Oktay Sinanoğlu, 1935 yılında İtalya’nın Bari şehrinde doğdu. Aile, Başkonsolos Nüzhet Haşim Sinanoğlu’nun görevi nedeniyle bulundukları İtalya’dan İkinci Dünya Savaşı’nın patlak vermesi nedeniyle ayrılarak Ankara’ya döndü. Kendi imkanlarıyla İtalyancasını ilerleten ve Latinceyi de çeviri yapacak kadar öğrenip biri İtalyan edebiyatına dair olmak üzere altı kitap yazan Nüzhet Haşim Bey, henüz 43 yaşında kalp problemi nedeniyle vefat etti. 6 yaşında babasını kaybeden Oktay Sinanoğlu, kız kardeşi ve
Oktay Sinanoğlu, 1935 yılında İtalya’nın Bari şehrinde doğdu. Aile, Başkonsolos Nüzhet Haşim Sinanoğlu’nun görevi nedeniyle bulundukları İtalya’dan İkinci Dünya Savaşı’nın patlak vermesi nedeniyle ayrılarak Ankara’ya döndü. Kendi imkanlarıyla İtalyancasını ilerleten ve Latinceyi de çeviri yapacak kadar öğrenip biri İtalyan edebiyatına dair olmak üzere altı kitap yazan Nüzhet Haşim Bey, henüz 43 yaşında kalp problemi nedeniyle vefat etti. 6 yaşında babasını kaybeden Oktay Sinanoğlu, kız kardeşi ve annesiyle birlikte savaş döneminin zor günlerinde hayata tutundu.
‘Selçuklulardan beri Ankara’nın yerlisi’ olarak tanımladığı annesi Rüveyde Hanımın Basın Yayın Genel Müdürlüğü’nde çalışmaya başlaması maddi açıdan rahatlamalarını sağladı. Burslu olarak ilkokul birinci sınıftan girdiği (TED Ankara Koleji) Yenişehir Lisesi`nde parasız yatılı olarak ilköğrenimini tamamladı ve eğitim hayatı boyunca ‘sınıf birincisi’ oldu.
Sekizinci sınıfta görmeye başladığı kimya dersleri çok ilgisi çekti ve evin bodrum katındaki karanlık bir odayı laboratuvara dönüştürdü. Evdeki ufak çaplı patlamalar ve garip kokular sonrası annesinin “evi havaya uçuracaksın” uyarılarına aldırmadan kimya çalışmalarına devam ederken saz çalmayı öğrendi ve sürekli okuduğu kitapların yanında hikayeler yazmaya başladı.
Lisans eğitimi için yine burslu olarak Amerika’ya gitti, kendi tabiriyle ‘gönderildi’. Anılarında bu gidişinden şöyle bahsetmişti: “Giderken Türk bayrağı önünde ‘Gideceğim. Allah kısmet ederse orada söz sahibi olacağım. Ondan sonra gelip onlarla daha kuvvetli mücadele edeceğim’ diye yemin ettim ve yeminimi hiç unutmadım.”
Gidiş işlemleri uzun sürdüğü için Missouri Üniversitesi’ne gittiği gün vize sınavlarına denk gelen Oktay Sinanoğlu, dersin matematik olduğunu görünce tüm eğitimini Türkçe aldığı halde görevlinin ‘sen yeni geldin bu sınavdan muafsın’ uyarısına rağmen sınav kağıdı istedi ve yüz tam puan aldı. Aynı durum bir sonraki ders olan kimyada da yaşanınca Sinanoğlu’nun ifadesiyle ‘okul birbirine girdi’ ve bitirme sınavlarına girerek 3 yıl birden atladı. Yaz okulu sonrası geçiş yaptığı California Berkeley Kimya Mühendisliği Bölümü’nü 1956 yılında birincilikle bitirdi.
Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nden burs alarak kuantum fiziği çalışmaya ve master yapmaya başladı. 2 yıl süren eğitimi 8 ayda tamamladı ve Yüksek Kimya Mühendisi unvanına sahip oldu. 1957 yılında bilim dünyasının prestijli ödüllerinden Alfred Sloan Ödülünü aldı. Berkeley Üniversitesi’ne dönerek doktorasını teorik kimya alanında tamamladı. 1960 yılında Yale Üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak ders vermeye başladı. ‘Çoklu elektron teorisi’ olarak anılan teorisiyle Nobel ödüllü akademisyenlerin çözülemez dediği, 50 yıldır çözülememiş bir matematik kuramını çözerek 1963 yılında, 28 yaşında tam profesör unvanına layık görüldü. 21 Mayıs 1963 tarihli New York Times gazetesinde “28 yaşındaki kimyacı, Yale’de profesör oldu” başlığıyla bir haber yayınlandı. 20. yüzyılda Yale Üniversitesi’nde tam profesörlük unvanını alan en genç kişi olduğu açıklandı.
Yale Üniversitesi’nde fiziki kimya ve moleküler biyoloji alanında iki kürsü sahibi olan Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu, üniversitenin teorik kimya bölümünü kurdu. Almanya tarafından “Aleksander von Humboldt Bilim Ödülü”, Japonya tarafından “Uluslararası Seçkin Bilimci Ödülü”ne layık görüldü ve 1975 yılında çıkartılan özel bir kanunla “Cumhuriyet Profesörü” ilan edildi.
TÜBİTAK’ın ilk bilim ödülünü alan Sinanoğlu, Yale Üniversitesi’nde 37 yıl çalıştıktan sonra 1993 yılında emekli oldu ve Türkiye’ye döndü. ODTÜ başta olmak üzere birçok üniversiteden davet aldığı halde eğitim dili Türkçe olduğu için Yıldız Teknik Üniversitesini tercih ederek Fen-Edebiyat Kimya Bölümü’ne öğretim üyesi olarak atandı. 2002 yılında emekliye ayrıldı.
Bilim dünyasına 5 ayrı kuram kazandıran, Nobel ödülüne iki kez aday gösterilen, Amerika Bilim ve Sanat Akademisinin ilk ve tek Türk üyesi unvanına sahip olan Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu, 250’nin üzerinde uluslararası bilimsel yayına imza attı. Akademik kitaplarının yanında toplumda Türkçe bilinci oluşturmak için yazdığı kitaplarla da tanındı. Eğitim dilinin Türkçe olması gerektiğini savunan ve Türkçenin yabancı dillerin baskısı altında olduğunu belirten Sinanoğlu, katıldığı programlarda, seminer ve davetlerde bu konunun üzerinde durdu ve “Türkçe Giderse Türkiye Gider, Bye Bye Türkçe, Büyük Uyanış, Hedef Türkiye, Ne Yapmalı / Yeniden Diriliş ve Kurtuluş İçin” gibi toplumsal konularda kitaplar yazdı.
Dünyanın en saygın bilim adamlarından biriydi ve duruşunu “Hiçbir zaman para, şan, meslek hatta not peşinde koşmadım ama büyük bir iştiyakla ve merakla çalıştım” sözleriyle özetlemişti.
19 Nisan 2015 günü tedavi gördüğü Amerika’da vefat eden Oktay Sinanoğlu, Üsküdar Şakirin Camii’nde kılınan cenaze namazının ardından Karacaahmet Mezarlığı’na defnedildi.