Hanehalkı Bütçe Araştırması 2023 yılı sonuçları enflasyonla mücadele eden vatandaşın tüketim harcamalarının dağılımlarını net bir şekilde ortaya koyuyor. Araştırma sonuçları hangi harcama türünün bütçede ne kadar ağırlığa sahip olduğunu, maaşlı çalışanın, emeklinin, müteşebbisin gelirlerini nerelere harcadığını, düşük gelirli hanelerin yüksek gelirlilere göre gıdaya iki kattan daha fazla pay ayırdığını, tek kişilik hanelerin konut ve kiraya kalabalık hanelerden bir buçuk kat daha fazla pay ayırdığını
Hanehalkı Bütçe Araştırması 2023 yılı sonuçları enflasyonla mücadele eden vatandaşın tüketim harcamalarının dağılımlarını net bir şekilde ortaya koyuyor. Araştırma sonuçları hangi harcama türünün bütçede ne kadar ağırlığa sahip olduğunu, maaşlı çalışanın, emeklinin, müteşebbisin gelirlerini nerelere harcadığını, düşük gelirli hanelerin yüksek gelirlilere göre gıdaya iki kattan daha fazla pay ayırdığını, tek kişilik hanelerin konut ve kiraya kalabalık hanelerden bir buçuk kat daha fazla pay ayırdığını tüm gerçekliği yansıtıyor. Yıl içinde vatandaş olarak hissettiğimiz enflasyonun bu denli yüksek olmasının kaynaklarını bu araştırma sonuçları içerisinde belirgin bir şekilde bulabiliyoruz.
TÜİK’in Bütçe Araştırması 2023 yılı sonuçları hanehalkının yıllık tüketim kompozisyonunu ortaya koyuyor. Sonuçlar sadece tüketim kompozisyonunu yansıtmakla kalmıyor, ekonomi politikalarının ısrarla talep üzerinde durmasının temelinin ne kadar zayıf olduğu gerçeğini de yansıtıyor. 2023 yılında vatandaş tüketim harcamalarının %23,9’unu konut ve kiraya, %21’9’unu ulaştırmaya, %20,6’sını ise gıda ve alkolsüz içeceklere ayırıyor. Bir başka deyişle, vatandaş tüketim harcamasının yaklaşık %70’ini gündelik hayatını idame ettirebilmek için gerçekleştiriyor. Yani nefes alabilmek, solunum cihazına bağlanmamak için harcıyor aslında. En lüks sayılabilecek lokanta ve konaklama hizmetlerinin harcama payı %5,9, eğlence, spor, kültürün payı ise 1,9. Dolayısıyla sürekli gündeme getirilen talep katılığının temelinde survivorda hayatta kalma çabası var. Ekonomi politikalarının odak noktasını sadece talep üzerinden inşa ettiği algısı ve gerçeğinin değişmesi gerektiği gerçeği var. Areda Piar ve Z Raporu dergisi ortaklığında gerçekleştirilen Finansal Okuryazarlık Araştırmasında “Alışveriş ve para harcama konusunda yeterince mantıklı davrandığınızı düşünüyor musunuz” sorusu var. Katılımcıların %63,8’i mantıklı davrandığını %18,2’i de bazen mantıklı davrandığını düşünüyor. Mantıklı davranmadığını dile getirenlerin oranı ise %18. TÜİK’in sonuçları aslında vatandaşın mantık dışına çıkma esnekliğine sahip olmadığını gösteriyor zaten. Bu noktada ekonomi politikalarının toplumun tamamı aynı tüketim refleksini gösteriyormuşçasına tüm kesimleri kapsayıcı şekilde uygulanması giderek sosyo-ekonomik ve sosyo-politik gerilim riskini artırıyor.
Biliyoruz ki Türkiye’de ocak ve temmuz ayları vergi aylarıdır. Artan vergiler başta ulaştırma ve gıda olmak üzere ana harcama kalemlerine yansır, vatandaş almış olduğu ücret artışını çok fazla göremeden hayatına bir şekilde devam ettirmeyi sürdürür. Temmuz ayının yaklaşması ile birlikte harçlardan vergilere tüm kamu gelir kalemleri nefesini tuttu bekliyor. Artan vergilerin enflasyona özellikle ulaştırma, gıda ve konuta yansımasını ise vatandaş nefessiz bir şekilde bekliyor. Her ne kadar ücret artışları gerçekleşecek olsa da artan vergilerin enflasyona orantısız yansıması bir süredir vatandaşın ücret artışlarını boşa çıkarıyor. Bu noktada etkin iletişim ve denetim mekanizması bir kez daha önem kazanıyor. Hayat standardının iyileşmesini, ücret artışlarının enflasyonu telafi etmesinin ötesinde satın alma gücünü artıracağı günü bekleyen vatandaş tükenmeden tüketeceği günü sabırsızlıkla bekliyor.
Hayat pahalılığı konusunda koruma kalkansız kalan emekli seçim öncesindeki beklentilerini zam öncesinde koruyor. Kök maaş stresi ile karşı karşıya kalan emekli, harcamalarının çoğunu konut ve kira ile gıda ve alkolsüz içeceklere ayırıyor. Yaşam standardı özellikle metropollerde giderek azalan emeklinin çözüm arayışına artık kulak vermek gerekiyor. Hayatın içinden iktisadın genetik kodlarından uzak ekonomi bürokratlarının vicdanına bırakılamayacak hassas olan bir meselenin yapısal düzenlemeler ile çözüme kavuşturulması gelecek açısından da önem taşıyor Bizde tükenmek ile tüketmek arasında kalmak âdettendir.