Seçim günü yazısına Muhsin Başkan''a Allah''tan rahmet dileyerek başlıyorum. Kumaştan çalmayan mütevazı ve temiz bir liderdi o. "Türkiye''nin açık duran temiz sayfalarından biriydi." Ben Mümtaz''er Türköne kadar talihli değilim: Muhsin Başkan ile hayatım boyunca sadece iki defa karşılaştım. Türkiye Yazarlar Birliği 1993 yılının fikir ödülünü benim Amerikan Yüzyılının Sonu başlıklı kitabıma vermişti. Ödül töreninde plaketimi Muhsin Başkan takdim ederek "İnşallah bu kitapla Amerikan yüzyılından Anadolu yüzyılına geçeriz" mealinde bir şeyler söyledi. Ben de Anadolu yüzyılının ancak 3T ile başlayabileceğine dikkat çekmiştim: Temizlik (saflık), Tefekkür ve Ticaret.
İkinci karşılaşmamız ilkinden birkaç yıl sonra İstanbul''da gerçekleşti. Kanal 7''de hazırlayıp sunduğum "Üçüncü Göz" programına konuk olmuş ve hayalindeki Türkiye''yi anlatmıştı. 3T''den 3 üzerinden 1.5 vermiştim: Temizlik 1, Tefekkür 0.5, Ticaret sıfır. Bu sonuncusu galiba birinci ile yakından bağlantılıydı. Keşke Türköne nesli Muhsin başkanlarla yürümeye devam etmiş olsalardı!
Bugünkü yazımı Oryantalist Mehmet için yazmaya karar vermiştim. Tam bir terzi ile yapılmış konuşmayı (Bkz. Uğur İlyas Canbolat: Portreler, Nesil Yayınları, 2004) okurken aradı ve "bana bugün için ticari bir nasihat ver hocam" dedi. Mehmet kabına sığmayan bir denizci, daha doğrusu lojistik uzmanı! Bir gün Bilim Sanat Vakfı''nın kitap satış yerinde aynı başlıkta yan yana birkaç kitap görünce sordu: "Hocam, Oryantalizm ne demek?" Ben de kestirmeden "Batının bizim hakkımızdaki yalanları" deyiverdim.
Bir süre sonra işyerine uğradığımda telefonda biriyle konuşuyordu: "Cevat abi, tamam söz verdim, gemi Perşembe orda olacaktı, fakat kaptanları biliyorsun, beni de ektiler, ancak Cumartesi orda olabilecek." Demir tüccarı Cevat Bey öfkeliydi ve asla geri adım atmıyordu. Mehmet de öfkelendi: "Cevat Abi, elimde değil, bu gemi Cumartesinden önce gelemez. Bundan sonra ne söylesem yalan olur, Oryantalizm olur Cevat abi!" Cevat Oryantalizm lafını duyunca sesini kesti. Mehmet''in sıfatı da Oryantalist kaldı!
Hikâyemiz bir şaire ve bir terziye dairdir. Okurun şiire müdahale hakkı var mıdır, bilmem. Ama ben okuduğum çoğu şiirleri ister istemez biraz değiştiriyorum. Bakın, genç şair Hüseyin Akın "Kumaştan Çalan Terzi" şiirinde, şehirin ve şiirin düşüşünü (dili bir türlü varmasa da!) ne güzel betimliyor:
Üstüne kös dövülmüş bir şehirden geçmek zor
Ayazdan kıran girmiş birdallı basmalara
Benim dilim varmıyor "şehir düştü!" demeye
Kumaştan çalan terzi çalıları eğiyor.
Eğnine eski bir yaz düşmüş kör bir makastan
Bir kere tutuştu mu bu şiirden geçmek zor
Eğilipte geçiyor biçtiği her kumaştan
Benim dilim varmıyor "şiir düştü!" demeye
Terzi kumaştan çalmış ellerini ovuyor.
Her seçim, düşen şehri elinden tutup ayağa kaldırma çabasıdır. Şehirler mütemadiyen düşer. Şairlerin hiç gülmemesi bundandır! Bir de terzilere itimat etmemelerinden. Şairin aksine, rasyoneldir terzi. Ölçer. "Ben bu adamın ölçüsünü almıştım zaten!" demez, bir daha, bir daha ölçer. Aşık terzi Ali Osman Çoban, terzinin akılcılığını mistik bir temele oturtuyor: "Her müşteri Allah''ın ayrı bir tecellisidir. ''Bana özel davran'' diyor, çünkü özel yaratılmış. Her insan sözüyle, davranışıyla kendini gösteriyor. Konuşurken, kişi hakikatten ne kadar haberdar, bu meydana çıkıyor."
Terzilik insan fıtratına en çok uyan, insanı tamamlayan meslektir. Bütün canlılar giysileriyle doğar. Çıplak doğan, yalnızca insan. İşlediği suça karşı, elbisesi cennette rehin kalmış! Terzi Çoban doğru söylüyor: "İdris''in çırakları olmasaydı, Adem''in çocukları çıplak kalırdı!" İdris''in çırağı isen, kumaştan çalmayacaksın, şair de öfkelenmeyecek. Yaptığı işin "peygamber mesleği" olduğunu düşünmek ne büyük mutluluktur! Bu bilinçle çalışırsan, Çoban''ın erdiği sırra erersin: "Giyinmek, cehalet ayıplarından kurtulmak; soyunmak ise benlik mefhumundan, nefsanî duygulardan arınmaktır. Giyinmek ve soyunmak diye birbirinin zıddı tercihler yok, birbirini tamamlayan unsurlar var. Yani biz cehalet, bilgisizlik ayıplarından kurtulmak için giyinmek zorundayız. Fazıllar ahlak-ı Muhammedi ile giyinirler."
Terzi Çoban''ın kalbi aklına kement atmış: "Akılla âşık olunmaz. Fakat aklı çalıştırmadan aşk kemale ermez. Akıl ile aşk iki ayak gibidir. İki ayak sonucu menzildir, menzil ise irfan. Hayatta en güzel şey samimi bildiğin bir dostu dinlemek, onunla konuşmak, sohbet etmektir. Hayat budur, Cennet budur, cemal budur, kemal budur."
Şehrin de, şiirin de kurtuluşu bu hikmetli sözdedir. Terziler düzelmeden, reisler düzelmiyor. Şehirler kokuşuyor, şiirler tutuşuyor.
Vazgeçse de insan "yardan, anadan, serden"
Geçit yok anayurda "tutuşan bir şiirden"
Anayurdumuz cennet, ilahî bir mükâfat
Ey kalbim daima bu şuurla at!
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.