NATO’nun Güvenli Bölge’ye vaziyet etmesine ilişkin teklif ilk Almanya Dışişleri Bakanı’ndan geldi ve Atlantik kurumunun ‘durumu’ bilindiğinden, Türkiye’de de müstehzi ifadelerle karşılandı...
Sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan, Washington ziyareti öncesi NATO’ya göndermelerde bulundu, hatta harareti bir basamak yükselterek, kuruluşun ruhunu oluşturan meşhur 5’inci maddeye atıf yaptı...
O zaman, bu NATO söylemlerinin Avrupa içindeki dengelerle ve/veya Rusya’nın Suriye-İran denklemindeki ‘hareketlerine’ ilişkin sinyaller olabileceği düşüncesi akıllara geldi...
Beyaz Saray’da iki lider NATO’yu dillerinden düşürmediler. Ve yine herkes biliyor ki, hem Ankara’nın hem Washington’un Avrupa, AB, NATO’dan şikayetleri var.
***
Bu Batı için o kadar “yeni” bir şey ki, ‘ne yaşadıklarını’ henüz anlamadıkları gibi, farklı bir halin yaşandığının dahi ayırdında değil gibiler.
Bu durum Türkiye’de dış politika eliti/entelektüelleri tarafından, ‘tek kutuplu/çok kutuplu dünya’ değişimi üzerinden okunuyor. Yani Soğuk Savaş’ın sona ermesinden sonra geride ABD kaldı. O da, ‘dünyanın patronu artık benim, ne istersem yaparım’ rehavetine kapıldı, gelgelelim, Çin ve Rusya’nın yükselişi ile çok kutuplu dünya düzenine geçiş yaşandı, işte niza da buradan çıktı...
Bu pek kabaca anlatım, aynı akademisyen, gazeteci, elit tarafından, işte o 75 yılda öğrenilmiş refleksin, Soğuk Savaş mirası şartlanmışlığın, “iki süper gücü birbirine karşı kullanma/aynı anda idare etme” koşullanmasına hızla döndürüldü...
***
Şu... Çok kutuplu dünyanın getirdiği vakum, Türkiye-ABD ilişkisini de savuruyor. Ankara durumun farkında ve ilişki için yeni form arıyor. ABD farkında değil ya da sindiremiyor. Türkiye iç siyasetinin aştığı süreçler ve bölgedeki kırılmalarla da birleşen kriz iyice büyüdüğünden, ABD o ‘eski güzel günleri’ Türkiye’ye dayatmaya çalışırken, Ankara bunun artık olmayacağını, “trenin raydan çıkmakta” olduğunu, işin tehlikeli noktalara sürüklendiğini sezdi.
Amerika’ya durumu anlatırken bir çıkış kapısı da yaratmaya, ilişki için “eskisinden farklı” bir format oluşturma çabasına yoğunlaştı.
Tek sabit bir daha eskisi gibi olmayacağıdır!
***
Berlin Duvarı’nın yıkılışının 30’uncu yılında bu durum gerçekten dramatiktir...
Bizim eksiğimiz, Türkiye’nin yüksek tecrübeye sahip olduğu “soğuk savaş” müktesebatı, yani Rusya ya da bir başka “düşman” üzerinden ABD’yi Türkiye’ye iyi davranmaya mahkum etmek, o düşmana karşı da ABD/NATO/AB’yi sopa olarak göstermek cinliğinden Ankara’nın ‘mümkün olduğunca’ uzakta durduğunu görmememizdir...
ABD ile de Rusya ile de iyi ilişkiler istiyoruz... Net.
Oval Ofis’te Cumhurbaşkanı’na yöneltilen, “Rusya mı size düşman ABD mi” mealindeki “basit” soru, durumu tam anlatıyor. ABD aklının nerede kaldığını, bizim ne kadar ilerlediğimizi gösteriyor.
Ancak...
Cumhurbaşkanı Erdoğan bu soruya en makul yanıtı verse de, Türkiye’nin klasının sorunun ve sahibinin üzerinde olduğunu suratlarına vursa da...
Başka bir yanıt daha var...
Evet, ABD ile de Rusya ile iyi ilişkiler istiyoruz.
Türkiye’nin bu örnekteki düsturu şudur; “çok yönlü bir savunma sistemi” kurmak!
Yani?
Her yöne!
Bu kadar basit.
Tren rayında. Ama yolunda değil...
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.