1970’li yılların başında, sıkıyönetimin memleket idaresine hâkim olduğu sırada hemşehrim olan bir albay beşiktaş’ta istanbul örfi idare kumandanı bulunuyordu.. adı osman nuri gülkılık idi.. o günlerde bendeniz de beşiktaş kız lisesinde edebiyat öğretmenliği yapıyordum.. birbirimize yakın olduğumuz için sık sık kendisini ziyaret etmeyi ihmal etmezdim..yine bir gün makamında kendisi ile görüşürken telefonu çaldı.. albay telefonu açtı.. derhal toparlandı:-buyrun komutanım, emredersiniz komutanım,dedi
1970’li yılların başında, sıkıyönetimin memleket idaresine hâkim olduğu sırada hemşehrim olan bir albay beşiktaş’ta istanbul örfi idare kumandanı bulunuyordu.. adı osman nuri gülkılık idi.. o günlerde bendeniz de beşiktaş kız lisesinde edebiyat öğretmenliği yapıyordum.. birbirimize yakın olduğumuz için sık sık kendisini ziyaret etmeyi ihmal etmezdim..
yine bir gün makamında kendisi ile görüşürken telefonu çaldı.. albay telefonu açtı.. derhal toparlandı:
-buyrun komutanım, emredersiniz komutanım,
dedi ve bir-iki astla üst arasında cereyan edecek ifadelerden sonra osman nuri bey bana anlattı ki zamanın kara kuvvetleri kumandanı orgeneral eşref akıncı “çin uyanınca...” isminde yeni çıkan kitabın temin edilip kendisine gönderilmesini talep etmiş..
albayın da benim de dikkat ve alâkamız, bir buçuk milyar nüfuslu bir ülkenin askeri, sosyal ve ekonomik özellikleri üzerinde toplanmıştı.. konu üzerinde çeşitli mütâlaa ve yorumlardan kendimizi alamadık..
mesul makamda bulunan komutanın nasıl da sorumluluğu dairesinde olan bir hususa kayıtsız kalmadığını görüyorduk.. çok önemli veya az önemli hiçbir noktanın dikkatlerden uzak tutulmasına izin verilmediği anlaşılıyordu..
tarihimiz bizim millet olarak “asker millet” olduğumuzu gösteren işaret ve alametlerle doludur..
mücadele ettiğimiz kuvvetler ve milletlerle hep asker millet olarak çarpışmışızdır.. size bir kelimenin bir tabirin anlamını tahlil ederken ulaştığımız düşüncenin bu hususta ne kadar keskin bir tespit olduğunu hatırlatmak isterim:
hastahanelerden tedavi olarak çıkarılan kişi için “taburcu edildi” deriz.. bu demektir ki tedavi edilen bu adam veya bu kadın artık sağlığına kavuştu ve evine gönderildi, anlamına gelir. iyileşen hasta erkekse “taburcu” edildi demenin mantığa aykırı bir tarafı yoktur..
hastahanelerden çıkarılan kadın ise, mantığa aykırı bir düşünceyi söylemiş oluruz.. çünkü kadının taburla bir alâkası yoktur.. hakkında taburcu edildi dersek muvafık bir beyanda bulunmuş olmayız..
fakat gelin görün ki, bugün artık bir kadın tedavi edilip hastahaneden çıkarılırken bu ameliyeyi “taburcu edildi” diyerek isimlendirmiş oluruz..
hastahanede iyileşip çıkan herkese taburcu edildi diyorsak eğer, artık bu kelimenin taburla bir alâkası yoktur.. taburculuk, iyileşip hastahaneden çıkmak anlamına gelmektedir..
yani; askerlik bizim ferdi, milli, toplumsal hayatımıza işlemiştir.. ruhumuza sinmiştir..
milli ülküler, milli idealler için bir asker ruhu ve disiplini ile çalışmak, ananevi bir âdetimizdir.. bu da bizim milletimize dirilik ve canlılık sağlamaktadır..
