedeni ne? Hakkı olmayanı isteyip elde edemeyince ağzını bozmak, bırakın İstanbul’u yönetmeye aday bir siyasetçiyi, herhangi bir kimseye yakışır mı?

Bu ülke, hakkıyla, emek vererek, alın teri dökerek kazandıkları okullara giremeyen başörtülü kız öğrenciler gördü. Bu ülke, askere yolcu ettiği kınalı kuzusunun yemin törenine sırf başörtülü olduğu için, sakallı olduğu için giremeyen gözü yaşlı anne-babalar gördü. Bu ülke, evrakında başı açık fotoğrafı yok diye hastaneye kabul edilmeyen, ölüme terk edilen kanser hastası kadınlar gördü. Bu ülke, eşi başörtülü diye GATA’ya giremeyen Başbakan gördü. Ve bu saydığım grupların hepsinin sözü edilen yerlere girme hakkı vardı, ama kimse ne ağzını bozdu, ne de ortalığı velveleye verip çıngar çıkardı.

Oysa Ekrem İmamoğlu hakkı olmadığı halde, kullanma konusunda ısrar ettiği VIP geçişini gerçekleştiremeyince; hem çirkef bir dile sarıldı, terbiye sınırlarını aştı, hem de aynı zamanda mağdura dönüştü. Nereden mi geliyor bu davranışın kökeni? CHP’nin tarihinden. CHP, Cumhuriyet’in başından bu yana seçkincilerin partisidir; Cumhuriyet’in başından bu yana “ayrıcalıklı” olanların partisidir. Evin şımarık çocuğu gibidirler onlar, imtiyazlarını kaybettikleri anda çıngar çıkarırlar. Onlarda “herkesin tabi olduğu kurallara tabi olmak”, “hakkına razı olmak” gibi bir algı yoktur. Kendilerini sıradan vatandaştan üstün görür, dokunulmazlık halkasıyla sarılı olmaları gerektiğine inanırlar.

O yüzden, “mağduriyetlerden hiç bahsetmeyelim isterseniz” demek isterdim İmamoğlu’na; zira görüyoruz ki, CHP zihniyeti, -her ne kadar yıllardır, aksini ispatlamaya çalışıyor olsalar da- hala değişmiş değil. Sahil ilçelerinde belediyeleri devralır almaz, CHPli başkanların ilk icraatı gariban Suriyeli mültecilere plajları yasaklamak oldu, Bolu’da belediye yersiz yurtsuz bu zavallı insanlara verilen üç beş kap yemek yardımını kesti.

Minicik iktidar adalarını ellerine geçirir geçirmez maskelerin ardına sakladıkları gerçek yüzleri birer birer ortaya çıkıyor zira. CHPliler; kendileri gibi olmayana yaşam hakkı tanımayı reddediyorlar. Herkes gibi kurallara tabi olmayı da… İşimiz zor!

YABAN AYDINLAR, ARAMIZDAKİ İZLANDALILAR

Geçtiğimiz günlerde Konya’daki bir karşılaşmada, Fransız Milli Marşı ıslıklandı, ardından İzlanda’da Türk Milli Takımı’na yakışıksız, seviyesiz bir muamelede bulunuldu. Takımın kaptanı Emre Belözoğlu’nun anlattığına göre, Milli Takım, Reykjavik Havaalanı’nda saatlerce bekletildi, Belçikalı bir taraftar da Belözoğlu açıklama yaparken mikrofon niyetine bir lavabo fırçası uzattı. Bu durum iki ülke arasında diplomatik krize yol açtı. Ortak onurumuza dokunan bu durum, binlerce vatandaşımız tarafından da çeşitli mecralarda da sert biçimde kınandı.

Ancak belli ki aramızda sadece Türkiyeli yok, çok sayıda da İzlandalı varmış. Anında devreye girdiler. “Bizimkiler de Fransz Milli Marşı’nı ıslıklamıştı” diyerek, bir taraftar grubunun yaptığı densiz taşkınlıkla, İzlanda’nın resmi görevlilerinin uyguladığı muameleyi bir tutanından; “Bizimkiler İzlanda’da bekletildi, çünkü uçuş onaylanmamış havaalanından gerçekleşmiş” diyerek İzlanda’yı haklı çıkarmaya çalışanına dek İzlandalılar skalası genişledi. Hatta bir yerde okudum, Türklerin bundan 500 yıl önce filan İzlandalılara ne barbar, ne kötü, ne zalim davrandıklarını anlatarak, bu muameleyi hak ettiğimize getiriyordu lafı bir yazar.

Kendi milletine, ülkesine, vatanına, değerlerine yabancılaşmış bu insanların Batı karşısında kendini küçümsemesini, kendi halkından tiksinmesi ilk değil, son da olmayacak. Bu prototipe bakınca, aklıma Yakup Kadri’nin Yaban’da Türk aydınını tarif ederken kullandığı “kendi toprağından sökülmüş, aykırı bir acayip nebat” sözleri geliyor.

#Ekrem İmamoğlu
#CHP
#Ordu