‘Çaresizlik” hissiyatının tüm bölgeye hatta dünyaya yayıldığını gözlemleyebiliyor musunuz? Ne Birleşmiş Milletler’in ne İslam İşbirliği Teşkilatı’nın ne de benzer herhangi bir örgütün, küresel haksızlığa uğramışlığın sembolüne dönüşen Gazze’de, ABD, İngiltere ve İsrail riyakârlığına karşı hiçbir şey yapamaması, üstelik bunların insanlığa ait tüm değerleri ezerek, ‘cehennemi zikrederek ve yaşatarak’, bol yalanla yapılması nasıl bir duygu uyandırıyor? ‘Umut’ kavramına yaklaşım da Doğu ile Batı arasında
‘Çaresizlik” hissiyatının tüm bölgeye hatta dünyaya yayıldığını gözlemleyebiliyor musunuz?
Ne Birleşmiş Milletler’in ne İslam İşbirliği Teşkilatı’nın ne de benzer herhangi bir örgütün, küresel haksızlığa uğramışlığın sembolüne dönüşen Gazze’de, ABD, İngiltere ve İsrail riyakârlığına karşı hiçbir şey yapamaması, üstelik bunların insanlığa ait tüm değerleri ezerek, ‘cehennemi zikrederek ve yaşatarak’, bol yalanla yapılması nasıl bir duygu uyandırıyor?
‘Umut’ kavramına yaklaşım da Doğu ile Batı arasında farklıdır; Dante’nin İlahi Komedya’sı Cehennem kapısına, “Ey içeri girenler umutlarınızı bırakın” levhasını asar. Oysa bizde, ‘cehennemin içinde bile’ umut vardır…
Teselli sözleri gibi geliyor değil mi?
Değil…
Aşağılık hastane saldırısı nedeniyle Amman’daki, ABD-Mısır-Filistin-Ürdün toplantısının ertelenmesi hayırlı oldu! Bugün Mısır-Kahire’de gerçekleşmesi beklenen zirveye ise ABD, AB, Türkiye, Mısır ve bazı Arap ülkeleriyle birlikte Çin ile Rusya’nın katılması bekleniyor!
ABD Başkanı’nın İsrail ziyareti, şu sıralar Mısır-İsrail-Türkiye turunu yapan İngiltere Dışişleri Bakanı’nın adımları da önemli ama bunlar “malûm” politikanın sürümleri…
Kahire toplantısını da münhasıran stratejik önemde görmek eksik kalabilir ancak şu konjonktürde, “ne çıkağını” izlemek kıymetli;
Türkiye zaten garantörler önerisini Kahire’de ve önce Mısır’a yaptı. Çin yaklaşımı Rusya ile zıt değil, tamamlayıcı…
ABD Başkanı, İsrail ziyaretinde, Netanyahu’nun dizinin dibinde ve dünyanın gözlerinin içine bakarak yalan söyledi. “Hastane ‘diğer takım’ yani Hamas/Filistinliler tarafından vuruldu, sizin tarafınızdan değil” dedi…
Büyük kumar olduğunun Beyaz Saray da farkında. Çok riskli bir hareketti ve kesin sonuçları belli olmamakla birlikte kaygı Tel Aviv’e inen ‘Air Force One’ uçağının her yerine sinmişti…
Ziyaret ve yalanın önlerine getireceği fatura konusunda büyük korku yaşandı. Hastane haberi elbette ulaşmıştı ama seyahati ‘iptal’ şansları yoktu. “Ağ” dediğimiz zaten böyle bir şey, ışığa doğru yürümek zorunda kalırsınız…
Dahanın da dahası, dış politikada stratejik tehlike üreten diğer başlıklar da ağır tabloya eşlik ediyor; Ukrayna savaşı, Çin’le rekabet noktalarındaki zafiyetler, Körfez bölgesinin kaybedilmesi, İran’ın yükselişi, Türkiye’nin tamamen kaybedilmesi-‘arifesindeyiz’-riski, Mısır’ın Rusya’ya kaptırılması, vs…
Kaldı ki, ABD’nin bölgede yaptığı diplomasi sağda solda yazılan/yorumlanan biçimde gerçekleşmedi. Mesela Blinken temasları; “terslendi” yazmak istemem ama çoğunlukla istenen sonucu vermedi, aşağılanma görüntüleri izledik, Arabistan ziyaretinde saatlerce bekletilme görüntüleri hep odur…
Zaten Biden da, ‘bir Yahudi olarak’ Bakanının gerçekleştirdiği yarattığı enkazın, küçümsenmenin farkındaydı. Kim ne kadar “ölüsü bile Amerika” vurgusu yaparsa yapsın, Washington’un bölgedeki etkisi dibe vurmuş halde ve hele bölge halkları nezdinde “nefret” duygusu hâkim…
Beraber okuyup, yazmıştık; “Biden ve Netanyahu’nun politik istikbali Gazze Şeridi’nde batıyor”…
‘Kaderin ağları’ metaforunu öylesine yazmıyoruz; İran devriminden sonra (1980) Tahran’ın elindeki rehineler krizi, Başkan Carter’ın ikinci dönemine mal olmuştu. Biden aynı akıbete ilerliyor! Bunun da farkında. Çözerse içeriden bir destek bulur, elde kalan da budur…
“Madem öyle” diyerek, “ABD’nin yerküre üzerindeki hâkimiyetini de eritir” derseniz, yüzümü ekşitmem. Konjonktür her şeydir ve jeopolitiğe hizmet eder…
Ne demişti Biden İsrail’de; “Sizi anlıyorum. Ama öfkeniz sizi tüketmesin”!..