Arakan için 2..

04:001/09/2017, Cuma
G: 17/09/2019, Salı
Özlem Albayrak

Müslümanlar olarak bir Kurban Bayramı'nı daha idrak ediyoruz, omuzlarımızda yine dünyanın bir yerinde zulme, katliama uğrayan Müslümanların yüküyle. Bu kez Filistin değil, Irak’ta sekteryan uygulamalara maruz kalanlar değil, açlıkla ve terörle boğuşan Afrikalılar da değil; bu kez Myanmar Arakan’da öldürülen Müslümanlar için üzüntülüyüz.Geçtiğimiz gün yazdığım yazıda Arakan’da bizzat şahit olduklarım üzerinden bir değerlendirme yapmışhttp://www.yenisafak.com/yazar...ve pasaportları olmayan, vatandaşlık

Müslümanlar olarak bir Kurban Bayramı'nı daha idrak ediyoruz, omuzlarımızda yine dünyanın bir yerinde zulme, katliama uğrayan Müslümanların yüküyle. Bu kez Filistin değil, Irak’ta sekteryan uygulamalara maruz kalanlar değil, açlıkla ve terörle boğuşan Afrikalılar da değil; bu kez Myanmar Arakan’da öldürülen Müslümanlar için üzüntülüyüz.


Geçtiğimiz gün yazdığım yazıda Arakan’da bizzat şahit olduklarım üzerinden bir değerlendirme yapmış
ve pasaportları olmayan, vatandaşlık hakları ve kimlikleri bulunmayan, iş kuramayan, bir köyden başka bir köye bile izinsiz gidemeyen, evlilikten, doğum ve ölüme kadar her şey için ama her şey için devlete vergi ödeyen Arakanlı Müslümanların durumunu anlatmaya çalışmıştım.

Hala düşünüyorum; sözünü ettiğimiz ülkenin inancı Budizm; bize iyiliğin, güzelliğin, sakinliğin, dinginliğin, barışın, doğa ve insan sevgisinin temeli filan diye öğretilen Budizm. Ama, medyaya ulaşan fotoğraflarda akıl almaz işkence metodları öğreniyoruz; mesela başı eğik şekilde kalaslara sabitlenerek tüm gövdesi suda bırakılmak gibi. İnsan eğilmiş pozisyonda saatlerce suda kalırsa ne hisseder anlamaya çalışıyoruz. Kimse, o fotoğraflar da, diğerleri de uydurma diye düşünmesin; geçen yazıda söylediğim gibi Arakan’ı gördüm, oradaki Müslümanların yaşadıklarını çevirmenler aracılığı ile dinledim. İnsanlar, korkudan titriyor, köylerinin yakıldığını, bazen Müslümanların canlı canlı yakıldığını söylüyorlardı. Hiçbirine inanmayan, internette dolaşan bir Budist rahibin Müslümanlarla ilgili sözlerine kulak verebilir. Mealen şöyle: “Onlar yılan gibidir, bir taneden zarar olmaz diye düşünmeyin, o bir tane bile zararlı olabilir”. Myanmar devleti Müslümanları teröristlikle suçluyor; ama ölenler hep Müslüman; hem de toplamda 400 bine yakın bir rakamdan sözediliyor.

Bu insanların dini Budizm. Bize çiçek-böcek dini diye öğretilen Budizm. Batılıların kargaşadan, huzursuzluktan, çatışmadan kaçarak sığındıkları; iç huzurunu, dünyanın anlamını, mutluluğu bulduklarını söylediği Budizm. Bağlılarından biri olan bir kadının cuntaya ve siyasi haksızlıklara karşı çıktığı için Nobel Barış ödülü aldığı bir din.

Kafamızda Budizm’i hiç fundamentalizmle yan yana getirebiliyor muyuz? Cevap hayır, ama onlar sırf dini ve –söylediklerine göre- ırkı farklı olduğu için kendi aralarından insanları yakabiliyorlar. Belli ki Budist rahipler için “Nirvana”nın bizim bildiğimizi zannettiğimizden başka anlamları var. İşkencede Nirvana, insan katlederek aydınlanma.

İnternetten Budizm’in tanımına baktığınızda şöyle şeylerle karşılaşıyorsunuz: “Farklı bakış açılarına göre din veya felsefe olarak tanımlanan Budizm’in hedefi, hayattaki acı, ızdırap ve tatminsizliğin kaynaklarını açıklamak ve bunları gidermenin yollarını göstermektir. Budizm’de öğretilerin ana çatısını meditasyon gibi içe bakış yöntemleri, reenkarnasyon denilen doğum-ölüm döngüsünün tekrarı ve karma denilen neden-sonuç zinciri gibi kavramlar oluşturmaktadır... Budizm’de Dört Yüce Gerçek vardır. 1 – Hayat ıstırap ile doludur, zevk ve sefa bir hayal, aldatıcı bir rüyadır. Doğum, ölüm ihtiyarlık ve hastalık da acı bir ıstıraptır. 2 - Acıların kaynağı isteklerdir, yaşamak arzusudur. 3 - İstek ve arzular bırakılırsa acılar sona erdirilebilir. Buna yaşamak arzusu da dahildir. 4 – Yaşama hevesinin sönmesi ile insan rahata kavuşur. Acıların sona erdirilmesinin yolu Sekiz Aşamalı Asil Yol’dan geçer. Doğru kavrama, doğru düşünce, doğru söz, doğru eylem, namuslu kazanç, doğru çaba, uyanıklık, ve doğru konsantrasyon”.

Çiçek böcek diye boşa konuşulmuyor; Budizm’de Tanrı yoktur; Tanrı çoktur, doğada, insanda, ağaçta, kuştadır. Doğum öncesi ve sonrasıyla ilgili de Budizm’de herhangi bir düşünce de yoktur, yani ahiret inancı yoktur; en fazla reenkarnasyon, ki o bile doğum öncesi ve sonrasını açıklamakta çaresizdir.

Sonuç şu; Batı, Hristiyanlığı pozitivizm, bireysellik, demokrasi gibi modernizm ilkelerinin de gösterdiği üzere, Tanrı’ya karşı doğayı ve insanı konumlandırarak alt etti. Bu nedenle aynı Batı, “Çok Tanrı-Yok Tanrı” ilkesiyle Tanrı’yı bir şekilde reddeden ve inancın temeline doğa ve insanı koyan Budizm’i çok sevdi. Bu sevginin ve parlatmalara doyamamanın sebepleri ortada.

Ama Arakan’daki manzaraya baktığımızda ortada olan bir durum daha var. İnsan üretimi dinler her ne kadar hümanizm, sevgi, iç huzur, kendini sınırlama, başkasına sevgi-saygı gösterme ilkelerini benimserse benimsesin; insanoğlu, insandan daha kudretli ve insana hesap sormaya gücü yeten yüksek bir varlığa, yani Tanrı’ya inanmadığı müddetçe; bir hesap gününün olacağına inanmadığı müddetçe ne kadar insancıl olursa olsun canavarlaşma ihtimalini nefsiyle birlikte içinde taşıyor. Budist Myanmar’daki canavarlığın sebebi budur.

Müslümanlar artık kurban olmasın dileğiyle, Kurban Bayramınızı tebrik ederim.

#Arakan
#Myanmar
#Soykırım