Öyle bir yerdeyiz ki

04:0024/08/2024, Cumartesi
G: 24/08/2024, Cumartesi
Özgür Bayram Soylu

Enflasyonun kasvetli gölgesinin altında hem geceyi hem gündüzü aynı anda yaşamayı sürdürüyoruz. Faizlerin ve kurun arttığı, ücret-enflasyon sarmalından kur faiz sarmalına doğru yolculuğun başladığı, son günlerde dolarizasyona doğru bir eğilimin olduğu, hane halkının yalnız yolculuğuna reel sektörün de rezervasyon yaptırdığı bir döneme giriyoruz. Merkez'in ifadesi ile sıkılaştırma politikalarının gecikmeli etkilerini evinizin her köşesinde sokağınızın Arnavut kaldırımlarında hisseder hale geliyoruz.


Enflasyonun kasvetli gölgesinin altında hem geceyi hem gündüzü aynı anda yaşamayı sürdürüyoruz. Faizlerin ve kurun arttığı, ücret-enflasyon sarmalından kur faiz sarmalına doğru yolculuğun başladığı, son günlerde dolarizasyona doğru bir eğilimin olduğu, hane halkının yalnız yolculuğuna reel sektörün de rezervasyon yaptırdığı bir döneme giriyoruz. Merkez'in ifadesi ile
sıkılaştırma politikalarının gecikmeli etkilerini
evinizin her köşesinde sokağınızın Arnavut kaldırımlarında hisseder hale geliyoruz. Bu da yetmiyor uzunca süredir devam eden fiyat anormalliklerini bir türlü normale dönüştüremiyoruz. Hızı kesilse de tarladan sofraya uzanan hikayede halen daha dramatik sahnelere şahitlik ediyoruz.
Öyle bir yerdeyiz ki,
“Alacaksın adamın kolunu istediğin fiyata getirinceye kadar sallayacaksın” repliğine yer olmayan bir fiyatlama davranışı ile karşı karşıya kalmaktan kaçamıyoruz.

Sadece cüzdanımızı değil aynı zamanda psikolojimizi derinden etkileyen bir durumdan bahsediyoruz TÜİK verilerine göre 75 seviyelerine sıkışmış tüketici güven endeksi içerisinde bulunduğumuz eğilimi en net gösteren gösterge olarak varlığını koruyor. Temmuz Gıda enflasyonu OECD ortalaması % 4,7 iken bizde % 68,1 olduğu gerçeği de kendisini her alanda göstermeye devam ediyor. Merkez ve reel sektör tarafında enflasyon beklentileri buluşma eğilimi gösterirken hane halkı tarafında halen daha %70’lerin üzerinde durması da beklentilerin bir süre daha katı kalabileceğine işaret ediyor.


BİTMEYEN FİYAT ÇİLESİ
Hizmet sektörünün neredeyse her köşesinde hayrete düşüren fiyatlama davranışına ek aynı ürüne bir markette 45 lira diğer markette 120 lira ödeyen vatandaş çaresizliği. Rakamlarla sınırlı kalmayan bu fiyatlama, tüketici ve üretici arasındaki güvenin ortadan kalktığını, piyasa davranışının ciddi manada bozulduğunu gösteriyor.
Öyle bir yerdeyiz ki
, bir yanımız bu “fiyatlar kabul edilemez” derken diğer yanımız “ama ben buna mecburum” diye size yanıt veriyor. İçerisinde bulunduğumuz sosyal çevre sizi sahil kenarında soğuk kahveye en az 180 lira vermeye zorluyor olabilir, soğuk içecek içmenin ve ödemeyi kredi kartı ile yapmanın vermiş olduğu ferahlık ile mecburiyetinize devam ediyor da olabilirsiniz. Bir fincan kahvenin kırk yıllık hatırı kırk katına doğru çıkmaya doğru ilerliyor. Bu vazgeçememe durumu kimisi için kendi zevk ve tercihlerinden ödün verememeyi temsil ederken kimisi için de gerçek bir mecburiyeti simgeliyor olabilir. Aslında her bir birey, her tüketici, her vatandaş adına ne derseniz deyin bu düzensizliğin bir parçası olmakla birlikte çözümün de anahtarı. Bireysel olarak protest eğilim, boykot, tercih etmeme davranışları “kaldım bir başıma” demekten öteye gitmiyor maalesef. Aslında tek başımıza değiliz, milyonlarca insan ile sürekli aynı şakaya maruz kalıyoruz. Ve belirli bir süre sonra direnciniz kırılıyor ve piyasanın bize dayattığı fiyat anormallik-lerine boyun eğerken buluyorsunuz kendinizi. Tıpkı boykot meselesinde olduğu gibi bir toplumsal farkındalık ile fiyat yapıcının dikkatini çekebilir onu masaya oturtabilir miyiz sorusu da bir kenarda öylece duruyor.

PİYASA DENGESİZLİK-LERİNE KARŞI NELER YAPABİLİRİZ?
Fiyat karşılaştırmaları yapmak, en uygun fiyatı bulmak için biraz zaman harcamak, uzun vadede büyük tasarruflar sağlayabilir. Ancak burada zaman maliyeti ve alışkanlıklarımız bizi biraz zorluyor.
Bir markanın tereyağına, pirincine, zeytinyağına olan bağımlılığımız yeni bir ürün tercih etmemize engel olabiliyor. Aradığımız tadı ve kaliteyi bulamamanın vermiş olduğu pişmanlık hissi bizi fiyat anormallikleri ile mücadeleye zorluyor.

Sosyal medya platformları üzerinden fiyatları paylaşarak, tüketiciler arasında farkındalık oluşturmak, bu konuda bir toplumsal bilinç oluşturabilir. Böylece, aşırı fiyatlar belirleyen işletmelere karşı toplu bir tepki oluşabilir. Tabii burada da her daim toplumun duyguları ile oynamak için tetikte olan sözde aktivist grupların manipülasyonuna gelmemek de ayrı bir yetenek istiyor. Gerçi manipülatif olmak için aktivist olmaya gerek olmayabiliyor. Bugünkü faiz politikasını savunanlar ile gelinen noktada enflasyonun halen daha varlığını koruması nedeniyle Hazine ve Maliye Bakanı istifa etti enformasyon ya da dezenformasyonunu yayanların, izlenen politikaları bir anda eleştirmeye başlayanların aynı toprağın ürünü olması da manipülasyon potansiyelini gösteriyor.

Piyasa dengesizliklerinin ve enflasyonun etkilerini hafifletmek için devlet müdahalesi aslında en önemli rolü oynuyor. Dijitalleşmenin ve teknolojik tahakkümün bu kadar egemen olduğu bir habitatta etkin fiyat denetim mekanizması oluşturamamış olmak gerçekten büyük bir eksiklik olarak varlığını koruyor. Fiyat denetimini, tavan fiyat uygulamasını, spekülasyonun önlenmesini, rekabetin sağlanmasını hayata geçirebilecek teknolojik alt yapı ve insan kaynağına sahibiz.
Sokak artık perakende ve hal yasasını, etiket uçuşlarına ve fiyat çılgınlığına son verecek düzenlemeleri sabırsızlıkla bekliyor. Öyle bir yerdeyiz ki; hiçbiri olmazsa bile “halden anlayanlar yasasının” hayata geçirilmesi vatandaş için giderek önem arz ediyor.
Bizde kiracı ev bulmadan çıkmazmış.
#Ekonomi
#Piyasa
#Özgür Bayram Soylu