Muharrem İnce’nin bisikletli görüntüleri çok konuşuldu, daha doğrusu eleştirildi, siyasi show dendi, hatta İnce’ye yönelik şarlatan ve benzeri türde kaba ifadeler de kullanıldı. Bir Cumhurbaşkanı adayının siyasi üslubunu, gösterisini beğenmemek başka; karşı tarafa vuracağım diye kendi üslubunun seviyesini dibe çekmek başka şeyler tabii. Bunu geçelim.
Muharrem İnce’nin miting konuşmasını yapacağı platforma bisikletle gelişi sembolik bir eylemdi elbette. Amacı da, modernizm sonrası tüketim toplumunun ve yeni kent mekanlarının içinden çıkan muhalif bir damar olarak çevreciliğe vurgu yapmaktı. Elbette mesele sadece çevrecilik değil; İnce’nin bisikletle birlikte sembolize ettiği şeylerin başında AK Parti’ye yöneltilen “şatafat”a karşı sadelik, “israf”a karşı tutumluluk ve “betonlaşma” olarak eleştirilen şehir plancılığı programına karşı “yeşilcilik” geliyordu. Bu, üzerinde çalışılsa, ciddiye alınsa, hele de gençlere yönelik olarak iyi damar aslında…
Sahiden de Türkiye’nin sorunları eskiden olduğundan çok farklı. Eskiden orta alt sınıf vatandaşların sağlık imkanlarına, eğitim imkanlarına, ekonomik standarda erişimi ya çok sınırlı ya da hiç yokken, artık bu sorunlar çok azalmış neredeyse yok olmuş durumda. Eskiden hastalar devlet hastanelerinde muayene olabilmek için gecenin bir saatinde sıraya girer, saatlerce ilaç kuyruklarında bekler; ebeveynlerin beli, çocuklarının harç parasını yatırmak için, kitap defterlerini almak için bükülürdü. Ekonomi konusunda hala temeli olan şikayetler var elbette, hayat pahalılığından şikayet eden de azımsanacak ölçüde değil ama işte sözgelimi eskiden market alışverişinde bir çeşit kahvaltılık alabilen aileler yekunun önemli kısmını oluştururken, bugün temel gıdalara erişim konusunda bir standart var –buna itiraz edenler olabilir ama en azından benim gözlemim bu-.
Sözün özü, Türkiye değiştikçe sorunları da eskiye oranla farklılaştı; bugün şehir estetiğiyle ilgili şikayetler duyuluyor çokluk; belediyelerin yeşile, doğaya yeterince önem vermediğinden; eski olanı, tarihi olanı korumadığından şikayet ediyoruz hep birlikte. Muhalifler arasında demokratikleşme konusunda eleştirileri olanlar var, bireysel özgürlüğüyle ilgili endişelerini dile getirenler var. Daha az alayiş, daha çok mütevazılık isteyenler var. Mimaride incelik ve zarafet dili oluşturamadığımızdan yakınanlar var.
Dolayısıyla, Muharrem İnce’nin “bisiklet” simgesinin, -eğer böyle bir karşılaştırma yapmamız uygun olursa- 2014 yılında Türkiye’nin sorununun yoksulluk olduğunu varsayan “Ekmek için Ekmeleddin” kampanyasının işaret ettiklerinden daha gerçekçi olduğu kesin yani. En azından bisiklet simgesi, Türkiye’nin artık bir –kuramsal tanımla- refah devleti olduğunu kabul eden ve muhalefet yapılacaksa refah devleti sorunları üzerinde muhalefet yapılması gerektiğini kavrayacak denli akıllı bir stratejinin ürünü.
Bu güzel. Ama sorun şu ki, kendi içinde tutarlı argümanlara dayansa da, her simgesel mesaj, oyunlaştırılma ve abartılma tehlikelerini de içerisinde barındırır. Bunlar sözkonusu olduğunda ise sonuç karikatürleşmedir. Üstelik, Muharrem İnce’nin yaptığı bisiklet eyleminde, sadece oyunlaştırma ve abartma hataları yok, başka bir sorun daha var. İnce, miting alanında yaptığını gündelik hayatında uygulamıyor, yani yaptığı gösteri kendi rutini değil, dolayısıyla yaptığı eylemin inandırıcılığı yok. Hiçkimse, Muharrem İnce kameralar ve konuşma yapacağı topluluğun önünde bisiklet kullandı diye O’nun çevreci, doğaya saygılı, sade bir yaşam sürdüğünü düşünmez; düşünmediği için de İnce’nin eylemi, bırakın oy toplamayı oy kaybına sebep olur, sosyal medya başta olmak üzere tüm mecralardan eleştiri yağmuruna tutulur. Çünkü İnce, doğru olabilecek bir mesajı yanlış bir üslupla iletti. İnce’nin hesabı, belki de görsellik üzerinden mesaj vermek, medyada konuşulmaktı. Reklamın iyisi kötüsü olmaz diye düşünmüş olmalı. Oysa sözkonusu siyasetse bu ilkenin geçerliliği düşer. Reklamın kötüsü olacaksa, hiç olmaması evladır.
Bakmayın, hele de siyaset kurumunda simgeler ve semboller yerli yerinde kullanıldığında belki binlerce sözcüğün anlatamayacağı bir mesajı anında zihinlere nakşeder. Mantıklı açıklamaların yerine geçen rasyonel bir fikir işlevi görür. Sembol ve simgelerin siyasette söze dökülmesi zor olan duyguları ve değerleri açıklamakta işlevsel bir rolü vardır.
Mesela Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yaptığı Rabia işareti, önce Mısır’da seçilmiş Cumhurbaşkanı Mursi’nin devrilmesine ve Rabia Meydanı’nda yapılan protesto gösterilerine atıfla ortaya çıkmış olmasına karşın, daha sonra Erdoğan tarafından içeriği bu değerlere zıt olmayan başka bir değerle güncellenerek “tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet”e dönüştü. Erdoğan da, O’nun temsil ettiği siyasi gelenek de, hitap ettiği kitleler de hem Esma’ya, hem de vatan, millet, bayrak, devlet tekliğine gönülden inandığı için, slogan yenilenmiş olmasına rağmen tuttu.
Tabii Rabia simgesiyle Muharrem İnce’nin bisiklet eylemini karşılaştırmak uygun olmaz, İnce’ye açık haksızlık olur. Karşılaştırmayalım elbette ama şunu söylemekten de geri durmayalım; bisiklet eylemi gerçekçi bir muhalefet damarı yakalayabilmek için uygun bir başlangıç olabilirdi ama onun yerine karikatür oldu…
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.