Salı günü bütün Türkiye heyecanla çalkalandı. Çünkü Çevik Bir, cumhurbaşkanlığına aday olduğunu açıkladı. Demek demokrasiye ince ayar yapan paşa, demokrasinin kurallarına göre oynamaya razı oluyor.
Faruk Gürler''i de kandırmışlardı. Gürler Paşa, üstelik bu uğurda Genelkurmay Başkanlığı''ndan bile istifa etti. Ama, 12 Mart muhtırasını veren ekipten birini cumhurbaşkanlığına getirmek, demokrasiyi katletmek anlamına gelirdi.
Buna rağmen, özellikle çok sayıda CHP''li, Faruk Gürler''i destekledi. Lâkin Anayasa''nın öngördüğü orana ulaşamayınca, paşanın yıldızı kaydı. Oysa kimler ne vaadlerde bulunmuştu.
12 Eylül''ün Turgut Sunalp Paşası''nı hatırlayınız. O da milletin oyunu cebinde hissetmiyor muydu? Sevinci kursağında kaldı; başbakanlık hayalleri seçim sandığından döndü. Millet, bir sivili, Turgut Özal''ı tercih etti.
Turgut Sunalp''in de, üslubu biraz Çevik Bir''i andırıyordu. O da, basın toplantısında gazetecilerin sorularını cevaplandıracağına, onları azarlamayı tercih ederdi.
Ben seyretmedim ama, seyredenlerden dinledim, Çevik Paşa, gazetecilere hiç nazik davranmamış.
İlk 100 günlük icraatını soran Murat Birsel''i, üstelik biraz da külhanbeyi üslubuyla "Bana dirsek atma" diye azarlamış. Cevap vermemekte haklıymış gibi, bir de sitemde bulunmuş: "Böyle şeyler şevkimi, hevesimi kırıyor."
Sanki sanırsınız, millet ayakta, Çevik Paşa''yı kurtarıcı olarak bekliyor. Şevki, hevesi kırılmasın da adaylıktan caymasın diye, kimse can sıkıcı soru sormayacak. Herkes, "Emret komutanım" havalarında olacak.
Böyle sözde basın toplantılarını Kenan Evren de düzenlerdi. Konuşur, konuşur, soruya izin verilmeden "basın toplantısı" sona ererdi.
28 Şubat brifingleri de öyle oldu. Gazeteciler davet edildiler. Kendilerine yüksek heyetin görüşleri tebliğ edildi. Basın mensupları, muhtıra tebellüğ eden kişiler durumuna düşmüştü.
Oysa, Çevik Bir üniformayı çıkarttı; sivilleşti; bizden biri oldu. Apoletlerinden değil, milletten güç alacak.
Siyasete soyunduğuna göre, bıkıp usanmadan soruları cevaplandıracak; mütevazi davranacak; kendisini, hepimize beğendirmeğe çalışacak.
Kimbilir, yeterince sempatik bulursak, belki "ince ayar" konusunu bile unutup oyumuzu ona veririz.
Şaka bir yana, esas merak ettiğim konu şu: Acaba kim Çevik Paşa''yı yüreklendirdi?
ABD''deki Yahudi kuruluşu JİNSA mı? Yoksa Türkiye''deki bazı medya organları mı?
"Sen çık ortaya Paşa, biz destekleriz" mi dediler?
Rumelili Yönetici ve İşadamları Derneği''nde konuşan Çevik Bir, yoksa Ali Şen''in adayı mı? Yeni Şafak''ın manşetinde yazdığı gibi "Ali Şen Başkan, Çevik Bir şampiyon" mu olacak?
Denemeğe değer doğrusu. Faruk Gürler oylamada kaybetti. Türkiye onun sayesinde demokrasisini pekiştirdi. Demirel ile Ecevit gizlice anlaşarak Fahri Korutürk''ü aday gösterdiler. Gürler''in yenik düşmesi, demokrasinin kazanması anlamına geldi.
Çevik Bir ile, yeni bir deneme, 28 Şubat''ın halk nezdindeki itibarını da sınamak anlamına gelecektir.
