‘Yeni komşular’ zamanı...

04:007/12/2024, Cumartesi
G: 7/12/2024, Cumartesi
Nedret Ersanel

Katar-Doha’da yapılacak Astana toplantısının Türkiye-Rusya-İran arasına bir tazelik/ferahlık getireceği beklentisinin iyimser kaçacağı anlaşılıyor… Dün Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, ‘İdlib, Hama, Humus ve tabii hedef Şam. Temennimiz, kazasız-belasız Suriye’deki bu yürüyüş devam etsin” ifadeleri de, Astana masasına yönelik ümitleri bir yandan söndürüyor bir yandan “pazarlık bedelini” yükseltiyor… Gerginliği neredeyse elle tutacağız. Özellikle Tahran’ın gelişmeler karşısında ‘uhulet ve suhuletini’ kaybetmeye

Katar-Doha’da yapılacak Astana toplantısının Türkiye-Rusya-İran arasına bir tazelik/ferahlık getireceği beklentisinin iyimser kaçacağı anlaşılıyor…

Dün Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, ‘İdlib, Hama, Humus ve tabii hedef Şam. Temennimiz, kazasız-belasız Suriye’deki bu yürüyüş devam etsin” ifadeleri de, Astana masasına yönelik ümitleri bir yandan söndürüyor bir yandan “pazarlık bedelini” yükseltiyor…

Gerginliği neredeyse elle tutacağız. Özellikle Tahran’ın gelişmeler karşısında ‘uhulet ve suhuletini’ kaybetmeye başladığı, yöneticiler ve uzantılarının ağızlarını bozduğu duyuluyor…

Ankara sakin. O kadar ki, son MGK toplantısının bildirisinden bir kelime olsun haber çıkarmak, ‘takla attırmakta’ uzman gazetecileri bile zorladı. Eh, sakiniyet hakimiyettir…

Moskova, İran’a kıyasla daha soğukkanlı. Dışişleri Bakanı Lavrov’a Suriye sorulduğunda şu cümleleri kurdu; “Yakından takip ediyoruz. Bu karmaşık bir oyun. Pek çok aktör işin içinde. Bu hafta için planladığımız görüşmenin durumun istikrara kavuşmasına yardımcı olacağını umuyorum. İdlib bölgesindeki anlaşmaların sıkı bir şekilde uygulanmasına geri dönme ihtiyacını tartışacağız. Çünkü
İdlib çatışmasızlık bölgesi, teröristlerin Halep’i ele geçirmek için harekete geçtiği yerdi”…

Görülüyor ki, Tahran kadar diline sahip olamama yoksa da, ağızdaki baklayı da büyütmüyorlar…

Lavrov’un şu sözleri de öyle; “(HTŞ’yi kimin finanse ettiği ya da yönlendirdiği) konusunda bazı bilgilerimiz var. Kamuya açık bilgilere göre
Amerikalılar, İngilizler ve bazı diğerleri
bu grupları destekliyor. Bazı kişiler ise, İsrail’in durumu daha da kötüleştirmeye çalıştığını, böylece dikkatlerin Gazze’den başka yere çevrileceğini söylüyor”…

Hasılı, Astana masası ilginç olacak…

***

ABD, İngiltere ve İsrail’in resmi görünürlüklerinde profil düşüklüğü devam ediyor. Esad da öyle. Sahadaki gelişmeler Şam’ın varlığına yönelik açık tehdit olarak yükselirken, hatta, “Zelenski’yle birlikte Londra’da otururlar artık” dokundurmaları yapılırken Esad, ‘evde tek başına’ havası veriyor…

Türkiye’nin davetine, “önce askerlerini çek” vurdum-duymazlığıyla yanıt veren Esad, şimdiki durumun, “buyur sen çek görelim” olduğunun elbette farkında.
İlk günden apar-topar Moskova’ya uçtuğu anımsanırsa, işin varacağı yer konusunda da bilinci yerinde…

İngiltere ve ABD’ye dönersek…

HTŞ’nin yanında/arkasında nasıl pozisyon aldıklarına yönelik etüdler bedenlenmiş bir fotoğraf sunmuyor ama ipuçları arasında en ilgimi çeken şu; ABD’nin eski Suriye Büyükelçisi Robert Ford, HTŞ’nin değiştiğini söylüyor; “Artık eskisi gibi değil”!..

