Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 10 yılı çoktan aşan ağır küskünlüğün ardından Şam’a samimiyetle kucaklaşmayı teklif eden normalleşme çağrısıyla, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin haftalardır tartışılan ‘açılımlarının’ iki ortak özelliği vardı…
Bir, sıra dışılığı; muhataplarını da dışarıdan bakanları da şok etti, bir tür ‘donma’, ardından ‘paniğe’ sürükledi. İki, her ikisi de sürecin ancak zamanla ulaşabileceği en tepe/üst noktaya bir defada ulaştılar, kimsenin söyleyecek şeyi kalmadı…
Aynı zamanda ‘doyma noktalarıydı’.
Suriye’de yaşanan da tam budur…
Öyle ki, bu satırların yazıldığı 8’inci günde bile İran-Şam ekseninin toparlanamadığı, el yordamıyla derlenmeye çalıştığı gözlemleniyor…
İster doğudan ister batıdan adı geçen ülkelerin, aleni veya zımnî kabulleri bu operasyonda Türkiye’nin etkisi olduğu yönünde…
Ankara “bu aşamada sebebin bir dış güçte aranmaması gerektiğini” kayda geçirdi; bizzat Dışişleri Bakanı Fidan, “Türkiye’nin dahli yok” çizgisini çekmiş bulunuyor. “Dış güç aramayın”ın içine başka ülkeler dahil olmakla beraber, bu arayışa yoğunlaşmak, “Suriye meselesinden” kaçmak anlamına geliyor…
Zap’ta son kilidin atılmasından Lübnan-İsrail ateşkes anlaşmasına, Rusya’nın bölgeye ağırlığını verecek/aktaracak imkânlardan yoksun bulunmasından, Irak’ın ‘kapıları’ kapatmasına, Ukrayna savaşı ve Trump’ın iktidara oturuşuna gerim sayım konjonktüründe gerçekleşti bu harekât…
Yani, akıl kiminse.. Parlıyor!
Süreç, tali ya da kısa vadeli çıktıları özelinde ABD ve İsrail’in-örneğin İran’ın Suriye ve Irak’taki varlığını darladığından-menfaatlerine uygun düşebilir. Bizim derdimiz, önceliğimiz bu mu? ‘Kimin işine yarar’ sorusu ‘katil uşak’ basitliğinde cevaplanıyor. Muhaliflerin ilerleyişi bize konjonktür üretiyor diye saçma-sapan bir bagajı yüklenecek değiliz…
Trump’ın Beyaz Saray’a oturması ile birlikte, bölgeden Amerikan varlığının çekileceğine yönelik kestirme/kabul -bu da elbette tartışılabilir- bölgede yaşanan hercümercin izahı için kullanılabilir…
Dünyadaki birçok ülke gibi Türkiye de, ABD yeni yönetiminin -Trump ilk dönem politika ve söylemlerine de bakarak- bölgede değişikliğe gidebileceğine dair hazırlıklar yapıyor. Ankara’nın, Irak ve Suriye özelindeki pozisyonunu bu bağlamda yenilemesi doğal…
Ama ‘davetiye’nin şekli artık değişti!)
Pazartesi günü İran Dışişleri Bakanı Arakçi ile Dışişleri Bakanımız Fidan’ın basın toplantısında Tahran tarafının, birden çok defa ve abanarak, “
ABD ve İsrail’in oyunu bu”
vurgusu, ülkesinin düşman tarifinin parçası olarak algılanabilir ama “Türkiye’nin eli var bu işte” algısını derinleştiriyor. Flu ilinti kuruyor.
Dipnot olarak bir diğer süper gücün, Çin’in de hareketlendiğini söyleyelim; Dışişleri Bakan Yardımcısı Tahran’a geldi. Bakanlık sözcüsü Şam’ı desteklediklerini açıkladı ve Şam büyükelçisi de teyit etti.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.