İsrail iç istihbarat örgütü Şin-Bet’in yöneticileri tarafından, Türkiye ve Katar da dâhil farklı ülkelerdeki Hamas görevlilerinin ortadan kaldırılacağı, yani öldürüleceğine yönelik tehdit, ‘Türk istihbarat kaynakları’ tarafından, ‘Türkiye’de bu tür eylemler yapılmasının ağır sonuçları olacağı’ ikazıyla karşılandı. Ve ihtar, ‘arada kalmadı’, ‘aleni’ kılındı!..
İki ayı bulan İsrail barbarlığının geldiği noktada Ankara pozisyonunu değiştirmeden ama yükselterek koruyan hemen tek ülke. Üstelik, İsrail’in yaptığı katliamı/insanlık suçunu sadece ‘kınamakla’ kalmıyor, herhangi zaman sınırı koymadan ‘cezalandırıcı’ rolün altını çiziyor…
Buradan kasıt, İsrail yöneticilerinin-er veya geç-uluslararası mahkemeler önünde yaptıklarının hesabını vermesi yolunda çalışmak. Müstakbel iddianameye delil biriktirmeye devam ederken, hukuku yürütmek için gerekli başvuruları hem yapıyor hem teşvik ediyor. Uluslararası tüm siyasi platformları/organizasyonları İsrail’i ifşa etmek için kullanmayı (son iklim zirvesinde görüldüğü üzere) saymıyoruz bile…
Tel Aviv, askeri operasyonu ABD-İngiltere başta olmak üzere Batı tarafından desteklenmesi ve beslenmesine rağmen, yine de baskı altında hissediyor kendisini. Bu uluslararası basıncı Netanyahu zaten açıkladı. Çünkü dünyanın hâkim çoğunluğu, bir de işin sonuçlarının kendilerine de varacağını kestiren o Batı ülkeleri, harekâtın sivilleri sakınması ve mümkün olan sürede bitmesi için-samimiyeti tartışmalı olsa da-telkinde bulunuyorlar…
Sonuç olarak Türkiye, İsrail’in ensesinde boza pişiriyor ve ocağın altını daha açacağını da ilan ediyor. ‘Kasap’ sıfatının tarihe geçeceği şimdiden aşikârdır…
İşte, özellikle son 10 gün içinde İsrail yönetiminin çeşitli kademelerinden Türkiye’ye yönelen ‘sataşmaların’ en ileri noktasıydı istihbarat servisinin açıklamaları…
İsrail Dışişleri Bakanı Cohen’in üstelik sosyal medya üzerinden Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı etiketleyerek, “Hamas teröristlerini ülkenizde barındırabilirsiniz” şeklindeki, müstehzi vurgulu paylaşımı, ülkenin politik mahfillerinde Ankara’dan nasıl bahsedildiğine ilişkin önemli karinelerden biri…
Ankara’nın cevabı, konunun sulandırılmasına fırsat vermedi; ‘Gazze’de yapılanlar meşru müdafaa değil, hunharlıktır’…
Diğer merak konusu, ABD’nin İsrail’e desteği açıkken, aynı zamanda Türkiye’ye yönelik hislerini paylaşıp paylaşmadığıdır…
ABD Maliye Bakanlığı, Terörizm ve Mâli İstihbarattan sorumlu Müsteşarı Brian Nelson’un, “Washington, Hamas’ın Türkiye’de kaynak toplamasından kaygılı” açıklamasını delil sayabiliriz…
Müsteşarın İstanbul’da zikrettiği bu rahatsızlık, Hamas’ın Türkiye’de illegal kabul edilmediğinin de bilincinde. Bu yüzden, ‘sizin kanunlarınızı da ihlal ediyorlar’ uyarısı yapıyor. Samimi değil bu nasihatler ve etkili olması da zor.
ABD ve İsrail elbette Ankara’nın Gazze-Hamas konusundaki tutumundan rahatsız ama bunun ortak bir ‘hesap sorma’ potansiyeli bulunmuyor. Türkiye, ikisi için berbat bir zamanda, dünyaya onları kötü gösteriyor, mesele bu. Bu kadar huysuzlanmalarının sebebi ise gerçekten kötü olmaları. Türkiye ayna tutuyor…
Bu bağlamda ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin’in geçtiğimiz pazartesi yaptığı açıklamalara bakmakta fayda var…
Özellikle, “Bu tür bir savaşta önem verilmesi gereken sivil halktır. Sivilleri önemsemezseniz taktiksel bir zaferi stratejik bir yenilgiyle değiştirmiş olursunuz. İsrail’e, ‘sivilleri korumanın hem ahlaki bir sorumluluk hem de stratejik bir sorumluluk’ olduğunu defalarca ifade ettim”…
Amerika, Gazze’de öldürülen binlerce sivilin fiilen sorumlusu. Gerçek bu ve inkâr edilemez. Hem savaşı durdurma kabiliyetini kullanmaması hem de yıkıcı silah ve mühimmatı vermesi bunun ispatı. Yani sivillere yönelik vahlanmaları palavra. Ancak, taktik zafer-stratejik yenilgi endişesi doğru!
İsrail’in peşinden ABD’yi de sürükleyerek, ülkeleri ve liderleri adına sadece bölgesel değil küresel zemini kayganlaştırdığına ilişkin en erken satırlar bu köşede kuruldu. Biden ve Netanyahu’nun işin sonunda siyasi kariyerlerini yitireceği beklentisi güçlenerek sürüyor. Ancak bu tali sonuç. İsrail’in bölgedeki etki ve gücünün hatırı sayılır ölçüde eriyeceği, ABD’nin genel güç kaybıyla buluştuğunda dramatik bir tablo ortaya çıkacağına ilişkin okumalar da iddialarını sürdürüyor.
Bu kestirmeler, İsrail’in iç çarklarındaki kırılmalar ve önümüzdeki yıl gerçekleşecek Amerikan seçimleri ile birleştiğinde, asıl ‘kaygılanılan’ konuların neler olduğu belirginleşiyor.
Mesele, gelişen süreci bölge ülkelerinin nasıl yöneteceğidir! Gazze’de yaşanan vahşete anında ve etkili yanıtlar üretmemeleri yüzünden kimi Ortadoğu liderliklerine yönelen eleştiriler haklı. Ancak, ‘dip dalga’ olarak tarif edilebilecek ve Türkiye’de eleştirilse de, İslam İşbirliği Teşkilatı ve Arap Ligi’nin ortak bildirisinin vazettiği politikaların samimiyetle takip edilmesi durumunda, hem Filistin Devleti’ne bölgede yer açılması hem de İsrail ve arkasındakilerin toparlayamayacağı bir zemine geçiş umudu hâlâ vardır. O umut, yeni dünya düzenine geçerken bu ülkelerin gittikçe daha çok rota düzeltmesi yaptığıdır…
İsrail’e gelince… Türkiye ile ilişkileri kolay kolay diriltilemeyecek kadar ölü sayılabilir. ABD’den sonra bir Zombimiz daha oldu…
Şimdi şunu görelim; Türkiye’nin, ‘ciddi sonuçları olur’ ikazını dinlemeyecekler! Jerusalem Post’un dünkü başyazısında altı çizildiği üzere, “(Erdoğan) eylemlerinin herhangi bir sonuç doğurmayacağını düşünüyor. İsrail ve uluslararası toplumun ona böyle olmadığını göstermesinin zamanı geldi”…
Zamanı onlar seçtiğine göre, yeri biz seçebiliriz!
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.