Derin bir Istırap içindeyim

00:0014/09/2008, Pazar
G: 2/09/2019, Pazartesi
Nazmiye Yılmaz - Pazar

Türkiye''deki Deniz Feneri Derneği''ni iyi bilirim.Yardımların nasıl kılı kırk yararak dağıtıldığını, ülkenin dört bir yanındaki ihtiyaç sahiplerine nasıl ulaşıldığını…Dernek çalışanları ile onlara destek veren gönüllüler ordusunun köşe bucak, kapı kapı dolaşarak her seferinde doğru adresi nasıl bulduklarını...Mesela…Her ay, yoksulluk sınırının altında olan yirmi bin aileye yani ortalama yüz bin kişiye, ayni ve nakdi yardım yapıldığını…Uğur Aslan''ın arkadaşı kontenjanından, komşumun mağdur akrabası

Türkiye''deki Deniz Feneri Derneği''ni iyi bilirim.

Yardımların nasıl kılı kırk yararak dağıtıldığını, ülkenin dört bir yanındaki ihtiyaç sahiplerine nasıl ulaşıldığını…

Dernek çalışanları ile onlara destek veren gönüllüler ordusunun köşe bucak, kapı kapı dolaşarak her seferinde doğru adresi nasıl bulduklarını...

Mesela…

Her ay, yoksulluk sınırının altında olan yirmi bin aileye yani ortalama yüz bin kişiye, ayni ve nakdi yardım yapıldığını…

Uğur Aslan''ın arkadaşı kontenjanından, komşumun mağdur akrabası veya kaderin sillesini yemiş ortaokul arkadaşım için istediğim masum öncelik kıyağının bile, fener hudutlarını aşıp bir üst sıraya çıkamadığını…

E, bu nedenle karizmam hafiften resetlense de her defasında, güven hissimin test edilip onaylandığını, minnet hissimin çoğaldığını…

Dedim ya iyi bilirim, yani tecrübe ile sabit...

Almanya''daki malum derneğe gelince…

Konu mahkemede, sanıklar hakim karşısında…

Gerçekmiş gibi gösterilen iddiaları, siyasallaştırma çabalarını bir tarafa bırakırsak, hakikat bugün yarın ortaya çıkacak.

Şayet bir hata, yanlış varsa hak edenler cezasını bulacak.

Niyetim bugün, bu köşede yaklaşık on küsur yıla dayanan, Türkiye Deniz Feneri tanıklıklarımı anlatmaktı.

Fotoğraf daha iyi anlaşılsın diye…

Bu büyük yardım hareketinin canına kast girişiminin, açacağı onulmaz yarayı görebilelim diye...

Yoksul yaşlı amcanın ameliyatı ertelenmesin,

eşini kaybeden kadıncağız başını sokacağı damdan olmasın,

Ayağı hiç pabuç görmeyen yavrucağın hevesi kursağında kalmasın,

o kapısı çalınmayan fakirhanede sıcak çorba kaynasın,

omurilik felçlisi diğer Mehmetler de tekerlekli sandalyelerine kavuşsun diye…

Ama posta kutumdan çıkan bir mesaj yüzünden vazgeçtim.

O mesaj, derneğin hamurunda alın teri bulunan Uğur Aslan''a ait…

İşte Uğur''un “DERİN BİR ISTARIP İÇİNDEYİM” diye başlayan ve başka söze gerek bırakmayan mesajı…

Birebir alıntılıyorum, buyurun okuyun;

“ Bundan 11 yıl önce insanlık adına doğru, düzgün ve dürüst bir adım atmıştım. Yapmaya başladığım TV programının adı ''Deniz Fener''iydi. Bir yıl içinde Deniz Feneri''yle aynı adı taşıyan bir yardımlaşma derneği oldu. 1998 yılında kurulan bu derneğin 2002 yılına kadar başkanlığını yaptım. Ayrıldıktan sonra Nisan 2008''e kadar sözleşmem icabı sadece sunuculuğuna devam ettim.

Ben işin başında, insanlık adına doğru bir adım atmıştım; gerisi insanlığa kalmıştı. Şimdi yıllar önce böyle bir işe başladığıma pişman olup olmadığımı sorarsanız, Bu işe başladığıma kesinlikle pişman değilim. 11 yıl bu ülkenin dağını-taşını, köyünü-bucağını gezip yüz binlerce kişinin duasını duydum. Gözlerimin önünde yüz binlerce kişinin karnı doydu, binlerce kişi ev-bark, iş-güç ya da sıhhat sahibi oldu. Yine her şey TV ekranlarında yüz binlerce seyircinin gözü önünde cereyan ediyordu. Şahit olduğum her iyilik gerçekti, doğruydu ve belgelenmişti. Ama birde mutlak gerçek vardı; "hiçbir iyilik cezasız kalmazdı"

Son günlerde, Almanya''da kurulmuş olan "Almanya Deniz Feneri e.v" isimli derneğin iki yöneticisi için görülmekte olan davanın iddianamesine dayanarak, henüz dava sonuçlanmadan, neredeyse tüm Deniz Deneri camiasını kapsayan acımasız iddialar içeren haber ve yazılar nedeniyle derin bir ızdırap içerisindeyim.

Davanın sonucu ne olursa olsun sadece Türkiye''de değil dünyada 40 kadar ülkeye ismini yazdırmış olan Deniz Feneri''nin tamamıyla yeryüzünden silinme çabasının, insanlık dışı, acımasızca, kin ve nefret dolu bir teşebbüs olduğu kanaatindeyim. Şu an, şahsen başımıza gelmiş veya gelecek olan üzücü tutumlar değil, şayet Deniz Feneri yeryüzünden silindiği takdirde, şu an hala bu organizasyondan yardım alan, karnı doyan, barınma ve sağlık yardımı alan yüz binlerin halinin daha sonra ne olacağı düşüncesi beni inanılmaz bir üzüntü denizinin içine çekmektedir.

Başımıza gelmesi imkânsız diye düşündüğümüz şeyleri yaşamaktan ibarettir hayat. Bugün benim hakkımda kim ne düşünür veya söylerse söylesin, ben sahip olduğum iki evladıma, bir ''utanç hikâyesi'' değil, bir ''insanlık efsanesi'' miras bıraktığıma eminim. Fakat ısrarla bana da asılsız bir utanç yaftası yakıştırmaya çalışanlar bilmelidir ki; Kimse bu dünyada yaptığını yaşamadıkça can vermez."