‘Suriye operasyonu’nun arkasında kim var?

04:004/12/2024, Çarşamba
G: 4/12/2024, Çarşamba
Nedret Ersanel

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 10 yılı çoktan aşan ağır küskünlüğün ardından Şam’a samimiyetle kucaklaşmayı teklif eden normalleşme çağrısıyla, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin haftalardır tartışılan ‘açılımlarının’ iki ortak özelliği vardı… Bir, sıra dışılığı; muhataplarını da dışarıdan bakanları da şok etti, bir tür ‘donma’, ardından ‘paniğe’ sürükledi. İki, her ikisi de sürecin ancak zamanla ulaşabileceği en tepe/üst noktaya bir defada ulaştılar, kimsenin söyleyecek şeyi kalmadı… Aynı zamanda ‘doyma

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 10 yılı çoktan aşan ağır küskünlüğün ardından Şam’a samimiyetle kucaklaşmayı teklif eden normalleşme çağrısıyla, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin haftalardır tartışılan ‘açılımlarının’ iki ortak özelliği vardı…

Bir, sıra dışılığı; muhataplarını da dışarıdan bakanları da şok etti, bir tür ‘donma’, ardından ‘paniğe’ sürükledi. İki, her ikisi de sürecin ancak zamanla ulaşabileceği en tepe/üst noktaya bir defada ulaştılar, kimsenin söyleyecek şeyi kalmadı…

Aynı zamanda ‘doyma noktalarıydı’.

Suriye’de yaşanan da tam budur…

“Üç” diyerek devam etsek, Suriye-Halep krizinin; İran, Şam, PKK/YPG/PJAK’ta gerçek şaşkınlık, Batı ağzıyla,
‘sudden death/ani ölüm’
anı yarattığını yazmak gerekiyor. En çok da Tahran’da. (Rusya’yı sonra konuşalım; ‘haberdarlığı’ ayrı bahistir.)

Öyle ki, bu satırların yazıldığı 8’inci günde bile İran-Şam ekseninin toparlanamadığı, el yordamıyla derlenmeye çalıştığı gözlemleniyor…

Şaşıran ama paniğe kapılmayan
ülkeleri de yazmalıyız; ABD, İsrail, İngiltere, Irak. Mesela Londra’nın, Suriye sürprizinin bilgisine sahip olup-olmadığına bakılabilir ama ilk iki maddeyi takiben akışı fark ettiği söylenebilir; nitekim, kısa süre önce ülkesinde terör örgütü PKK’ya yönelik operasyonlar yapmasını karine sayabiliriz…

KUSURSUZ ZAMANLAMA…

İster doğudan ister batıdan adı geçen ülkelerin, aleni veya zımnî kabulleri bu operasyonda Türkiye’nin etkisi olduğu yönünde…

Ankara “bu aşamada sebebin bir dış güçte aranmaması gerektiğini” kayda geçirdi; bizzat Dışişleri Bakanı Fidan, “Türkiye’nin dahli yok” çizgisini çekmiş bulunuyor. “Dış güç aramayın”ın içine başka ülkeler dahil olmakla beraber, bu arayışa yoğunlaşmak, “Suriye meselesinden” kaçmak anlamına geliyor…

Bu yüzden münhasıran yöneten/yönlendiren bir akla atıf yapmadan,
gelişen operasyonun neredeyse kusursuz zamanlama/planın sonucu olduğunu teslim gerekiyor…

Zap’ta son kilidin atılmasından Lübnan-İsrail ateşkes anlaşmasına, Rusya’nın bölgeye ağırlığını verecek/aktaracak imkânlardan yoksun bulunmasından, Irak’ın ‘kapıları’ kapatmasına, Ukrayna savaşı ve Trump’ın iktidara oturuşuna gerim sayım konjonktüründe gerçekleşti bu harekât…

Yani, akıl kiminse.. Parlıyor!


İSRAİL VE AMERİKA’YLA BİRLİKTE Mİ?
Gelişmelerin ardında Ankara’yı görenler sadece bölge ve dışındaki aktörler değil.
İçeride de bir kesim
yaşananları Türkiye mahreçli görüyor. ‘Endişeliyiz, kaygılıyız’la zırhlıyorlar ama
çirkinleştikleri/çamurlaştıkları yer, Türkiye’nin bu işleri Washington ve Tel Aviv’le ortak/anlaşarak
yürüttüğü ithamlarında/iftiralarında bulunmaları. Bu suçlamalar, İsrail’in, ABD’nin, İran’ın açıklamalarında da kasıtlı olarak ihsas ediliyor…
Oysa
Türkiye’nin yaşanan süreçten beklentisi ve katkısı sadece, “terörün güney sınırları bölgesinden ‘tamamen’ kazınması”yla ilgili
. Tel Rifat-Münbiç’in birleştirilmesine yönelik terör adımının tepelenmesinde ancak fiilen görülme nedeni bu.

