İsrail’in Golan Tepeleri’ni tahkim etmesini “müstakbel komşu”suna hazırlık saymakta utangaç davranmayalım…
Esad iktidarının 10 gün içinde tarih olmasını ancak ‘Washington-Tel Aviv ortak aklıyla izah edilebileceğini, Tahran-Moskova çekildikten sonra boşluğu otomatikman ABD-İsrail’in doldurduğunu sanmak, kangren olmuş siyasi aidiyetlerden, bilgisizlikten, körlükten, arsız temennilerden kaynaklanmıyorsa, fazla tartışma programı izlemekten de olabilir. Tek hücreli gibiler. Bölünmek ve yaşamak dışında aplikasyonları yok, güncellenemiyorlar…
Evet, ABD ve İsrail de kaybetti! Çünkü konjonktür değişti…
Suriye’deki yeniliğin çıktılarından birisi, Batı’nın işine geleceği kabulüdür. Ama ‘kasa hep kazanır’ gibi değil. PKK/YPG Suriye’de kaybetti ve bu aynı zamanda hem İsrail hem ABD’nin kaybıdır. On yılların jeopolitik yatırımı ile on milyarlarca dolar çöp olmak üzere…
Kaldı ki, Esad’ın düşmesi de İsrail’in kaybıydı, bunu da Dışişleri Bakanı Fidan resmen kayda geçirdiği gibi, delillendirdi de; “Biden Başkan yardımcısıyken Türkiye’ye geldiğinde Cumhurbaşkanımıza, ‘biz Esad’ın gitmesini istemiyoruz’ dedi. Bu, İsrail’in isteğiydi”. Ağır ve şartları değiştiren kayıp daha…
***
Kaybetmek, illa pılını-pırtını toplayıp gitmek değil. Aynı zamanda eli önlenemez biçimde yükselmiş ‘dost gözüktüklerinizle’ masaya oturup, yumruk kadar lafları yutmaktır. Blinken’ın nişadır sürülmüş gibi Ankara’ya gelip, ‘hayatta başarılar’ alması gibi ya da dört yıl önce Türkiye’deki siyasetle oynayıp, iktidarı değiştireceğini vadeden adamın arkasına teneke bağlanması gibi. Hoş, bize gerek kalmadı, pazar günü Trump bunu tadını çıkara çıkara yaptı…
Yine çare olmayacak. Hatta kimi uzmanlar Azerbaycan örneğini göstererek, Türkiye’nin Suriye ordusunu kısa sürede etkin bir güce dönüştürebileceğini yazıyorlar. Doğru mu? Hem de nasıl…
Yeter ki, Suriye’nin geçiş dönemine halel/tuzak gelmesin…
Umarız ki, Trump yönetimi ‘anladığını’ ihsas eden açıklamalarını hayata geçirebilsin. Geçirmezse de, ‘anahtarı’ bizdedir. Trump dedi diye ‘anahtar’ metaforuna yüklenmiyorum; kilit de bizdedir…
***
Türkiye’nin Irak ve Suriye’de yarattığı etkinin, Trump’ın gelişiyle birlikte örneğin İsrail’in güvenliği politikalarıyla nasıl etkileşime gireceğini tahlil etmek gerekiyor. Bu cepte…
Elbette hâlâ iç komplikasyonlar, dış kaşımalar ihtimali var ama Suriye’nin nasıl bir yönetimle nasıl bir ülkeye dönüşeceği meselesi kısa vadede ve doğal olarak süreç tartışmalarını teknik boyuta sürükleyecek…
İdeal hedef olması her zaman akılda tutulmasını/gözden kaçırılmamasını gerektiriyor ama şu an Suriye’nin iç dinamikleri daha çok enerji tüketecek. Yoksa Suriye-Türkiye jeopolitik etkinlik haritasını, örneğin Azerbaycan’ı da ekleyerek, hatta Ermenistan’ı da ilave ederek genişletmek mümkün…
***
Trump aslında kendisini ibra ediyor, ilk dönemindeki haklılık payının altını çiziyor. O dönem kendisini çelmeleyen Washington’daki politika ve uygulayıcılarına da sopa gösteriyor…
Şu da doğrudur; gelişmeler, ABD/Batı’nın Suriye’ye yeniden -diplomatik olarak- girişini sağladı. Ama refakatçi var! Trump iktidarının başlamasıyla pratiğini göreceğiz…
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.