Şam’ın düşmesiyle birlikte, ‘çok kutupluluğun’ Büyük Ortadoğu’daki çekişmeli tüm alanları
hale geldi. ‘Canını alsan yine vermez’ denilen Suriye’deki Rus üsleri bile, İran’ın ‘kendisi’ bile…
Suriye vakasının zaman geçtikçe tartışılacak asıl mirası küresel boyuttur…
Bölgesel güçler dengesinde sarsıntılar ve değişimler yaşanacak. Uzun vadede, Suriye ufak parça kalacak, Ortadoğu, Batı Asya hatta Güney Asya’da, Trump’ın koltuğa ısınmasıyla da etki/hızı şiddetlenecektir…
Gelişen durumun fotoğraflarından biri de,
Türkiye’nin askeri, istihbari, siyasi ağırlığı ve varlığının hızla ve hacimli büyümesidir!
Bunun da iyi yönetilmesi gerekiyor…
Ancak şu an ‘alt planlar’ çalışıyor ve herkesin konsantrasyonu da orada…
‘Şam operasyonu’ her şeyden evvel Türk işidir ve
. Aksi de düşünülemez, zaten çalışmazdı.
Ankara dışlanarak girişilseydi ‘çalıştırılmazdı’ da.
Türkiye’nin kazandığı şuradan da anlaşılabilir, ‘kaybedenler kimler’ diye sorulduğunda bir nefeste sayılırken, ‘kazananlar kimler’ diye sorulduğunda ‘Türkiye’ denemiyorsa ya da tıknefes, ‘Türkiye bazı avantajlar elde etti’ diye zorlanılıyorsa, içiniz rahat olsun…
İlaveten; Ortadoğu’da bir ülkenin kuzeyinden güneyine birkaç gün içinde yırtılarak -kayda değer direnişle de karşılaşılmadan- iktidarının devrilmesi hem sıra dışıdır hem Ortadoğu tarihinde sık hatta ‘hiç’ rastlanan bir durum değildir. Haliyle
modellenmeli. Bu önemli ihtiyaçtır çünkü
bu işin devamını/sonunu kestirmede kılavuzluk edecektir.
Kısaltalım; Türkiye’nin yalnız olmadığı hissediliyor.
Diğer taraftan, Ankara’nın
yaptığı hamle, nasıl bazı ülkelerin işine gelmediyse, çıkarlarını zedelediyse, bazı ülkelerin de -adlı adınca yazalım- İsrail ve ABD’nin işine geldi. Ama bu
‘birlikte’ demek değil; sonuçlarından hatta komplikasyonlarından biri.
Bu yüzden, kısa vadeli -iki haftalık- sonuçlara bakarak, ‘Türkiye, bu işi İsrail’le, Amerika’ya birlikte yaptı’nın üzerinde tepinmek hem gerçek değil, hem haksızlık hem ‘Esad’ın gidişine, Suriye halkının kurtuluşuna vahlanmak’ anlamına gelir…
Nitekim
’in Suriye’deki ilerleyişi ve terörist PKK/YPG’nin operasyondan korunmasına yönelik farklı ülkelerden çıkışlar Türkiye’nin önümüzdeki dönemde uğraşması gereken sorunlar olarak ortaya çıkıyor…
Böylesi bir müdahale yaptığınızda önünüzdeki yol/menzil açılır ve genişler. Size alan açılır ama karşı yönden gelen trafik de artar!
Türkiye’nin birinci önceliği olan terör örgütünün yok edilmesi sürecinde bu adım şimdiden somut kazanımlar yarattı mı, yarattı. Tel Rıfat ve Fırat Nehri’nin batısındaki en büyük terör yuvası Menbiç temizlendi. Koridor bir çökertildi. Şimdi Rakka ve hatta Deyrizor’un isimleri geçiyor. İnşallah. Çünkü ‘
’ gerekiyor…
Şunu da çözmek gerekiyor; İran ve Rusya kaybetti ve sadece Suriye’de değil bölgede nüfuzları yaralandı ama Türkiye açısından,
ABD de bu ‘sizi de dışarı alalım’ davetinin muhatabıdır!
