Vatandaş enflasyon gerçeği ile karşılaşana kadar bazı varlıklardan çekindikleri, korku duydukları veya onlara karşı saygı duydukları için dolaylı bir imayı tercih ediyorlardı. Üç harfliler terminolojisi olası olumsuz etkilerden korunmak, onları çağırmamak için bir eufemizm olarak yaygınlaşmış bir inancı temsil ediyor. Daha sonra yüksek enflasyon ve adil olmayan fiyat mekanizması tarafından tabiri caize tartaklanan vatandaş cephesinde üç harfliler boyut değiştirdi. Üç harfliler denince akla zincir
IMF Türkiye raporu izlenen ekonomi politikalarına benimle anlaşsan ancak bu kadar mükemmelini yapardın diye methiyeler düzerken bazı noktalardaki eksikliklere dikkat çekiyor. Özellikle tüketici güven endeksinin yirmi ayın, ekonomik güven endeksinin otuz dokuz ayın en düşüğünde olmasının sebeplerini satır aralarında görüyoruz. Yani görebilmek için epey bir zorlamanız gerekebilir kendinizi. Raporda şöyle bir ifadeye rastlıyorsunuz: “Fiyatları, ücretleri ve diğer sözleşmeleri (kiralar gibi) yıllık olarak ve ileriye dönük enflasyona göre belirlemek, beklentileri yeniden oluşturmanın ve rekabet gücünü korumanın anahtarıdır.”
Peki tamam beklentilere göre yapalım ücret zammını. Diyelim ki yarın yıllık artış yapmaya karar verdik. Piyasa katılımcıları diyor ki 12 ay sonrası yıllık enflasyon %28,7 olur. Reel sektör yani piyasadaki fiyat anormalliklerinin baş mimarı olarak gösterilen temsilciler de % 53,8 olur diyor. Bu fırtınanın ortasında küçücük bir kayıkla dalgalarla boğuşan vatandaşın beklentisi de %73,1. Merkez Bankası enflasyonda 2025 için % 14’ü işaret ediyor, kemer sıkma politikalarının mucidi IMF de Türkiye için % 24’ü işaret ediyor. Bu veriler ışığında ücretli kendi beklentisine göre ücret zammı yapılmayacağının net bilincinde olarak beklentilerini şekillendiriyor, beklenti tuzağına düşmeyecek kadar bilinçli okuyor piyasayı. Dolayısıyla kimin beklentisine göre şekilleneceği belli olmayan politika yapıcı için kulağa hoş gelen bir öneriden öteye gitmiyor.