‘Savaş kışkırtıcıları-barış kışkırtıcıları’...

04:0020/01/2018, Cumartesi
G: 18/09/2019, Çarşamba
Nedret Ersanel

MGK toplantısının ardından gerçekleşen Bakanlar Kurulu kararlarını paylaşan hükümet sözcüsü, Türkiye’de uzun yıllardır duyulmamış ‘ilan’ı paylaştı: “Türkiye sınır güvenliği bakımındantarihinin en kritik döneminden geçmektedir. Türkiye’nin bekası içinbüyük riskleralınacaktır”...Bu cümleleri kendinize tekrarladığınızda, biraz da konuya vakıfsanız, “büyük riskler”in terkibi üzerine tek sonuca varırsınız; Amerika Birleşik Devletleri ve Rusya Federasyonu!İki süper güç aynı anda...Türkiye uzun zamandır

MGK toplantısının ardından gerçekleşen Bakanlar Kurulu kararlarını paylaşan hükümet sözcüsü, Türkiye’de uzun yıllardır duyulmamış ‘ilan’ı paylaştı: “Türkiye sınır güvenliği bakımından
tarihinin en kritik dönemi
nden geçmektedir. Türkiye’nin bekası için
büyük riskler
alınacaktır”...

Bu cümleleri kendinize tekrarladığınızda, biraz da konuya vakıfsanız, “büyük riskler”in terkibi üzerine tek sonuca varırsınız; Amerika Birleşik Devletleri ve Rusya Federasyonu!
İki süper güç aynı anda
...

Türkiye uzun zamandır iki süper güçle sınırı olan, iklimi her ikisiyle de-günlük-tehdit üretmeye elverişli mümbit bir jeo-politik yaşıyor ama aynı güçler PKK ve bölgedeki kuyrukları ile DAEŞ vb., örgütlerle de organizeler...

Ve bu güçlerden en az birisi, İsrail gibi bir ülkeye boğazından bağlı biçimde “kapıdan içeri” girmeye çalışıyor. “Sınır güvenliği bakımından” odur.

Hiç şüphesiz, TSK ve MİT de bu “ulusal güvenlik” sorununa ilişkin her gün sayfalarca kaygıyı, devletin en yetkili kişi/kurumlarına iletiyorlar...

İnce elenip-sık dokunan tüm hesaplar gösteriyor ki-eğer bölgeyi piksel boyutunda dengelere ayırmayı asal sayanları terslemeyi öğrenmişseniz-Türkiye’yi son bir hesaplaşmaya mecbur bırakıyorlar. Elbette son 60-70 yılda edindikleri alışkanlıkları onlara, “
Türkiye buna asla cesaret edemez
”i söylediğinden, ateşle oynadıkları halde acıyı hissetmiyorlar...
ABD: “SİZİ UYARIYORUZ”...

Türkiye-Rusya ilişkileri ABD’ye kıyasla elbette iyi. Ama onların da beklentileri var. Washington, Ruslar’ın Afrin kapısını Ankara’ya açmayacağını düşünmüştü. Ancak Perşembe günü Rus ve Türk askeri/istihbari temaslarındaki gelişmelerin boyutunu ilk onlar fark etti ve aynı gece Afrin için, “Türkiye’yi böyle bir adım atmamaya çağırıyoruz” açıklamasını yaptı. Bu uyarıdır.

Ve bu “ikaz” gelene kadar, Türkiye’de Afrin’e yönelik en popüler ve akla yakın analiz neydi biliyor musunuz?..

Afrin’in ABD’yi çok ilgilendirmediği, sürecin Türkiye-Rusya arasındaki bir krize dönüşebileceği, tam ifadesiyle, “ateş topu”nu Moskova’nın kucağına bıraktığı, “alın biraz da Türklerle siz uğraşın, görelim” dediğiydi!

Ama toplantıya ilişkin sonuçların duyulmasına gerek kalmadan fark ettiler ki, Türk istihbarat ve askeri liderlikleri, Rus meslektaşlarıyla toplantısında, “haritalar masada”ydı.

