Yeni stratejik konsepte göre 'düşman'ın 'kimliği'nin ve 'adresi'nin belli olmaması üzerine bir yaklaşım sergilendiğini açıkladık geçen yazılarımızda. Çünkü 'düşman' artık 'belli davranış biçimleri' ve 'düşman'ın mekanı artık tüm dünya. Başkan Bush, bu durumu 'yüzü olmayan düşman'la karşı karşıya oldukları şeklinde adlandırdı... O yüzden terörizme karşı yürütülecek savaş da 'savaş olmayan savaş' denilebilecek bir tür.
'Düşmanın yüzünün olmaması', düşmanla mücadele için de farklı birçok yaklaşımın olmasını zorunlu kılıyor. Herşeyden önce tüm dünyada teröre karşı mücadele edebilmek için yeni bir 'değer sistemi' kurulması gerekiyor. Bu noktada Batılı değerlerden İslam'a, Uzakdoğu dinlerinden ulusal ideolojilere kadar birçok yaklaşımı ortak bir paydada toplayabilecek bir 'değer sistemi'nin kurulması, dünyanın geleceği için öncelikli öneme sahip.
'Pax Americana', (Amerikan Barışı) Newyork ve Washington'a yapılan saldırılarla birlikte, fiziki gücü bakımından yara almakla beraber, bundan daha fazla, 'değer sistemi' açısından yara aldı. Yapılan saldırıların yol açtığı kayıplar lanetlenirken, bunun hemen yanında Pax Americana'ya karşı yaygın ve derinlemesine bir nefretin küresel boyutlara ulaştığı da görüldü. Bu durumda, şu anda dünyada 11 Eylül öncesine göre daha az güçlü veya ciddi güç kaybına uğramış bir 'pax' olduğunu söylemek kaçınılmazdır. İçine girilen yeni sürecin, bu bakımdan, yeni bir 'pax'ın kurulması süreci olduğu da açıktır.
Yeni 'pax', sadece ABD'nin teknolojik gücüne dayanılarak kurulamaz. Öte yandan ABD Başkanı'nın devletlere dönerek 'ya bizimle olursunuz, ya da terörizmle' demesi de, terörle mücadele için gereken 'ortak zemin'in inşasını sağlamaya yetmez. Çünkü terörün artık 'yüzü' yok. Yani belli bir ülke ya da örgüt terörün adresi değil; terör her yerde. Bu durumda terörle mücadele için sadece devletlerin değil, halkların da desteği şart. Halkların desteğini alacak bir 'değer sistemi' kurulması ve bu değer sistemine uygun rasyonel mekanizmalar vasıtasıyla 'pax'a ulaşılması gerekiyor.
'Değer sistemi' kurulmadan 'pax'ın inşası için bir adım yol alınamayacağı şimdiden görülmeye başlandı. Pakistan'da devlet tüm desteği ile ABD tezlerinin arkasında dururken, Pakistan halkı devletten ayrışıyor ve bu ayrışma derinleşirse, Pakistan'ın parçalanmasına kadar gidebilecek bir süreç 'tetiklenmiş' olacak.
Diğer bir çarpıcı örnek, ABD'nin terörle mücadele için başlatacağı mücadelenin ilk harekatına koyduğu adların sürekli değişmesi...
İlk önce harekatın adı 'gururlu kartal' veya 'asil kartal' olarak koyuldu. Bu adlandırmanın, dünyaya barış getirmekten çok ABD'nin çıkarlarını savunan bir çağrışımı vardı. Belki de bu nedenle, bu adlandırma fazla kullanılmadı. Çünkü ABD, kendisine yapılan saldırıyı, tüm dünyaya yapılmış bir saldırı olarak konumlandırıyor ve bu nedenle tüm dünya ile birlikte teröre karşı mücadeleye girişmek istiyor. Bu yaklaşımın somut karşılığı NATO'nun 5. Madde'yi yürürlüğe sokması ile görüldü zaten.
Ardından ise harekatın adı 'ebedi adalet' olarak koyuldu. Fakat bu adlandırma İslam dünyasında 'ilahi adalet' olarak anlaşıldı ve 'ilahi adalet'i ancak Allah'ın sağlayacağı görüşünden hareketle, ABD'nin adlandırması tepki ile karşılandı. Bunun üzerine ABD'li yetkililer 'ebedi adalet' adlandırmasının geçici bir adlandırma olduğunu, kesin adlandırmanın önümüzdeki günlerde açıklanacağını söylediler.
Böylece bir harekatın adlandırmasının bile 'değerler dünyası'nda ne büyük sorunlara yol açabileceği görüldü. Daha derinlerde ise tüm dünyada 'pax'ın temeli olacak 'değer sistemi' üretilmeden terörle ciddi bir mücadeleye girilmeyeceği çıplaklaştı..
Tüm değerleri ortak bir paydada 'buluşturacak' ya da 'kaynaştıracak' bir formül bulunmadan 'küresel terörizm'e karşı mücadelede başarılı olunamayacağı açıktır. 'Değerler dünyasında meydana gelen gerilimler', terörle mücadeleyi akamete uğratacak kadar etkili oluyor, olacak. ABD'nin sadece adlandırma konusunda bile içine düştüğü sıkıntılı durum, yeni dönemde tanımlanması gereken çok şey olduğunu işaret ediyor...
'Düşman' gücünü 'yüzü'nün olmamasından alıyor. Buna karşılık yeni 'pax'ın zaafı, 'adı'nın koyulmasındaki, yani 'değer sistemi'nin belirlenmesindeki zorluklarından kaynaklanıyor. İşte bu noktada terörle mücadele için rasyonel/teknik mekanizmaların tek başına çok bir işe yaramayacağı görülüyor. Rasyonel mekanizmaların iş görmesi için, bunların meşruiyetini inşa edecek 'değer sistemi'nin kurulması gerekiyor. Üstelik bu değer sisteminin sadece güçlü devletler tarafından benimsenmesi yetmiyor. Güçsüz devletlerin halklarının da benimseyebileceği bir 'değer sistemi'nin kurulması gerekiyor. Aksi halde, terörün kendine daha geniş yataklar bulması son derece maliyetsiz ve kolay olacaktır...
Bu çerçevede Türkiye'nin konumunun ne olması gerektiğini önümüzdeki yazıda tartışalım...