Aliya haklıydı, “Batı hiçbir zaman uygar olmadı”, ancak eskiden Avrupa'da, ABD'de “ırkçılığa, ayrımcılığa, yabancı düşmanlığına, İslamofobiye” karşı hayli güçlü, ana akım denebilecek bir ideoloji ve söylem vardı. Evet, Batı'da yabancı düşmanlığı, alttan alta ayrımcılıklar hep yaşadı, ama en azından bir zamanlar politik doğruculuk bunları açıktan söylemeyi engellerdi.
Deri renginden üstünlük çıkartmak; belirli bir dine ya da ırka karşı nefret beslemek, daha kötüsü bu nefreti açıktan ifade etmek, “atalım, kovalım, gönderelim, sınırlardan sokmayalım” şeklinde ilkel cümleler kurmak hiç değilse ayıp karşılanırdı. Bunu yapan öyle ya da böyle kınanırdı. Bunun sebebi ise, 2. Dünya Savaşı'nın ve Yahudilere yönelik gerçekleştirilen soykırımın ardından; çokkültürlülüğün bir proje olarak, savaş sırasında kaybedilmiş medeniyet değerlerine geri dönmek için tutunulan, ulaşılmak istenen bir erek olarak belirmesiydi.
Ömrü bu kadarmış.
Nitekim, geldiğimiz noktada, ne Bakan Fatma Betül Sayan Kaya'ya Hollanda'da edilen muameleyi geçici bir akıl kaçması olarak değerlendirebiliriz; ne de o ülkede yaşayan vatandaşlarımızın üzerine –kelimenin her anlamıyla- hayvani bir şekilde saldırılmasını “panik halinden kaynaklanan bir sehiv” olarak görebiliriz. Hollanda'daki meselenin bir yüzü Erdoğan ve Erdoğan yönetimindeki Türkiye düşmanlığına bakıyor olabilir, ama Avrupa'nın tamamında, ABD'de yaşananların Türkiye'yi aşan bir tarafı var.
Bir lider adayı, dünyada milyarlarca Müslüman olmasına rağmen “İslam'ın terör ürettiği” söylemiyle kampanya yapabiliyor, başarılı da oluyor sözgelimi; bir başkası hem yıllarca sömürdükleri ülkelerin çocuklarına ayak işlerini yaptırıp hem de göçmen karşıtlığıyla oy toplayabiliyor mesela. Öteki, yabancıları sınırdan sokmama vaadiyle seçiliyor, beriki duvar örmekten söz ettiği için ülkenin başına getiriliyor.
Bireysel hayatlarda iyiyle kötünün, yanlışla doğrunun arasındaki ayrım, çoktan ortadan kaybolmuştu, insanlar uzun süredir ahlaki ideallere ulaşmaya ya da ahlaki değerleri korumaya teşvik edilmiyorlar, tüm kararlar rasyonel olup olmama kıstasıyla alınıyordu.
Bunu biliyoruz, ama devletlerin ve benzeri yapıların karşılıklı çıkarları gözönünde bulundurarak sorumlu davranması beklenir. Neredeyse köpeklere parçalatılan Türk vatandaşının acı içindeki yüzüne baktığımızda görüyoruz ki artık devletlerden de bu tür bir “sorumluluk” beklemek “lüks” mesabesine yükselmiş, bunun karşılığının ne olacağını hiç hesaba katmadan, azılı köpekleri savunmasız insanların üstüne salabilirlermiş.
Bütün bu olanları “sağın yükselişi” olarak tanımlamak yetersiz olur. Artık taşıyıcılarının özgüvenleriyle ters olarak doğurdukları yabancı düşmanlığıyla tanımlanan bir Batılı toplumsal kimlik sözkonusu. Buna yeni kabilecilik deniyor. Öyle bir kimlik ki bu, birey ve grup sürekli endişe durumunda yaşıyor, saldırganlık ve hoşgörüsüzlük yolunda kendini gizlemeye bile gerek duymayan bir eğilim taşıyor. Kendi kendine olma yönündeki kararlardan başka, hiçbir temeli olmayan bir topluluk kimliği bu.
Popüler duygularla her bir yıl, her bir gün, her bir saat yeniden oluşturulan bir kimlik. Dolayısıyla her zaman istikrarsız, kavgacı ve hoşgörüsüz, güvenlik meseleleri konusunda nevrotik, çevrenin düşmanlığı ve kötü niyeti konusunda paranoyak olmak zorunda olan bir topluluk kimliği... Bu kırılgan bir yaşam demektir, kırılgan yaşam ise giderek daha çok öfke demektir.
Bu kimlik, açıktan üstünlük taslamaz ama ötekileştirmeyi yaşam biçimlerinin farklılığı, kültürlerin birbirine karışmazlığı, geleneklerin özsavunusu söylemleri üzerinden kurar. İstediği ise kültürel homojenliktir. Üstünlük ve tekelci itaat talebini ise, kendisi açıktan ifade etmez, etkili güçler vesilesiyle ortaya koyar.
Bu etkili güçler de, Batı'da siyaset kurumudur. Değerlerden soyunmanın, vahşileşmenin, hatta ortak deliliğin sözcüleri olarak; “seçim vaatleri” ve “seçim yatırımı eylemleri” ile insanlıktan çıkarlar. En çok insanlıktan çıkan da en yüksek oyu/desteği alır.
Hollanda meselesine biraz da böyle bakmak gerek sanırım.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.