NATO'nun meşhur '5. madde'yi yürürlüğe koyması ile dünyada halklar, medeniyetler ve kültürler arasında açık bir 'yarılma'nın ortaya çıkmasına bir adım daha yaklaşıldı...
ABD bir saldırıya uğradı ve savaş ilan etti; fakat düşmanın 'kimliği' ve 'adresi' belli değil. Bu durumda 5. maddenin nasıl işletileceği, dünyanın geleceği önündeki en büyük problem olarak duruyor. Böyle bir belirsizlik durumunda, başta İsrail olmak üzere, sertlik yanlısı bütün odaklar, 'tesbitlerle temennilerin birbirine karıştığı bir siyasallaşma' üretecekler ve bunu 'dünyanın hakim paradigması' haline getirmeye çalışacaklar.
Kendi siyasi çıkarları adına dünyayı daha da 'sert bir siyasal zemin'e çekmeye çalışan tüm odaklar, son olaylarla birlikte, amaçlarını gerçekleştirebilecekleri en uygun ortama kavuşmuş oldular. Bu nedenle, Pax Americana'nın 'mahrem'ine yapılan saldırı, küresel nimetlerden yararlanamayan 'Doğu'nun, değil, Doğu'ya ait siyasal talepleri, baskı ve dayatmalarla sindirmeye çalışanların işine yaradı.
Temelde iki kesim, olan bitenin bir paranoyaya yataklık etmesinden rahatsızlık duyuyor. Liberal demokrasinin kazanımlarından geriye gidilmesini kesinlikle istemeyenler ve dünyanın güçlü savaş mekanizmalarının doğal hedefi haline gelmekten çekinen güçsüz halklar.
Birinciler için, dünya sisteminin 'güvenlik mi, demokrasi mi?' gibi ilkel bir soruya teslim olarak yeniden dizayn edilmesi, olabilecek en tehlikeli gelişme. Çünkü böyle bir 'sistem'in üreteceği siyasal kültür, dünyanın Fransız Devrimi ile elde ettiği kazanımları bile kaybetmesine yol açabilecek bir süreci 'tetikleyecektir.' Postmodernizmin ilkelliğe doğal bir biçimde temas eden tüm refleksleri gövde gösterisine soyunacaktır. Öte yandan güçsüz halklar ise, acımasız bir savaşın 'nesne'si haline gelmenin en acı sonuçlarıyla karşılaşacaklardır. Teröristlerin kimliklerinin, etnik kökenlerinin veya vatandaşlık bağlarının denk düşeceği ülke veya halkın dünyada göreceği muamelenin, 'küresel engizisyon'un işletilmesi olacağı açıktır çünkü.
İşte bu noktada, binlerce masum insanı ölüme götüren saldırıyı gerçekleştirenlerin kim olduklarının, hatta daha da önemlisi hangi odak tarafından yönlendirildiklerinin 'keşfedilmesi' ile 'icat edilmesi' arasındaki çizginin bu derece silikleşmesi karşısında teyakkuz durumuna geçmek gerekir. Aksi halde teröristlerin gerçek kimlikleri ve 'patron'ları bulunsa bile, saldırının Batılı insanların zihinlerinde yarattığı travmayı istismar ederek, kendi siyasi çıkarlarını tesis etmeye çalışacak odakların hakimiyetinin önüne geçilemez. Bunun gerçekleşmesi halinde ise, dünya 'küresel terörizm' ile bu terörizmle hemen hemen aynı metodlarla savaşan devletlerin mücadelesine sahne olacak. Böylece terörizm fiilen yenilse bile, 'siyasal olarak' zafer kazanacak, çünkü demokrasinin ve özgürlüğün ihmal edilebilir kategoriler olması sağlanmış olacak.
Olan biten karşısında Türkiye'de de dünyanın 'daha sert güvenlik politikalarına' teslim olma ihtimalini olumlu karşılayanlar var. Bunlar, iç siyaset alanını daraltmak ve yeniden dizayn etmek üzere yürürlüğe konulmuş olan sert politikaların haklılığının son olaylarla ortaya çıkmış olduğunu söylüyorlar. Bu ucuz akıl yürütmelerin, dünyada ne olup bittiğini anlayamayacak kadar sığ olduğu bir kere daha ortaya çıkıyor. Çünkü dünyada sertlik politikasının ortaya çıkmasının, henüz AB üyesi olmayan bir Türkiye'yi ne büyük bir 'cendere'ye sokacağını anlayamıyorlar.
Dünyanın sertlik politikalarına teslim olması, bütün dünya devletlerinde demokrasinin ve hukukun, ağır güvenlik politikalarına göre 'ayarlanması' demektir. Bundan kazançlı çıkacak olan ise ne liberal demokrasinin sembolü olan ülkeler, ne de dünyanın güçsüz hakları olacaktır. Bütün dünyanın 'İsrailleşmesi' gibi bir olgu ile karşı karşıyayız. Yeni kurulacak dünya düzeninin bir tür 'Küresel İsrailleşme' ile tanımlanması halinde, Aydınlama'nın tüm kazanımlarını berhava edecek bir düzlemde sabitlenecektir dünya siyaseti.
Terörizmle mücadele adı altında, demokrasiyi ve hukuku zedelemeyi devlet politikası haline getirmiş İsrail'e hakim zihniyetin, Yeni Dünya Düzeni'nin paradigması haline gelmemesi için 'düşmanı keşfetmek' ile 'düşmanı icat etmek' arasındaki çizginin çok kalın tutulması gerekiyor...