TV’lerde, “Ruslar gülüyor, Türklerin suratı asık” diyerek, dünya politikası analizi yapanların öyle veya böyle bu harekâtın gerçekleşeceğini görmemeleri öyle utanç verici ki, “nefs-i müdafaayı”, “savaş kışkırtıcılığı” olarak yaftalamaya başladılar.

ABD, Afrin’e itiraz ediyor çünkü asıl uzunluğu Kıbrıs-Afganistan, aktif hattı Akdeniz-İran olan koridorun tamamı lazım. O “
lazımlık
”ın güvenliğini de
içindeki
PKK/PYD/YPG/FETÖ/DAEŞ/İsrail ve Türkiye’deki ‘
her türden bileşenleri
’ sağlıyor!

Ulusal, uluslararası, bölgesel veya yerel dünya üzerinde herhangi bir kanun kabulü yok ki, ABD’nin buradaki varlığını hukuken kutsasın. Kaba kuvvetle kapımızda duruyor. O kadar pervasız, pişkinler ki, “DAEŞ bitti, niye duruyorsunuz” diyenlere, ya “İran için” (yani İsrail için) buradayız diyorlar ya da “Irak’ta yaptığımız hatayı tekrarlayamayız. DAEŞ Suriye’ye dönmemeli” diyorlar.

Irak’taki hataları neydi? Söyleyeyim, 2 milyona yakın bebek, çocuk, kadın erkek bir ülkeyi baştan aşağı kanla yıkadılar.

Bölgede akmış, akan ve muhtemeldir akacak tüm kanın ‘ana rahmi’ ABD ve ortakları ‘savaş çığırtkanı’ olmuyor, “siz onlara gitmezseniz, onlar size gelecek” diyenler mi ‘savaş çığırtkanı’ oluyor?

PKK ORADA SON NEFESİNİ VEREBİLİR...

Aptal sanıyorlar, “diplomatik yolları öneriyorlar hep”. 2011’den bu yana yapılanlar kalsın, tek gün: MGK, Bakanlar Kurulu, Genelkurmay Başkanı Akar’ın Brüksel ziyareti ve NATO zirvesi, Genelkurmay Başkanı’nın ABD’li mevkidaşı Dunford ile görüşmesi, Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun hem ABD Savunma Bakanı hem ABD Dışişleri Bakanı ile görüşmesi, ardından Bağdat’a gitmesi, nihayet MİT Müsteşarı ve yine Genelkurmay Başkanı’nın Moskova’da muhatapları ve Rus Savunma Bakanı ile görüşmeleri. Hepsi ya mesajları ya bizatihi diplomatik girişimdir ve dahi örtülü temaslar hariçtir...

İlginçtir, “savaş çığırtkanlığı” suçlamasını dillendirenlerin aynı zamanda OHAL’e karşı olanlar, aynı zamanda Güneydoğu’ya nefes aldıran Kayyum uygulamasına karşı duranlar, bölgedeki kriz için, “Güneydoğu-Kuzey Irak-Kuzey Suriye’de bütüncül bir çözüm” önerenler olması. Amerika ve ortakları da öyle diyor zaten!

Bitmedi, Türkiye’yi savaş çığırtkanlığıyla itham edenler, 1984’ten beri ilk kez “yok olma” noktasına gelmiş PKK bazlı terörün nefes alamaz hale geldiği dönemde, Kuzey Suriye’de “sıkıştığı” bir alanı açmaya çalışıyorlar.

Türkiye’nin Afrin hassasiyetinin aslında sadece başlangıç olduğunu, sıranın Fırat’ın doğusuna geleceğini görüyorlar. Hayallerin sonu demek!

İlaveten, bir ülkenin askeri gücü de yeniden kendini buluyor! Türkiye ilk kez Ortadoğu’da dönüştürücü ve
ezici bir diplomasi gücü
olarak ordusunu daha sık sahaya sürüyor. TSK’nın ne kadar işe yarar olduğu görülüyor ama TSK da işe yaraması gerektiğini fark etti.

Temennimiz, başka ülkelerin bu ‘yararlılığı’ test etmemeleri!

#ABD
#Türkiye
#Suriye
#Afrin