Yeni Şafak

Savaş

01:0019/04/2025, Cumartesi
G: 19/04/2025, Cumartesi
Özgür Bayram Soylu

İnsanlık tarihinin iki harf arasına sıkışmış milyonlarca hayata, gözyaşına, sessiz çığlıklara ev sahipliği yapan en acı ve kadim kelimesi. Sadece silahların konuştuğu değil aynı zamanda vicdanların susarak insanlığın sınandığı sürecin adıdır savaş. Tarihin arka sayfalarında sessizce dizilen mezar taşlarına eşlik eden bir annenin oğluna son bakışı, bir çocuğun sessizce büyüyen korkusudur savaş. Bu yüzden savaş hakkında konuşmak geçmişle bugünün sessiz çığlıklarına eşlik eden gelecek felaketlerle

İnsanlık tarihinin iki harf arasına sıkışmış milyonlarca hayata, gözyaşına, sessiz çığlıklara ev sahipliği yapan en acı ve kadim kelimesi. Sadece silahların konuştuğu değil aynı zamanda vicdanların susarak insanlığın sınandığı sürecin adıdır savaş. Tarihin arka sayfalarında sessizce dizilen mezar taşlarına eşlik eden bir annenin oğluna son bakışı, bir çocuğun sessizce büyüyen korkusudur savaş.
Bu yüzden savaş hakkında konuşmak geçmişle bugünün sessiz çığlıklarına eşlik eden gelecek felaketlerle yüzleşmeyi zorunlu kılıyor. Bu yıl Kocaeli Üniversitesi ev sahipliğinde Kocaeli’nde düzenlenen IV. Uluslararası İslam Kültür ve Medeniyeti Sempozyumu, bu zorunluluğun bilinciyle “Savaş”ı tüm yönleriyle ele alıyor. İslam fıkhından tasavvufa, savaş muhabirlerinin tanıklıklarından insani diplomasiye kadar pek çok başlık, bu ilmi buluşmada masaya yatırılıyor.

Ama biz bu satırlarda yalnızca teoriden söz etmiyor; tam da şu anda gözümüzün önünde yaşanan bir trajediyi anlatıyoruz: Filistin’i… Bir coğrafyayı, bir halkı ve gökyüzü yerine enkazlara bakan gözleri konuşuyoruz. Toprağa tutunmanın, hafızayı korumanın ve insan kalmanın bu zorlu mücadelesinde, yaşananların “alışılmış” hale gelmesine direniyoruz. Bir direnişin, bir onurun ve bir sabrın ayakta kalma çabası bir kez daha gözler önüne serilsin, sözlere yansısın istiyoruz.


ADI BİLE AĞIR: FİLİSTİN

Bugün Gazze’de, Kudüs’te, Refah’ta sokaklar kanla sulanırken, Filistinli bir annenin göz yaşları dünya vicdanına bir tokat gibi iniyor. Çocukların oyuncak yerine taş tuttuğu, sabah ezanının bomba sesleriyle karıştığı, gecelerin korkuyla değil alışkanlıkla geçildiği günlere şahitlik ediyoruz.

Binlerce Filistinlinin özgürlüğün ötesinde var olmaya çalıştığı coğrafyada hayat dediğimiz bazen bir ekmek kuyruğu, bazen bir hastane enkazı bazen de bir babanın çaresiz bakışı olarak çıkıyor karşımıza. Bütün bu yıkımın içinde hala dimdik duran, onurları ile sadece mazlumun adı değil direnişin, sabrın, insan kalma çabasının adı olan Filistin’i konuşmak bir lüks değil bir vicdan borcu olarak tezahür ediyor. “Savaş” sempozyumu sessizliğin orta yerinde yükselen bir ses, karartılmak istenen tarihe düşülen bir not olarak vicdan borcunu yerine getiriyor. Kutlu direnişe, bir annenin gözünden dökülen yaşa, bir çocuğun yıkıntılar arasında tuttuğu taşa ses oluyor “Savaş” sempozyumu.

Günümüz dünyasında savaş artık sadece cephede değil, ekranlarda, sosyal mecralarda, çarşı-pazarda, aylarca kapısı açılmayan misafir odalarında yaşanıyor. Manipülasyonların ağır silah yerine kullanıldığı, tankların yerini algoritmaların aldığı dezenformasyon savaşının içerisinde buluyoruz kendimizi. İsrail’in bombaları yetmiyormuşçasına Batının soğuk sessizliğine karşı direniyor, modern savaşın en sinci mücadelesi “susturmak” silahına karşı var gücümüzle mücadele ediyoruz.

