Katar-Doha’da yapılacak Astana toplantısının Türkiye-Rusya-İran arasına bir tazelik/ferahlık getireceği beklentisinin iyimser kaçacağı anlaşılıyor…
Dün Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, ‘İdlib, Hama, Humus ve tabii hedef Şam. Temennimiz, kazasız-belasız Suriye’deki bu yürüyüş devam etsin” ifadeleri de, Astana masasına yönelik ümitleri bir yandan söndürüyor bir yandan “pazarlık bedelini” yükseltiyor…
Gerginliği neredeyse elle tutacağız. Özellikle Tahran’ın gelişmeler karşısında ‘uhulet ve suhuletini’ kaybetmeye başladığı, yöneticiler ve uzantılarının ağızlarını bozduğu duyuluyor…
Ankara sakin. O kadar ki, son MGK toplantısının bildirisinden bir kelime olsun haber çıkarmak, ‘takla attırmakta’ uzman gazetecileri bile zorladı. Eh, sakiniyet hakimiyettir…
Görülüyor ki, Tahran kadar diline sahip olamama yoksa da, ağızdaki baklayı da büyütmüyorlar…
Hasılı, Astana masası ilginç olacak…
***
ABD, İngiltere ve İsrail’in resmi görünürlüklerinde profil düşüklüğü devam ediyor. Esad da öyle. Sahadaki gelişmeler Şam’ın varlığına yönelik açık tehdit olarak yükselirken, hatta, “Zelenski’yle birlikte Londra’da otururlar artık” dokundurmaları yapılırken Esad, ‘evde tek başına’ havası veriyor…
İngiltere ve ABD’ye dönersek…
HTŞ’nin yanında/arkasında nasıl pozisyon aldıklarına yönelik etüdler bedenlenmiş bir fotoğraf sunmuyor ama ipuçları arasında en ilgimi çeken şu; ABD’nin eski Suriye Büyükelçisi Robert Ford, HTŞ’nin değiştiğini söylüyor; “Artık eskisi gibi değil”!..
Ford’un HTŞ’yi terör listesine aldıran diplomat olduğu hatırlandığında, örgüte yönelik yeni ‘makyaj’ için de onun seçilmesi normal. Doğrusu HTŞ’nin açıklama ve tavırları da buna çalışılmış gibi; “Esad’dan başkasıyla sorunumuz yok, uluslarası cihad çağrımız yok” türünden açıklamalar ya da Halep’te yıkılan yılbaşı ağaçlarını başta dikme, vb gibi…
Oysa tablo daha değişecek…
***
Bir kere pasif durumdaki Trump gerçeği sahne alacak ve İsrail-Filistin-Suriye özeline inmiş görünen Ortadoğu daha geniş bir “zorlu tercihler” alanına yayılacak…
Bir ucu Güney Kıbrıs diğeri Körfez arasında kalan, tavanı Rusya-Karadeniz-Ukrayna-Gürcistan, tabanı Yemen-Mısır-Kuzey Afrika olan çerçeve-ki, haylidir “Doğu-Batı cephesidir”-hesaplaşmada ikinci perdeye geçecek…
Bu sahne, çok kutuplu dünyanın ağırlığını herkes gibi Türkiye’nin de önüne getirecek. İran orada başka rolde olacak. İsrail başka bir rolde olacak. Körfez ülkeleri “arada-derede” sıkışmışlıklarından kurtulacak. Gürcistan, Ermenistan, Türki cumhuriyetler, Pakistan hep ayrı ayrı işlevler kazanacak…
O zıtlık değildir. O varyasyondur, renktir. Ve o varyantta daha sağlam taraflar olabilir”!
Nedir bu zıtlık? Nedir daha sağlam taraf? Son dönem gelişmeler içinde Ankara ve Bakü’nün zıt görünen varyantı (!), Ermenistan’la savaş döneminde şartların köpüğü içine saklanan ama Gazze’de daha sık dillendirilen İsrail’le ilişkiler olsa gerek…
Kardeş Azerbaycan’ın Ermenistan’la mücadelesinde İsrail’le ilişkileri avantaj üretirken, Türkiye’nin İran’la ilişkisinde, Suriye’deki pozisyonunda renk, Trump dönemi Ortadoğu’sunda koz olur tahliline dayanıyor herhalde?
O bu kadar anlatamamış ama şunu söyleyeyim, hiç Ortaylı konuşması değil bu. “Biri söylemiş” hissiyatı uyandırıyor.
Fakat asıl konu, yeni sahneye geçilirken bu tür gıllıgışlı olasılıkların ‘kurtuluş’ olarak sunulmasıdır!
Büyük Ortadoğu’nun değil, Avrupa-Asya çizgisinin, Akdeniz’in, Batı Asya’nın, Güney Kore’de görülen çarpıcı komplikasyonda izlendiği gibi Pasifik hattının bu türden ayak oyunlarına elverir hale gelmesidir.
Stratejik plakalar jeopolitik kaymalarını tamamlamadı. Yeni başlıyor. Türkiye buna göre düşün dünyasını zenginleştirmeli. Suriye’deki gelişmelerin çıktıları parlak olacak inşallah ama küresel ölçeklerde de hakkının verilmesi gerekiyor…
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.