Süreç, tali ya da kısa vadeli çıktıları özelinde ABD ve İsrail’in-örneğin İran’ın Suriye ve Irak’taki varlığını darladığından-menfaatlerine uygun düşebilir. Bizim derdimiz, önceliğimiz bu mu? ‘Kimin işine yarar’ sorusu ‘katil uşak’ basitliğinde cevaplanıyor. Muhaliflerin ilerleyişi bize konjonktür üretiyor diye saçma-sapan bir bagajı yüklenecek değiliz…

Türkiye’nin asıl/ana amacı,
PKK/YPG/PJAK’ın kurutulması, örgüte destek verenlerin de oyundan düşmesi
. Bu hedef ABD ve/veya İsrail’le işbirliğine nasıl yontulabilir?
Ama şu söylenebilir; ‘HTŞ’nin aktif hale gelmesinden Türkiye’nin haberi yoktu’ demek de aşırıdır. Ağzımızda gevelemeyelim;
Ankara fark etti, karışmadı
. Budur. Tersi halde, ‘uyuyor musunuz’ derler adama…

TRUMP’A HAZIRLIK!..

Trump’ın Beyaz Saray’a oturması ile birlikte, bölgeden Amerikan varlığının çekileceğine yönelik kestirme/kabul -bu da elbette tartışılabilir- bölgede yaşanan hercümercin izahı için kullanılabilir…

Dünyadaki birçok ülke gibi Türkiye de, ABD yeni yönetiminin -Trump ilk dönem politika ve söylemlerine de bakarak- bölgede değişikliğe gidebileceğine dair hazırlıklar yapıyor. Ankara’nın, Irak ve Suriye özelindeki pozisyonunu bu bağlamda yenilemesi doğal…

Türkiye’nin, Rusya ve İran’dan şikayetleri olduğu da sır değil.
Suriye’yle normalleşme yönünde çıkışlara rağmen Moskova ve daha çok Tahran’ın ayak sürümesi, Şam’ın uzatılan eli geri çevirme duyarsızlığı, Astana’nın işlevsizleşmesi, Türkiye’nin sürekli ikaz, sitem ve davetlerinin karşılıksız kalması şikayet listesini taşırıyor. (Bu arada ‘normalleşme’ daveti düşmüş değil.

Ama ‘davetiye’nin şekli artık değişti!)


İRAN VE ŞAM’A “DEMO” GÖSTERİLDİ!

Pazartesi günü İran Dışişleri Bakanı Arakçi ile Dışişleri Bakanımız Fidan’ın basın toplantısında Tahran tarafının, birden çok defa ve abanarak, “

ABD ve İsrail’in oyunu bu”

vurgusu, ülkesinin düşman tarifinin parçası olarak algılanabilir ama “Türkiye’nin eli var bu işte” algısını derinleştiriyor. Flu ilinti kuruyor.

Öte yandan, Sayın Fidan, “PKK/YPG” vurgusuna “PJAK”ı özellikle ilave ederken, Arakçi ismen ağzına almadı ama “tekfirci terör örgütleri ve diğer örgütler” diyerek zımnen PKK’yı kattı. “Tümüyle tasfiye” ifadesine katkı verdi. Türkiye’nin, “artık zaman kaybetmek istemiyoruz” cümlesi de, İran’ın dikkate alması gereken bir durumdur.
Halep coğrafyasında yaşadığını, Suriye-Irak haritasında hatta kendi topraklarında yaşayabileceğini düşünmeli İran. Şam da aynı riski hissetti.
‘Demo’ odur.

Dipnot olarak bir diğer süper gücün, Çin’in de hareketlendiğini söyleyelim; Dışişleri Bakan Yardımcısı Tahran’a geldi. Bakanlık sözcüsü Şam’ı desteklediklerini açıkladı ve Şam büyükelçisi de teyit etti.

#Suriye
#Halep
#Tel Rıfat
#operasyon
#Donald Trump
#ABD
#Türkiye