Bilimin, düşüncenin ve insanlığın savaş karşısında susmayan vicdanı olarak bu sempozyum, tarihe not düşüyor. İlahiyatçılar, hukukçular, sosyologlar, gazeteciler savaşın karşısına; adaleti, şefkati, merhameti ve barışı koymak için, yalnızca konuşmak için değil şahitlik etmek için toplanıyor. Sözün bilgiyi aşarak vicdana uzandığı bu sempozyumda Filistin ne bir araştırma başlığı ne de bir uluslararası politika meselesi, Filistin bir insanlık çağrısı olarak yankılanıyor. Bilgiyi susturanlara, vicdanı bastırmaya çalışanlara, empatiyi yok sayanlara, gerçeği görünmez kılmak için olağan dışı çaba harcayanlara, acıyı normalleştirenlere ve direnişi marjinalleştirenlere karşı bir çığlık oluyor Filistin.
Artık kimse savaşın ne kadar “adil” olabileceğini tartışmıyor. Asıl mesele, ona karşı ne kadar adilce durulabildiği oluyor. Gerçek kahramanlık, öldürmekte değil; yaşatmak için direnebilmekte yatıyor. Ve Filistin halkı, bunu her gün yeniden başarıyor. Filistinliler göğüslerini sadece bombalara değil, sessizliğe, inkâra, unutuşa da siper ediyor. Filistin, yalnızca bir coğrafya değil; bugün insan kalabilmenin, insan kalmakta ısrar etmenin adı oluyor.

EY DÜNYA!
Bugün kulakların duymuyorsa çığlıkları, gözlerin görmüyorsa yıkımı, kalbin hissetmiyorsa acıyı… O zaman dur ve Anadolu’ya kulak ver. Çünkü bu topraklarda bir annenin duası Filistin'e, bir çocuğun harçlığı Gazze'ye gidiyor. Bazen Bir dükkanın köşesine asılan Filistin bayrağında, bazen bir sabah namazı buluşmasında, bazen bir sosyal medya iletisinde, bazen de sokakta sessizce tuttukları bir pankartta zulme karşı duruşlarını haykırılıyor.
Kadirler, kardeşleriyle birlikte sabrın yükünü omuzluyor…
Alicanlar, merhametin dili oluyor; acıyı sarıyor, yüreğiyle siper oluyor.
Abdullahlar, ümmetin onurunu koruyor; mazlumun alnındaki terde, çocuğun gözündeki umutta nöbet tutuyor.
Seferler, susmuyor; direnişin bayrağını taşıyor, her adımıyla özgürlüğe bir iz bırakıyor.
Ahmetler, suskun yüreklerin duasını dillendiriyor; gecenin sessizliğinde Filistin’in adını fısıldıyor.
Metinler, adaletin sesi oluyor; kelimeleriyle zulmün karanlığını yırtıyor.
Ve İlhanlar…gözyaşıyla yoğrulmuş umutlara ortak oluyor; en karanlık anlarda bile insan kalmanın onurunu büyütüyor.

Çünkü biliyorlar ki, Gazze’de yıkılan bir evin enkazında kalan çocuk, kendi evlatları kadar yakın, Mescid-i Aksa’da gözyaşı döken bir kadın kendi anneleri kadar kıymetli, gözaltına alınan işkence gören masum genç bir Filistinli kendi kardeşleri kadar kardeş onlara.

IV. Uluslararası İslam Kültür ve Medeniyeti “Savaş” Sempozyumu belki bir kitapçıkla son buluyor; birkaç gün, birkaç oturum, birkaç bildiriyle tamamlanıyor gibi görünüyor. Ama burada yazılan her satır hakikati, nesillerin hafızasında yaşamaya devam edecek zulmün karşısında sessiz kalmayan bir vicdanı haykırıyor. Her konuşma, her bakış insan kalmanın en berrak izini taşıyor. Bu sempozyum; susanların değil, konuşanların, görmezden gelenlerin değil, görenlerin, unutanların değil, hatırlayanların sesi olmak için gerçekleşiyor.
Bizde sessizlik, en gürültülü ihanettir.
#Gazze
#Filistin
#Özgür Bayram Soylu
Yorumlar

Merhaba, sitemizde paylaştığınız yorumlar, diğer kullanıcılar için değerli bir kaynak oluşturur. Lütfen diğer kullanıcılara ve farklı görüşlere saygı gösterin. Kaba, saldırgan, aşağılayıcı veya ayrımcı dil kullanmayın.

Henüz yorum bulunmuyor

İlk yorumu siz yapın.

Kapat

Günün en önemli haberlerini e-posta olarak almak için tıklayın. Buradan üye olun.

Üye olarak Albayrak Medya Grubu sitelerinden elektronik iletişime izin vermiş ve Kullanım Koşullarını ve Gizlilik Pollitikasını kabul etmiş olursunuz.