Ömre bedel gece Kadir Gecesi (1)

00:0012/09/2009, Cumartesi
G: 3/09/2019, Salı
Mustafa İslamoğlu

el-Kuddus, Allah''a ait bir sıfattır. İslam vahyinin zirvesi olan Kur''an, bu sıfatı yalnızca Allah için kullanır. Sözcüğün gramatik yapısı gereği, anlamı hem “özünde mutlak mukaddes olan”a, hem de “kutsal kılma yetkisi yalnızca kendisine ait olan”a tekabül eder.Bunun birinci anlamı, Allah dışında kutsayıcı bir otoritenin reddidir. Böyle bir davranış, Allah''a has bir niteliğin başkalarına yakıştırılması anlamına gelen “şirk”e tekabül eder. İkinci anlamı ise, “mutlak dokunulmazlık” mânâsındaki kutsalın

el-Kuddus, Allah''a ait bir sıfattır. İslam vahyinin zirvesi olan Kur''an, bu sıfatı yalnızca Allah için kullanır. Sözcüğün gramatik yapısı gereği, anlamı hem “özünde mutlak mukaddes olan”a, hem de “kutsal kılma yetkisi yalnızca kendisine ait olan”a tekabül eder.

Bunun birinci anlamı, Allah dışında kutsayıcı bir otoritenin reddidir. Böyle bir davranış, Allah''a has bir niteliğin başkalarına yakıştırılması anlamına gelen “şirk”e tekabül eder. İkinci anlamı ise, “mutlak dokunulmazlık” mânâsındaki kutsalın sınırlandırılmasıdır. K-d-s kökünden gelen kelimelerin Kur''an''daki kullanımı üzerine yapılacak kısa bir araştırma, eski vahiylerden Kur''an vahyine gelinceye kadar kutsalın alanının nasıl daraltılıp, en sonunda yalnızca Allah''a has kılındığını açıkça ortaya koyacaktır.

İslam zaman ve mekân tasavvurunda, mutlak iyi ya da kötü bir zaman yoktur. Zamanın ya da mekânın iyi-kötü olması, insana nisbetledir. İyi kullanılan zaman-mekân, kötü kullanılan zaman-mekân vardır. Farklı bir ifadeyle, uğurlu ve şanslı, ya da uğursuz ve şanssız bir zaman-mekân bulunmamaktadır. Zamanı ve mekânı iyi ya da kötü kılan insanın duruşudur. Hz. Peygamber''in, kulağına gelen her “uğurlu” ya da “uğursuz” (tıyerah) nitelemesini cahiliyye aklıyla özdeşleştirip reddetmiş olması, bundandır. Çünkü böylesi bir akıl, insanın ruhsal donanımını iflasa götürmekte, manevi güç ve yeteneklerini köreltmektedir.

Eğer yeryüzünde bizzat kutsal (dokunulmaz) bir mekân olsaydı, bu “Kâbe” olurdu. Oysaki tarihte onlarca kez Kâbe''nin doğal afete maruz kaldığını biliyoruz. Konunun otoritesi Ezraki Kâbe''nin 60 küsur kez yıkıldığından söz eder. Yemenli Hıristiyan komutan Ebrehe Kâbe''ye saldırdığında ilahi bir cezaya çarptırılırken, Kâbe''yi mancınıkla yıkıp-yakan Haccac bu işi kolaylıkla yapabilmiş, elini kolunu bağlayan olağanüstü bir olay olmamıştır. Müşrikler Kâbe''nin içerisine tüm şirk sembollerini doldurabilmişlerdir. Kâbe''nin başından geçen bu zıt olaylar, kutsalın mahiyeti konusundaki İlahi Takdir (kadir/kader)''i tesbit amacıyla külli bir okumaya tâbi tutulmalıdır.

Eğer zamanlar içerisinde mutlak mukaddes bir zaman olsaydı, bu Kadir Gecesi olurdu. Çünkü Kur''an vahyi, kendi beyanına göre o gece inmeye başlamıştı. Yine kendisi bu iniş gecesinin bir Ramazan ayına tekabül ettiğini ifade buyurmaktadır. (2.185) Kur''an Kadir Gecesi''ne bir tam sure ayırmıştır. (97. Sure) “Kadir Gecesi”, “değer gecesi”dir. Allah tarafından değerli kılınmış bir gecedir (krş. 44.3). Bu değer ayette rakamla ifade edilmiştir: “Kadir Gecesi, bin aydan daha hayırlıdır!”

Bin ay, yaklaşık seksen üç yıl eder. Bunun anlamı, dolu dolu yaşanış bir insan ömrü demektir. O halde bu ayet şöyle de okunabilir: “Kadir gecesi bir ömürden daha hayırlıdır!”