Üç harfliler: IMF

04:0031/08/2024, Cumartesi
G: 31/08/2024, Cumartesi
Özgür Bayram Soylu

Vatandaş enflasyon gerçeği ile karşılaşana kadar bazı varlıklardan çekindikleri, korku duydukları veya onlara karşı saygı duydukları için dolaylı bir imayı tercih ediyorlardı. Üç harfliler terminolojisi olası olumsuz etkilerden korunmak, onları çağırmamak için bir eufemizm olarak yaygınlaşmış bir inancı temsil ediyor. Daha sonra yüksek enflasyon ve adil olmayan fiyat mekanizması tarafından tabiri caize tartaklanan vatandaş cephesinde üç harfliler boyut değiştirdi. Üç harfliler denince akla zincir

Vatandaş enflasyon gerçeği ile karşılaşana kadar bazı varlıklardan çekindikleri, korku duydukları veya onlara karşı saygı duydukları için dolaylı bir imayı tercih ediyorlardı.
Üç harfliler terminolojisi olası olumsuz etkilerden korunmak, onları çağırmamak için bir eufemizm olarak yaygınlaşmış bir inancı temsil ediyor.
Daha sonra yüksek enflasyon ve adil olmayan fiyat mekanizması tarafından tabiri caize tartaklanan vatandaş cephesinde üç harfliler boyut değiştirdi. Üç harfliler denince akla zincir marketlerden başkası gelmiyordu. Zabıtalar bir yandan vatandaş bir yandan üstüne üstüne gidiyorlardı üç harflilerin.
Ve sonra, enflasyonla mücadele sürecinin bu evresinde vatandaşın zihninde yoksulluğu, dışa bağımlılığı, işsizliği çağrıştıran IMF beliriyordu kamuoyunun gündeminde.
Son bir yılda izlenen ekonomi politikaları üstü kapalı IMF politikalarını andırsa da IMF’nin bizdeki karnesi çok da parlak değil açıkçası. Bugün Avrupa Birliği’ne girmeyelim ama birlik standartlarında bir ülke inşa edelim demekle IMF ile anlaşmayalım ama IMF standartlarında bir ekonomi politik uygulayalım aynı şeyler değil.
Ekonomi yapıcı için belki paralellik ifade edebilir, ancak enflasyon beklentisi dahi henüz kırılamamış, kırılgan düzeydeki vatandaş için yasaklı bölgeden başkasını ifade etmiyor IMF. Bugün IMF’yi; ekonomik destek kurumu, borç alma kurumu, mali yardım kurumu, yapısal reform ortağı olarak simgeleyenlerin oranı giderek azalıyor.
Ama her zaman çok yüceltme çabasında olup küresel dalgalarda boğuşan bir gemi, mali reçete yazarı, ekonomik anka kuşu, bütçe sihirbazı, iktisadi labirentte yol gösteren minotor olarak saçmalarken bulabiliyoruz bazılarını.
Asıl soru şu; IMF küresel bir kurtarıcı mı yoksa kaderin oyunu mu? Zor durumdaki ekonomilere sunduğu destekle umut pompalayıp zor durumda bırakan karanlık bir güç mü? Yoksa yoksulluk ve eşitsizliği derinleştiren sosyal adaletin gölgesi mi? Bir bulmaca hazırlıyor olsa idiniz kırılgan ekonomilerin sessiz ortağını siz nasıl sorardınız.

IMF TÜRKİYE RAPORU

IMF Türkiye raporu izlenen ekonomi politikalarına benimle anlaşsan ancak bu kadar mükemmelini yapardın diye methiyeler düzerken bazı noktalardaki eksikliklere dikkat çekiyor. Özellikle tüketici güven endeksinin yirmi ayın, ekonomik güven endeksinin otuz dokuz ayın en düşüğünde olmasının sebeplerini satır aralarında görüyoruz. Yani görebilmek için epey bir zorlamanız gerekebilir kendinizi. Raporda şöyle bir ifadeye rastlıyorsunuz: “Fiyatları, ücretleri ve diğer sözleşmeleri (kiralar gibi) yıllık olarak ve ileriye dönük enflasyona göre belirlemek, beklentileri yeniden oluşturmanın ve rekabet gücünü korumanın anahtarıdır.”


ÜCRET ZAMMI BEKLENTİYE GÖRE OLSUN
IMF raporunda satranç tahtasındaki taşları hareket ettirmeniz öngörülüyor. Kale, fil, piyon değil, ücretliler. Enflasyonla mücadelenin altın kurallarından birisi beklentilere göre şekillenmiş ücret artışları olarak öneriliyor. Halk kahramanı IMF’nin ücretliler ile ilgili iyimser beklenti ve düzenlemesinin Türkçesi ne diyor bize. Ücretlerine zam mı istiyorlar beklentilere göre vereceksin ücret zammını diyor. “
Ben yaşarım yaşanmış duygularımla, ortasından bölünmüş uykularımla” dizelerine alıştı artık onlar diyor IMF
. Sen istiyor beklentilere göre zam vermek o zaman verecek %14. Neden çünkü Merkez 2025 yılı için % 14 enflasyon öngörüyor.

KİM NE BEKLİYOR

Peki tamam beklentilere göre yapalım ücret zammını. Diyelim ki yarın yıllık artış yapmaya karar verdik. Piyasa katılımcıları diyor ki 12 ay sonrası yıllık enflasyon %28,7 olur. Reel sektör yani piyasadaki fiyat anormalliklerinin baş mimarı olarak gösterilen temsilciler de % 53,8 olur diyor. Bu fırtınanın ortasında küçücük bir kayıkla dalgalarla boğuşan vatandaşın beklentisi de %73,1. Merkez Bankası enflasyonda 2025 için % 14’ü işaret ediyor, kemer sıkma politikalarının mucidi IMF de Türkiye için % 24’ü işaret ediyor. Bu veriler ışığında ücretli kendi beklentisine göre ücret zammı yapılmayacağının net bilincinde olarak beklentilerini şekillendiriyor, beklenti tuzağına düşmeyecek kadar bilinçli okuyor piyasayı. Dolayısıyla kimin beklentisine göre şekilleneceği belli olmayan politika yapıcı için kulağa hoş gelen bir öneriden öteye gitmiyor.

IMF raporu büyük resme odaklananlar için cazibeli, teşvik edici, motivasyon dolu satırlar içeriyor.
Kimse ülke ekonomisinin istikrarını sağlamak için atılması gereken adımlardan vazgeçilsin istemiyor da zaten. Ancak bu adımların AK Partinin ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın varoluş hikayesinin mimarı vatandaşın üzerinden inşa edilme(me)si gelecek sosyo-politik evreni için kritik bir anlam ifade ediyor.
Adına ister acı reçete deyin ister kemer sıkma politikaları isterseniz de yumuşatmak için yapısal uyum programları, sosyal yaraları derinleştirme riski olan, cüzdanlara, sofralara ve umutlara dokunma potansiyeli olan her ekonomi politikası beraberinde sorunları da getiriyor.
Ekonomik reform paketini ya da makro ekonomik istikrar politikayı uygulamak yetmiyor etkin bir iletişim mekanizması marifetiyle oyunun sonunda kaybedenlerin sayısını azaltmak giderek önem kazanıyor.
Bizde “kendi ekmeğini yiyip oturmak, altın kemer bağlayıp bir kişinin karşısında ayakta durmaktan iyidir.”
#Ekonomi
#Türkiye
#rapor
#IMF