Ford’un HTŞ’yi terör listesine aldıran diplomat olduğu hatırlandığında, örgüte yönelik yeni ‘makyaj’ için de onun seçilmesi normal. Doğrusu HTŞ’nin açıklama ve tavırları da buna çalışılmış gibi; “Esad’dan başkasıyla sorunumuz yok, uluslarası cihad çağrımız yok” türünden açıklamalar ya da Halep’te yıkılan yılbaşı ağaçlarını başta dikme, vb gibi…

On gündür yaptığımız şu aslında;
bir örgütün tek adımıyla bölgesel dengeler ve çok sayıda ülkenin hesapları bu denli değiştiği/sarsıldığı için “arkasında kim var” sorusunu tartışıyoruz…

Oysa tablo daha değişecek…

***

Bir kere pasif durumdaki Trump gerçeği sahne alacak ve İsrail-Filistin-Suriye özeline inmiş görünen Ortadoğu daha geniş bir “zorlu tercihler” alanına yayılacak…

Bir ucu Güney Kıbrıs diğeri Körfez arasında kalan, tavanı Rusya-Karadeniz-Ukrayna-Gürcistan, tabanı Yemen-Mısır-Kuzey Afrika olan çerçeve-ki, haylidir “Doğu-Batı cephesidir”-hesaplaşmada ikinci perdeye geçecek…

Asıl o zaman, “Türkiye, Suriye’de hangi oyuncularla beraber” sorusu ilkel kalacak, Ankara’nın hem İran ve hem terör koridorundan öznel ve haklı rahatsızlığından kaynaklanan adımları yerini bulacak, umarız
ABD’li terör alanlarını da bitirerek
yine özgün repliklerini okuyacak…

Bu sahne, çok kutuplu dünyanın ağırlığını herkes gibi Türkiye’nin de önüne getirecek. İran orada başka rolde olacak. İsrail başka bir rolde olacak. Körfez ülkeleri “arada-derede” sıkışmışlıklarından kurtulacak. Gürcistan, Ermenistan, Türki cumhuriyetler, Pakistan hep ayrı ayrı işlevler kazanacak…

‘Kontr-alıntı’ yapayım. Kısa süre önce İlber Ortaylı bir röportajda şu paragrafı kuruverdi; “Sınırlarımızı medeniyetimizi nasıl koruyacağız? Ve bizimle bağı olan dünyadaki yerleri ne şekilde etrafımızda tutacağız? Bugünkü
Türkiye’nin iki tane dışişleri bakanlığı var. Bunların biri Bakü’de. Ve bu Bakü’deki dışişleri bakanlığı her zaman bizim gibi hareket etmez!

O zıtlık değildir. O varyasyondur, renktir. Ve o varyantta daha sağlam taraflar olabilir”!

Nedir bu zıtlık? Nedir daha sağlam taraf? Son dönem gelişmeler içinde Ankara ve Bakü’nün zıt görünen varyantı (!), Ermenistan’la savaş döneminde şartların köpüğü içine saklanan ama Gazze’de daha sık dillendirilen İsrail’le ilişkiler olsa gerek…

Kardeş Azerbaycan’ın Ermenistan’la mücadelesinde İsrail’le ilişkileri avantaj üretirken, Türkiye’nin İran’la ilişkisinde, Suriye’deki pozisyonunda renk, Trump dönemi Ortadoğu’sunda koz olur tahliline dayanıyor herhalde?

O bu kadar anlatamamış ama şunu söyleyeyim, hiç Ortaylı konuşması değil bu. “Biri söylemiş” hissiyatı uyandırıyor.

Fakat asıl konu, yeni sahneye geçilirken bu tür gıllıgışlı olasılıkların ‘kurtuluş’ olarak sunulmasıdır!

Büyük Ortadoğu’nun değil, Avrupa-Asya çizgisinin, Akdeniz’in, Batı Asya’nın, Güney Kore’de görülen çarpıcı komplikasyonda izlendiği gibi Pasifik hattının bu türden ayak oyunlarına elverir hale gelmesidir.

Stratejik plakalar jeopolitik kaymalarını tamamlamadı. Yeni başlıyor. Türkiye buna göre düşün dünyasını zenginleştirmeli. Suriye’deki gelişmelerin çıktıları parlak olacak inşallah ama küresel ölçeklerde de hakkının verilmesi gerekiyor…

#Suriye
#Türkiye
#Nedret Ersanel