Trump’ın bunu anlayacağı umulur!
Biden ve müstakbel Trump yönetiminin bölge politikalarına bakarken, önemli bir mayın alanı, Amerikan iç politikasıdır! Biden’ın, açılışta betimlediğimiz coğrafyada Trump yönetiminin
dört yıl boyunca uğraşmak zorunda kalacağı tuzaklar kurarak ayrılmak istediğini
görelim. Biden yönetiminin bugün Suriye için kurduğu cümlelerin tamamını görmezden gelebiliriz. Hele, ‘Türkiye ile birlikte çalışacağız’ türünden zırvalıklıkları çöpe atabilirsiniz. Ankara’nın Biden’a ihtiyacı yok!..
İki, İsrail’in Suriye’deki askeri operasyonlarının boyu da ölçülmeli. Şimdilik, ne olacağı tam belli olmayan yeni Suriye yönetimine yönelik önlemler diye çerçeveleniyor. Birçok uzman da İsrail’in durmayacağını söylüyor. Bu da kıymet verilmesi gereken, hele PKK/YPG ile işbirliği bağlamında iyi tartılması gereken temkin noktalarından biridir. Ama öte taraftan, bu operasyonda önemli rolü olduğu anlaşılan
’nin, İsrail’in Golan dâhil varlığını artırma adımlarına karşı çıktığını görelim.
Türkiye’ye fiziken yaklaşmanın ‘Gazze’ye benzemeyeceği’ ifadesini anımsayalım.
“Alt planlardayız” ve bunlar zamanla değişebilir. Küresel bağlam ve bölgesel izdüşümlerinde ortaya çıkan yeni konjonktürler “esas” olduğuna göre, potansiyel risk ve faydaların hepsi “şimdilik” kaydıyladır…
“Türkiye’nin askeri, istihbari, siyasi ağırlığı ve varlığının hızla ve hacimli büyümesidir” demiştik... Şimdiden rahatsızlıklar başladı…
Batı bunu -en azından Suriye’de- destekliyor. Muhalefet ise -hem iç hem dış- Türkiye’nin sınırları dışındaki varlığının “kalıcı” hale gelebileceğini, hatta ilhak ve çirkin bir ifadeyle “istilaya” dönüşebileceğini bağırıyor. Ankara’nın tekrar tekrar dillendirdiği “çakıl taşında bile gözümüz yok” açıklamaları bunun içindir…
Bu iddiaların bir kısmı “yenilginin acısı” ile ilgidir. Bir kısmı ise değişen bölgesel ve küresel konjonktürün Ankara’nın ağırlığına gerçekten ihtiyaç doğurabileceği okumasıyla bağlantılıdır…
“Buna sonra bakalım” demek en iyisi olacaktır ama Suriye’nin bölünmesi yadsınamaz ihtimallerden biri olarak duruyor…
“Surgical Strike”, cerrahi vuruş
anlamına gelen bir Amerikan askerî terimidir. İlk Irak savaşında kullanıldı…
Türkiye’nin geçtiğimiz 13 günde geliştirdiği pratik bunun birkaç üst modelidir. Bir yönüyle “önleyicidir”. Bir yönüyle alan açıcıdır ve ama asıl ‘jeopolitik değiştiricidir”…
Hem aktörlerin fazlalığı hem kesişen ve birleşen çıkarların çokluğu, önümüzde pek uzun, çok katmanlı, çok riskli bir yolun yürünmesini getiriyor. “Temkin” bir numaralı düstur olmalı. Ama “atalet” de getirmemeli. Planı yapıyor, aklı kuruyor, postalı basıyorsanız, devamını da tüm olasılıklara göre hesaplıyorsunuz demektir.