Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ)’nün tüm “network/şebekesi”nin henüz çözülmediğini biliyoruz. Son ‘hücresine” girilmedikçe de 15 Temmuz’a şahit olanlar huzur bulmayacak. Çünkü sonraki kuşak, çocuklarımız, bu pislikle uğraşmak zorunda kalmamalı...
Mücadelede iki ana kulvar var. Sevgili Nedim (Şener), örgütün yaşaması için iki desteğe ihtiyaç duyduğunu söylüyor; “FETÖ tıpkı PKK gibi, bir, siyasi ayağı olmadan, iki, uluslararası desteği olmadan hayatta kalamaz”... (29/06)
Örgütle mücadelede neredeyiz?..
Gelişmelerden anlıyoruz ki, durum şu; “Örgüt, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin içindeydi, bugün devlet örgütün içinde”...
Ancak.. Sadece Türkiye veya bölgede değil, herhangi bir zamanda dünyada benzeri kurulmamış böylesi tuzağın bütünlüklü haritasını eksiksiz görmek istiyoruz...
Bu imkânın ilk şümullu ifadesi geçtiğimiz perşembe akşamı Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mustafa Akış tarafından yaklaşık 4 saat boyunca kamuoyuna sunuldu. (Gece Görüşü, 09/07, CNNTürk.)
İçeriği dört dörtlüktü ama önce program ertesi için hayal kırıklığımı yazmalıyım. Hükümete yakın veya ırak fark etmez neredeyse hiç bir basın-yayın kurumu, Akış’ın, “ben sadece anlatıcıyım, İçişleri Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı, MİT, TSK, Jandarma, TEM, KOM’un isimsiz kahramanlarının eseri olan tabloyu anlatıyorum” dediği, “FETÖ’nün koridorlarındaki devlet”e ilgi göstermedi. Hadi hak yemeyelim, atladığımız olabilir; “hakkınca ilgi göstermedi”...
Oysa, katman katman örgütün yapısı, somut ve belli ki soruşturmalar nedeniyle dikkatlice/sınırlı sunulmasına rağmen, terör örgütünün yapısı, ruhu, isimleri, damarları, devlet tarafından Türkiye’ye sunuldu. Yani FETÖ’nün anatomisi anlatıldı...
Malûm, bir çok gazeteci ve akademisyen, 15 Temmuz, FETÖ ve soruşturma-davalar üzerine çalışıyor. Güncel gelişmeler üzerine yazılar kaleme alıyor, daha genel okumalar için kitaplar yayınlıyor. Dediğimiz gibi, bilinmedik, üzeri açılmadık noktalar var ama bunların içinde en örtülü/eksik (k)alan dış bağlantı!..
Doğal olarak bütün ağırlığımızı/konsantrasyonumuzu içimizdeki arınma sürecine verdiğimizden dış destek ve bağlantılarda tatmin edici noktadan uzaktayız. Bahsettiğimiz çalışmalar, kitaplar da bu açığı yüzeysel bir kaç not dışında yamamıyor.
Oysa FETÖ aynı zamanda bir istihbarat örgütü. Tarihsel kökleri kimilerine göre 40-50 kimilerine göre 60-70 yıl geriye uzanıyor. Haliyle dış destek ve bağları, Türkiye siyasi tarihine ve uluslararası ilişkilerinin her aşamasına sarmaşık gibi dolanıyor...
15 Temmuz ertesi tepeden-tabana istisnasız tüm yetkililer, kurum-kuruluşlar, başta ABD olmaz üzere kimi Batı ülkelerini ve uluslararası kuruluşları ağır ifadelerle suçladılar ve sorumluluk yüklediler. Esasen bu konuda bir şüphe de yok. Fetullah Gülen ve örgütün üst kadrosunun kahir ekseriyetinin Amerika’da bulunması, aşikâr suçlara rağmen iadesine yanaşılmaması, geçtik, korunmaları, faili zaten gösteriyor.
Ancak iş bu kadar olamaz! Yarım yüzyılı aşan öykü var. Bu sürede Türkiye’ye ekilen kara tohumları kurutmak için geçmişin, rabıtaların, olguların hallaç pamuğu gibi atılması gerekiyor. Çünkü bu aynı zamanda Türkiye’nin Batı ile, ABD-NATO ile ilişkilerinin tarihini baştan yazmak demek. Eh, o da biraz Türk iç siyasetini yazmak demek!
Mustafa Akış o akşam, “FETÖ aynı zamanda dış istihbarat örgütlerine hizmet sunuyor. FETÖ’nün ABD ile ilişkisini nereye koyacaksınız” diye sordu. Nereye konacağını bulmak için önce işte bu bahsettiğimiz sürecin tamamlanması gerekiyor. “Bulaş”ın ne kadar olduğu bilinmeden temizlik/arınma olabilir mi?..
Şu cümle dahi-ki benzerlerini çok yazdık ve söyledik-girizgâh sayılabilir; “FETÖ ile ilgili yaşanan süreç, bu coğrafyada olan-biten hadiselerden bağımsız değildir. Bunun üzerine söylememiz gereken çok şey var. Darbeden kısa süre sonra Türkiye, Irak’ta yaşanan, Suriye’de yaşanan hadiselerin kendi ülkesinde yaşanmaması için, travma geçirmiş ordusuyla sınırlarının dışında bir savunma hattı kurdu ve buradaki jeopolitik dengeleri değiştirdi”...
Ne yazık ki o akşam Akış’ın, “bunun üzerine söylememiz gereken çok şey var” sözlerine rağmen konu diğer başlıklara kaydı. Sorulsa iyiydi...
Nihayetinde söylenmesi gereken şudur; 15 Temmuz sadece Türkiye için değildi. “Coğrafya” denilen “Büyük Ortadoğu”dur ve terör örgütü eliyle hükümeti devirme girişiminin ardındaki asıl sinsi plan burada çizildi. Başarsalardı, işe güney sınırımızın tamamından başlayacak, Hazar-Karadeniz-Akdeniz-Basra havzaları arasındaki kara haritasının sınırları tek tek silinip baştan çizilecekti.
Türkiye’nin ele geçirilmesinde gözlerini bu denli karartmalarının, örgütün ve arkasındakilerin başka hiç bir ülkede görülmemiş, kurulması on yıllar almış yapılanmayı bir gecede ellerinden çıkarmalarının sebebi budur. 15 Temmuz Türkiye için bir travmaydı ama örgüt ve arkasındakiler için daha büyük travmaydı. “Ellerindeki varlarını-yoklarını kaybettiler”...
Bu konuda daha çok yazılıp-çizilecek ama...
15 Temmuz’dan günümüze, ülkemizin tüm güvenlik kurum ve kuruluşlarına, burada çalışan isimsiz kahramanlara teşekkür etmeyi unutuyoruz. Yıllardır, gece-gündüz demeden, hayatlarını riske atarak, ödül beklemeden çırpınan insanları ve mesailerini daha sık anımsamalıyız. İsimlerini bilemeyiz, bilmemize de gerek yok. Ama onlar minnetimizi ve arkalarında durduğumuzu bilmeliler. Şimdi anatomisini çıkardılar yakın zamanda otopsisini de yapacaklarına eminiz...
Son söz elbette o meşum gecede hayatını bize ve ülkeye feda edenlere olmalı; dualarımızda unutmuyoruz, miraslarını korumaya devam edeceğiz.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.