Dünya düz mü sahiden?

04:003/03/2017, Cuma
G: 17/09/2019, Salı
Özlem Albayrak

Bir süredir sosyal ortamlarda “dünya iddia edildiği gibi yuvarlak değil, aslında düz” şeklinde görüşler ortaya atılıyor ve bu görüşler çeşitli argümanlarla desteklenmeye çalışılıyor. Normal şartlarda insanın yüzünde bir gülümseme oluşturacak ve okunup geçilecek bu ve benzeri “uçuk” söylemler, doğrusu bendenizde de bir gülümseme oluşturuyor oluşturmasına ama üzerinden atlayıp geçemiyorum doğrusu. Zira, bu konuda söyleyecek birkaç cümlem var.



Günümüzdeki hakim görüşe göre, bilimde her şey mümkün. Çünkü bilim paradigmaların değişmesiyle oluşur. O da nedir, diyecek olan varsa, paradigmaların belli bir dönemde genel kabul görmüş bilimsel model ve örnekler olduğunu söyleyelim. Basitçe, bilimsel paradigmaların değişmesi demek, sadece bir geleneğin bir başkasıyla yer değiştirmesi demektir. Bilimsel paradigmalar yani, eski bilgilerin üstüne yenilerinin konulmasıyla değişmezler. Bu inanca göre bilim, kesintisiz bir birikimle ilerlemez, aksine bilgiyi kesintilere, hatta kopmalara uğratacak devrimci dönüşümlerle gelişir.



Bu bakış açısının post-modernist sosyal bilimlerdeki karşılığı tarihin düzçizgisel/zamandizimiyle ilerlemediği iddiası ve göreliliktir. Aynı bakış açısının fizikteki karşılığı ise, evreni öngörülemez bulan ve “kaos” kelimesiyle tanımlayan kuantumdur. Diğer bilim dalları yani, pozitivist düzçizgisel ilerlemeciliği çoktan “köhne, eski” ilan etmişlerdi; ama bilim felsefesinde ilerlemeciliğe yapılmış en güçlü itiraz, -aşağıda detaylandıracağım şekilde- Kunh'unkiydi.



Somutlaştıracak olursak, Kopernik, 16. yüzyılın sonlarında güneş sisteminde, merkezde olanın dünya değil güneş olduğu kuramını otoriteye sundu, ama Aristoteles'in –Aristoteles'in fiziği yaklaşık 2000 yıl boyunca Batı'da hakim olmuştur- fikirlerini resmi olarak kabul eden Kilise, Kopernik'in görüşlerini kabul etmedi, sessiz kaldı. Kilise, Kopernik öldükten sonra, onunla aynı görüşleri dillendiren Galile'yi ise cezalandırdı. Kepler de, Mars'ın yörüngesinin elips şeklinde olduğunu bularak, Kopernik'in kuramındaki 6 dakikalık hatayı düzeltmiş oldu, bu üç fizikçi modern fiziğin öncüleriydi, ardından Newton'un yerçekimi kuramı geldi. Newton'un da eklenmesiyle dörtlenen bu görüş; ortaçağın resmi öğretisi olan Aristoteles'in fiziğinden kopuşu ve bir devrim olarak modern fiziğin sahne alışını gösterir.



Bu, bilimsel bir devrimdir ve önceki bilimsel bilgilerin öncülüğünde ortaya çıkmış bir paradigma değişikliği değildir, tam aksine eski olana meydan okuyarak ortaya çıkmış yeni bir bilimsel gelenektir. Kuhn'a göre, 20. Yüzyıl'da ortaya çıkan, -genel olarak Einstein, Young ve Dalton isimleriyle anılan- görelilik teorisi ve Kuantum mekaniği de modern fizik/bilim paradigmasını alaşağı etmiştir. Benzer paradigma değişiklikleri biyolojide türlerle ilgili statik görüşten evrim teorisine ve Lamarck'tan modern genetiğe geçişteki değişimde de yaşanmıştır.



Bu görüş, bilimi, problemlerin, bir otorite olarak bilim adamlarının üzerinde anlaştığı kurallar kullanılarak ele alındığı bir bilmece çözme etkinliği olarak ele alır. Bilimdeki problemler ve çözüm yöntemlerinin ikisinde birden yaşanan değişim ise “devrim” olarak adlandırılır ve yaşanan değişikliğe paradigma değişikliği ismi verilir.



Bu durum da yukarıda bahsettiğim gibi, bilimin önceki kuşakların mirası üzerinde yükselmediği, aksine eski bilimin birikimine meydan okuyarak ve yeni bir paradigma oluşturarak değiştiği ve geliştiği tezini doğrulamaktadır.



“Dünya yuvarlak değil, düzdür” iddiasına gelince, bu bilimsel bir meydan okumadan ziyade, yerküreye hakim olan bilimsel otoritenin ABD'nin egemenliğinde olduğu ve bu otoritenin dünyanın geri kalanına yalan söyleyerek aslında var olmayan bir güç gösterisiyle efsane oluşturduğunu ima ediyor ki, ardından gelen “Hiroşima ve Nagazaki'ye de atom bombası atılmadı, aslında aya kimse ayak basmadı, her şey bir kandırmacaydı” iddiaları da bu söylediğimi doğrular nitelikte…



Bilim, Kuhn'un dediği gibi, geleneklerin değişmesi, yöntemlerin değişmesi, soru ve cevapların değişmesi şeklinde işliyor olabilir. Hatta, bilim sadece bir söylem türü de olabilir. Ama elimizde bir ölçü birimi olarak ve bir gerçeklik olarak matematik var. Amerikan egemenliğindeki bilimsel tahakkümü ciddiye almamak ve ona karşı çıkmak eğilimindeyseniz, dünyanın çevresinde bir tur atıp matematik ölçümle durumu saptayabilirsizin, yeterli bir uzay teknolojisiyle aya gider, durum Houston'ın dediği gibi miymiş diye bakabilirsiniz. Atom bombası meselesini de bilimle çözebilirsiniz.



Ama bunun için laf değil, iş üretmek gerekiyor sanırım.


#Hiroşima
#Nagazaki
#Aristoteles
#Einstein
#ABD