TCMB enflasyon oranları tahmin eder, hedefler belirler, ekonomik öngörüler yapar. Ancak son yıllarda enflasyon tahminleri öyle dalgalı ki bu durum adeta Nasreddin Hoca’nın “ya tutarsa” hikayesini anımsatır hale geldi. Geçen yılın başında %36 olan enflasyon tahminini yıl ortasında %38’e, birkaç ay sonra ise %44’e revize edildi. Hal böyle olunca vatandaşın aklına da TCMB göle maya çalıyor ve “Ya tutarsa!” diye bekliyor mu acaba sorusu geliyor. Hepimiz biliyoruz ki Nasreddin Hoca göle maya çaldığında kimsenin geçimi, fiyat dalgalanmaları ya da yaşam kalitesi bu mayaya bağlı değil. Ama Merkez’in yaptığı tahminler milyonların maaşına, alım gücüne ve günlük hayatına bir şekilde etki ediyor. Yetki alanında ya da karar verme sürecinin bir parçası olmamasına ve Merkez Bankası Başkanı’nın itina ile kaçınmasına rağmen başkan yardımcısının kamuoyunun gündemine enflasyon tahminine göre asgari ücret artış önerisi yıl içinde sürekli değişen tahminler karşısında, 2025 tahmininin de tutmaması durumunda ne olacak sorusunu şimdiden sokağa sordurtuyor. Merkez Bankası’nın hedefi tutmazsa ki fiyat hareketliliğindeki dengelenme sağlanamadığı sürece tutmayacak gibi de duruyor, bu durumda asgari ücretlinin alım düşünün düşerek toplumsal refahın bozulma riskinin kime ne faydası olacak diye kara kara düşünmeden edemiyor insan. Merkez Bankası’nın “ya tutarsa” stratejisi ile belirlediği izlenimi veren hedef enflasyon öngörüsünün işçi maaş artışlarına ve asgari ücretin düzeyine yön vermesi akıllara şu soruyu getiriyor. Merkez bankası 2025 yıl sonu için %21 enflasyon öngörüsünde bulunuyor ve asgari ücret artışı da buna göre belirleniyor olsun. Peki “ya tutmazsa” ya da son iki yılda yaşadığımız deneyimlerde olduğu gibi %40 gibi bir enflasyonla karşılaşılırsa? Nasreddin Hoca’nın göle maya çalması, bir umut, belki biraz da mizah dolu idi. Ancak
sağlam bir planlama yerine, sürekli tahminlerin revize edilmesi ve asgari ücretin buna göre belirlenmesi, vatandaşların geçimlerini izahı olmayan bir şeye ve bir umuda bağlamak anlamına geliyor.