Çevik Bir''in siyasete soyunmasını teşvik eden temel güç, ABD''deki Yahudi kuruluşu JİNSA olmalı. Herhalde kuracağını söylediği Stratejik Araştırmalar Vakfı''nın parasını da onlar verecek. Veyahut, masrafı Ali Şen karşılayacak. Yüz binlerce dolarla ifade edilen böyle bir vakıf acaba nasıl kurulacak? Değirmenin suyu nereden gelecek? Gazeteciler, yeniden azarlanma tehlikesini göze alamadıkları için, galiba bu soruyu soramadılar.
Bir, geçtiğimiz aylarda JİNSA''nın bir ödülüne lâyık bulundu. Bu vesileyle ABD''ye gittiğinde de çok sayıda seçkin Amerikalıyla görüşme imkânını yakaladı. Esasında, randevuları etkili bir kuruluş olan JİNSA ayarlamıştı. Ama Çevik Bir, "Amerikalılar bana bu kadar ilgi gösterdiklerine göre herhalde istikbal vaad ediyorum" diye düşünmüş olabilir. Mutlaka, Birinci Ordu Komutanlığı sırasında haşir neşir olduğu kimi medya patronları ve Rumelili hemşehrisi Ali Şen''den de destek almıştır.
Amerika ziyaretim sırasında ulaştığım bir bilgiyi okuyucularıma aktarmıştım. Güncelliği dolayısıyla makalemin o bölümünü sütunlarıma alıyorum:
" JİNSA''nın Cumhurbaşkanı adayı Çevik Bir. Şimdi, "Bu da nereden çıktı?" diyeceksiniz. JİNSA''nın, Çevik Bir şerefine verdiği yemekte geçen bir sohbeti aktaralım: Musevi örgütün siyasi danışmanlarından biri, bir gazetecinin ağzını yokluyor:
- Bizimkinin (Çevik Bir''in) başbakanlık yarışında şansı var mı?
- Asıl size sormak lazım. Yönetim Kurulu toplantısı, basına kapalıydı. Neler konuşuldu? Bir, ne dedi?
- Bilsem bile söylemem sana. Ama bu salondakilerin çoğu Çevik Bir''i Türkiye''de Cumhurbaşkanı olarak görmek ister. O kadarını söyleyeyim.
Gazeteci salona göz gezdirdi. Seçkin davetliler içinde JİNSA Yönetim Kurulu üyelerinin yanı sıra, İsrail ve ABD ordusunun üst rütbeli subaylarını, Knesset(İsrail Parlamentosu)''in bazı mensuplarını ve birkaç ABD senatörünü fark etti." (3 Kasım 1999-Yeni Şafak)
Amerika''da pişen bir yemeği bize mi yedirmeğe çalıyorlar dersiniz?
Ama dikkat edin, Clinton hiçbir askeri zevatı, -muazzaf veya emekli- ziyaret etmedi. Buna mukabil sivil toplum örgütleri ile görüştü.
Dünya bambaşka bir istikamete doğru yol alıyor.
Çevik Bir, bürokratik vesayetçiliği, tepeden inmeciliği, laikçiliği, kemalizmi, medenileşmeden garplılaşmayı, temsil ediyor.
Sakın bu adaylık, Süleyman Demirel''in bir oyunu olmasın diye, düşünmüyor değilim: Hani ölümü gösterip, sıtmaya razı etmek gibi bir şey.
Merhaba, sitemizde paylaştığınız yorumlar, diğer kullanıcılar için değerli bir kaynak oluşturur. Lütfen diğer kullanıcılara ve farklı görüşlere saygı gösterin. Kaba, saldırgan, aşağılayıcı veya ayrımcı dil kullanmayın.
İlk yorumu siz yapın.
Günün en önemli haberlerini e-posta olarak almak için tıklayın. Buradan üye olun.
Üye olarak Albayrak Medya Grubu sitelerinden elektronik iletişime izin vermiş ve Kullanım Koşullarını ve Gizlilik Pollitikasını kabul etmiş olursunuz.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.